“Tanrın Aşem’in size vermekte olduğu tüm yerleşim yerlerinde oymaklarınız için yargıçlar ve kamu görevlileri atayacaksınız ve onlar halkı gereken adaletle (Mişpat Tzedek) yönetecekler. Haksız yere yargılamayacaksın, taraf tutmayacaksın, rüşvet almayacaksın – çünkü rüşvet bilgelerin gözlerini köreltir ve doğru sözleri çarpıtır. ADALETİ - ADALETİ TAKİP ET; (TZEDEK, TZEDEK TİRDOF) bu sayede yaşayacak ve Tanrın Aşem’in sana vermekte olduğu Ülkeyi miras alacaksın.” (Devarim 16:18-20)
Tişa B’Av sonrası Roş Aşana'ya hazırlık günleri içinde olduğumuz ve ruhun muhasebesi (“Heşbon HaNefeş”) olarak adlandırılan süreçte sadece kendimize değil birbirimize de sormaya hakkımız ve sorumluluğumuz olan sorular var.
Bizler, peraşamızın açılış dizeleri olarak belirlenen zorlu standartlara ne kadar yakın yaşıyoruz?
Tzedek, Tzedek Tirdof - Adalet arayışında bir hüküm verirken veya bir uzlaşmaya varırken adil olma konusunda ne kadar hassas davranıyoruz?
Her gün başka bir tanınmış kişi - bir politikacı - iş lideri veya bir spor yıldızı bir tür skandala karışıyor. Çok gizli belgeleri elinde tutan bir lider, çalışmayan tıbbi bir teknolojinin yatırımcılarını kandıran bir şirket CEO'su veya çok sayıda cinsel istismar iddiasıyla oyun kurucu olanlar. Bu kişiler hakkında yargıya varma eğilimindeyiz. "Bunu asla yapmam!" diyebiliriz.
Ancak, ilk tepkimizin bu olması gerektiğinden emin değilim. Hepimizin dolabında mutlaka birkaç kirli çamaşır vardır. Aksine, bu korkunç güven ihlallerinin kaynakları üzerinde düşünmeye eğilimli olmamız gerekir.
Hepsinin ortak bir paydası var: Hepsi aşırı güç birikiminden doğan suiistimallerdir.
Güçle birlikte bir zamanlar imkansız olarak görülen olasılıklar aniden mümkün hale gelir; çoğumuz genelde tamamen ulaşılamaz olan şeylerle cezbedilmeyiz. Bununla birlikte, güç arttıkça, kişinin iştahı ve cazibesi de artar ve herhangi bir dış engel veya sınırlama olmaksızın, insanlar bunlara göre hareket edebilir.
Etrafımızda gördüğümüz suistimaller, insan kalbiyle ilgili olduğu kadar başkasıyla da ilgilidir. Bir Tanrı adamı olan Kral Davut bile Bat Sheva olayında yenik düştü. Onunla evlenebilmek için kocasını ölüme göndermesi hayatının geri kalanında onu rahatsız edecek bir skandaldı.
Bu haftaki peraşa ilk olarak ister yargıçlar, ister rahipler (kohenler), isterse peygamberler olsun hiç kimsenin kendinde çok fazla güç toplamamasını öğretir. Ardından Moşe, tüm vatandaşların da rolü olduğu bir sistem inşa eder. Nihayetinde hepsi kardeş, hepsi akrabadır (ahiha), hepsi Tanrı'nın ve yasasının tebaasıdır.
Aşağıdaki bu sosyal hiyerarşik düzen “Yukarıda nasılsa aşağıda da öyledir” prensibiyle inşa edilmişti. Çünkü ”Her insan Tanrı'nın suretinde ve benzeyişinde yaratılmıştır.”
