top of page

ŞEMOT - Mont Saint-Michel



İsrailoğulları kabilesi Mısır'da Firavun'a köle olarak büyür. Moşe doğar, Firavun'un sarayında bir Mısır’lı gibi yetişir, sonunda isyan eder, Midyan'lı bir çoban olarak yaşamaya başlar. Peygamberlik çağrısını alır, bir Yahudi olarak halkını özgürleştirmek üzere Mısır'a döner.

 

Gerçek olduğuna inanmakta zorlanacağınız, Eyfel Kulesi ile yarışan bir yer düşünün ki; aynı anda hem bir ada, hem bir manastır, hem bir kale, hem de tek başına bir köy. Mont Saint-Michel !

 

Victor Hugo, "Mısır için Büyük Piramit ne ise, Fransa için Mont Saint-Michel de odur" diye yazmıştı 

 

Mont Saint-Michel, metcezir nedeniyle denizin çok yükseldiği zamanlarda ada görünümünü alıyor ve ana kara ile bağlantısı kesiliyor. Gelgitin şiddetli olduğu dönemde her gün 2 kez adaya dönüşüyor, birkaç saat sonra tekrar kumsal üzerinde yükselen kaya görüntüsüne ulaşıyor.

 

Burayı ziyaret ettiğim yıllarda ana kara ile bağlantı sağlayan dar patika henüz inşa edilmemişti. Yükselen suların çekilmesi için birkaç saat beklemek zorundaydınız.

 

Bu gelgit süresi içinde müthiş bir deneyim yaşadım. Sular yükselince onla birlikte gelen karides ve kerevit benzeri böcekler kayalıkların dibinde yer alan karınca kolonisini dağıttı ve muhtemelen onlara yem oldular.

 

Ancak birkaç saat sonra sular aniden hızla geri çekilince kaçma fırsatı bulamayan ve birçoğu başaşağı debelenmekte olan minik böceklere ve karideslere bu defa karıncalar saldırmaya başladı.

 

O an hayatlarına yön veren şeyin “SU” olduğunu anladım. Genellikle bizler de kayık salanana kadar altımızdaki suyun farkına bile varmayız.

 

Bu su benzetmesi her birimiz için uygun bir metafordur, çünkü kendi kaderimizi belirleyen bireyler olduğumuzu düşünmeyi sevsek de, kaderimiz etrafımızdaki çevreyle ayrılmaz bir şekilde bağlantılıdır.

 

Bize verilen dünyaya uyum sağlarız veya daha doğrusu onunla başa çıkarız, bu dünya yukarıda anlattığım hikayedeki kadar kaotik olsa bile.

 

Tora’daki Mısır Potası da benzer bir yerdir, sadece belleri kırmakla kalmaz, ruhları ve maneviyatı da yok eder. İnsanların bir süre hayatta kalabilecekleri, ancak kesinlikle gelişemeyecekleri bir dünyadır.

 

Yıllarca Bene-YisraEL, Mısır'ın zulmüne maruz kaldı. Sadece iç çekiş, feryat ve inleme gönderildiğinde kurtuluş süreci harekete geçirilebilirdi.

 

Tanrı o feryadı bekler ve o feryat sadece öz farkındalık elde edildiğinde ve ruh duyulmak, hatırlanmak, görülmek ve bilinmek üzere serbest bırakıldığında gerçekleşir. (Şemot 2:24-25)

 

Şemot’un mesajı, kendi köleliğimizin farkındalığını geliştirmektir. Bilinç, kurtuluşun Tanrısal gücünü uyandıran çığlığa öncülük etmelidir.

 

Tanrı tarafından görülmek, kendi aldatma perdelerini kaldırmaktır. Tanrı tarafından bilinmek, gurur ve utancın ötesine geçmek, Bilinmez'e teslim olmaktır.

 

Tanrı-gücü haykırışımızla harekete geçtiğinde, hayatlarımız mucize sahnesi haline gelir. Peygamber Moşe, Kohen Aaron, Miryam gücü uyanır ve sonra Firavun’a meydan okur.

 

Bu olduğunda, uyanışın ruhsal meydan okuması kaçınılmaz hale gelir. Köleliğin (şartlandırılmış tepkilerimizde yaşamanın) duyuları nasıl körelttiğini, canlılığımızı nasıl tükettiğini, şüphelerimizi nasıl alevlendirdiğini görürüz.

 

Şemot’un hikayesi zamansızdır ve şimdiki zamanda gerçekleşir. Ezildiğimiz, kısıtlandığımız, ve zorlandığımız bir umutsuzluk anında içimizde doğar. O hakikat ve canlılık tohumu gizlenir ve sonra bir “TEVA”ya - "GEMİ’ye yerleştirilir.

 

Bu gemiyi bir tekneden ayıran şey yelken veya dümenin olmamasıdır. Tanrı'nın İradesine tamamen teslim olmuş bir araçtır. Noah’ın gemisi gibi, yeni bir dünyanın umudu, yeni bir bilinç türü yüzdürülür.

 

Tevah sözcüğünün bir başka anlamı da canlı bir varlığın ya da bir maddenin karakteristiği ya da niteliğidir (Megilah 14; Yeruşalmi, Berahot 9:2).

 

Teva Ha-Adam, kelimenin tam anlamıyla insanın doğası, her türlü davranış örüntüsünü ifade eden bir terimdir.

 

İkinci doğa olarak tercüme edilen Teva Şeni ise, kişinin doğasının bir parçası haline gelmiş, öğrenilmiş davranışları ifade eder.

 

Gerçek özümüzün içsel tohumu, ilkel sular aracılığıyla yolculuk tarafından kucaklanır, deneyim, eğitim, ilhamla kutsanır ve bilgeliğe inisiye edilir.

 

Günlük yaşantımızın manzarasında kehanet için hazırlanırız. Ta ki sonunda bir gün, yüzlerce kez önünden geçtiğimiz aynı çalıya rastlayana kadar.

 

Gözlerimiz ateşi algılamak üzere açılır ve bilince olan yolculuğumuz başlar.

 

Atalarımızın, Mısır’dan Özgürlüğe doğru olan yolculuğu, TEVEN’i (Saman’ı), TEVUNA’ya (Anlayış’a) dönüştürdükleri gün başlamıştı.   

 

Sevgilerimle - Shabat Shalom

 

MOŞE PASENSYA

 



 

 










Etiketler:

Comments


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page