Herkes yeni yılda kendine yeni hedefler koyar, alacağı yeni kararlar konusunda kendi kendine sözler verir. Çünkü her yeni yıl yeni bir başlangıç demektir. O yüzden her yılbaşında çeşitli planlar ya da gerçekleşmesi hedeflenen programlar belirlenir. “Bu sene haftada üç gün spora gideceğim, bu yıl diyetime sadık kalacağım, hiç aksatmadan yabancı dil kursuna gideceğim, kesinlikle sigarayı bırakacağım, en az 12 kitap okuyacağım vs.” Kimisi bu amaçlara ulaşmak için yıl boyu çaba harcar, kimiyse bir ay bile geçmeden bütün hedeflerinden sapar.
Ben bu sene yeni yılla ilgili kendime hiçbir hedef belirlemedim, oysa 2020’nin ilk günü bir spor salonuna yazılmış ve 1 Ocak 2020 sabahı kendimi koşu bandının üzerinde buluvermiştim. Gerçi 3 ay sonra, spor salonları kapanınca üyeliğimi dondurmuş, kısa bir süre sonra da gidemeyeceğimi anlayınca, para iadesi talebinde bulunmuştum. Anlayacağınız, niyetim son derece iyiydi, hedefimden sapan azmim ya da kararlılığım değildi, mecburiyetler devreye girmişti. Fark ettim ki, geçen seneden farklı olarak, bu yıl yaptığım planların tamamı, “Şu pandemi biter bitmez…” cümlesiyle başlıyor .
Şu pandemi biter bitmez, seyahate çıkacağım. Daha önce ziyaret etmiş olduğum bir ülke olabilir ya da farklı bir yer. Hiç fark etmez! Bana yazın ortasında kışı, kışın ortasında baharı yaşatacak bir yere yolculuk etmek istiyorum. İnsanların sokakta serbestçe dolaştıkları, dükkânlara rahatça girip çıkabildikleri, müzeleri gezebildikleri ve en önemlisi maske takmadıkları bir yer olsun yeter. Bol bol alışveriş yapacağım. Hem de online alışveriş değil, teker teker mağazalara gireceğim. İster inanın, ister inanmayın, satın alacağım kıyafetleri denemeyi özledim. Pandemi sürecinde giymediğim bütün kıyafetleri bir hayır kurumuna bağışlamak ve kendime yepyeni eşyalar satın almak istiyorum. Daha renkli, daha tiril tiril, tarzımın dışında şeyler…
Şu pandemi biter bitmez, kanepemi değiştireceğim. Sadece kumaşını değil, bütün kanepemi! Yaklaşık 9 aydır üzerinde oturmaktan, her tarafında “göçükler” oluştuğu için değil, ondan bıktığım için. Rengine, kumaşına, hatta dokusuna bile tahammülüm kalmadığı için. Eskisini almak isteyen varsa, bana ulaşabilir. Sinemaya, tiyatroya, konserlere gideceğim. Kötü eleştiri almış olanlarına bile… Umurumda bile olmadan, vakit kaybı olarak görmeden. Televizyon izlemek hiç kuşkusuz, boş zamanınızı değerlendirmek açısından müthiş, ancak hangi kanal ya da dizi bir sinema ya da tiyatro keyfinin, canlı bir konser performansının verdiği keyfi size yaşatabilir ki?
İnanmayacaksınız ama şu pandemi biter bitmez bir futbol maçı izlemeye gideceğim. Hem de öyle sıradan bir maçı değil, derbilerden birini. Herkesin yan yana dikilip çığlık çığlığa bağrıştığı, gol atıldığı anda taraftarın birbiriyle kucaklaştığı, galibiyet skorunda sevinçten yerinde duramadığı maçlardan birine. Şaşırdınız değil mi?
Demem o ki, öyle ulaşılamayacak hedeflerim yok bu sene için. Normale dönmek istiyorum, çünkü eski (ve kimi zaman sıkıcı olduğundan şikâyet dahi ettiğim) hayatımı özledim. Bir de tabii, 2021’de Corona’nın yeniden sadece bira markası olmasını diliyorum.
Comments