Herkesin doğuştan haysiyet ile donatıldığını söyleyen Tora’dan farklı olarak bazı uzak doğu disiplinlerinde insanlar, hizmet sağlamak ve toplumsal düzeni sürdürmek için kralın iradesine tabiydiler. Mısır'da ise Firavun’un kendisi bir yarı tanrı oldu! Buralarda güç tek bir kişide yoğunlaşmıştır. Bu nedenle Bene-Yisrael diğer uluslar gibi bir kral istediğinde tepki gördüler.
Otoritenin merkezileştirilmesi kendi başına zararlı olmayabilir ve hatta bir toplumun düzgün işlemesi için gerekli olabilir. Yine de Tora (Tevrat), kral hakkında özel düzenlemeler sunar. İlk olarak, kral 'kardeşiniz', sizden biri olmalıdır. Doğru “ahlaki” ve “inanç” niteliklere sahip olmalıdır. Gerektiğinde, Tanrı bu kralı (peygamber aracılığıyla) seçecektir. Kendilerini yarı tanrı olarak gören krallarının aksine, bu krallar halktandı ve Tanrı'ya karşı sorumluydu.
Dikkat ettiniz mi; Moşe hiçbir zaman kendi büyüklüğünden bahsetmez, bunun yerine ilginç bir şekilde kendisini anlatının dışında tutar. Haggadah’ın Mısır Çıkışı anlatısında da ismi yer almaz. Kutsamalarının kaynağı o değil, Tanrı'dır ve ana karakter Tanrı'dır. Harikalar yaratsa da Moşe bizim kralımız değil öğretmenimiz (rabenu) olmuştur. Yasayı koyan Moşe kendisinin de bu yasaya tabi olduğunun altını çizmektedir.
Sonuç olarak bunları kişisel olarak tercüme edecek olursak, her birimiz bir düzeyde bu krallığın, krallarıyız. Çünkü bu krallık bizim içsel yaşantımızdır. Dış dünyadaki büyük mücadelelerin çoğu, sadece benliğin içindeki dünyaların yansımaları olduğunu hatırlayalım. İçsel niteliklerimiz üzerinde çalışarak, önce ailemize sonra topluma ve nihayet dünyaya adalet getirebileceğimize inanalım.
Her birimiz gerçek güçle kutsanmış olan bir dünyada yaşıyoruz. Önceki nesillerde çok az kişinin hayal edebileceği bir kapasiteye sahibiz ve buna geçmişin kralları bile dahildir. Bunu göz önünde bulundurarak, dikkatli olmamız ve kendimize sınırlar oluşturmamız gerekiyor.
Sahip olduğumuz nimetler ve güç bizi yozlaştırıyor mu? Dini ve etik sorumluluklarımızın farkında mıyız ve kendimizi başkalarına ve bir Öteki'ye karşı sorumlu görüyor muyuz?
Dünyanın doğum günü olan “Yom Harat Olam” olarak da anılan Roş Aşana'ya - Yeni bir yıl beklentisiyle gün sayarken, hepimizin kalbine tzedek, tzedek tirdof sözlerini kazımamızı öneriyorum.
Bunu sadece başkalarını yargılamak için bir ölçü olarak kullanmakla kalmayıp, aynı zamanda hem sevdiklerimizi hem de aynı fikirde olmadığımız kişileri yargılamakta da adaletli olacağımıza söz verelim. Tora'nın ölçü asasına göre eylemlerde bulunalım.
Önümüzdeki yıl "suçlama oyununu oynamaya devam etmek" yerine, hepimiz yaklaşan bu Yüce Kutsal Günlerde (Yamim Noraim) dünyamızın gürültüsünü engelleyebilir ve bize öğretilen İlahi değişim çağrısını duyabiliriz.
“Biri sana bir kötülük yaptığında, bu senin gözünde küçük kalsın”
“Bir başkasına haksızlık ettiğinizde, bu sizin gözünüzde büyük olsun.”
Sevgilerimle - Shabat Shalom
Rabi. Yishak BİLMAN (z”l) & Moşe PASENSYA
Comentarios