top of page

Örnek alınması gereken bir yaşam – Prof. Yahya’nın anıları


Örnek alınması gereken bir yaşam – Prof. Yahya’nın anıları

Robert SCHİLD


Bu yüzyılın başlarından beri edebiyatımızda yeni bir tür oluştu: “Nehir Söyleşileri” adı verilen bu biçem, genellikle popüler bir kişinin çoğunlukla yetkin bir gazetecinin sorduklarına bir kitap boyutunda yanıt vermesidir. Bu türün elimde bulunan bazı örnekleri (Halit Refiğ veya İlber Ortaylı gibi), 400 ile 650 sayfa uzunluğuna kadar varırken, neredeyse sayısız soru/yanıttan oluşuyor...


Ne var ki bu örneklerin hiç biri, roman türüne yaklaşmıyor – bugün kısaca değinmek istediğim, üroloji profesörü Dr. Daniel Yahya’nın anılarına dayanan, Aaron Baruch’un kaleme aldığı kapsamlı kitabı gibi!


Üç ana kısımdan oluşan bu biyografik çalışmanın ilk satırlarını okuyan, Tolstoy, Gogol veya Puşkin gibi yazarların bir öyküsünü/romanını elinde tutar gibi oluyor. Gerçekten de, 1923 Rusya’sının Novorossiysk kentinde başlayan bu anlatı, Aron Frayne’nin küçük çocukları Liza ve Lazar ile “...şimdilik en iyi yaşanacak yer” olan İstanbul’a göç etmesiyle başlıyor... Ardından, aynı yıl Galata’da gittiği ilk okulu bitiren küçük Marko ile tanışıyoruz – çok daha sonra Aşkenaz Liza ile evlenecek, Daniel Yahya’nın Sefarad babasıyla... Kitabın dörtte birini oluşturan bu bölümde Marko’nun çıraklıktan dükkân sahibi olmasına kadar ve Liza ile evlenmesine, keza bazı yakın arkadaşlarının Türkiye ve Hitler dönemi Macaristan’daki yaşamlarına tanık oluyoruz. Bu “roman”ın içine serpiştirilmiş olan “Değişen Türkiye”de (Bölüm 8) 20 Kur’a Askerlik ile Varlık Vergisi dönemleri hakkında ayrıca özet olarak bilgilendiriliyoruz; keza İsrail Devleti’nin 1948’deki kuruluşunu, 10 yaşındaki Daniel’in evdeki radyodan dinlerken, biz de yaşıyoruz!


Kitabın ikinci kısmı, Daniel’in çocukluk yaşamını, Özel Musevi Lisesi’ndeki yıllarıyla İ.Ü. Tıp Fakültesi’ndeki eğitim dönemini kapsıyor. Bu sıralarda cereyan eden 6-7 Eylül pogromu, 27 Mayıs 1960 ihtilali ve 1967 Arap-İsrael Savaşı hakkında A.Baruch’un (bazı yerlerde birazcık yapay kaçsa da) özetlediklerini okuyoruz. Nazi döneminin hemen başlarında İstanbul’a davet edilen (kimileri Yahudi olan) Alman bilim adamlarını anlatırken, sevgili Aaron kardeşimiz Einstein’ın İnönü’ye yazdığı mektup konusunda ise bir yanılgıya düşüyor: Kemal Atatürk “daha sonra durumdan haberdar” olmuyor ve bir “talimatıyla” Türk makamlarını “Zürich’teki dayanışma bürosu ile irtibata” geçmiyorlar – 30 kişiden oluşan ilk parti Yahudi/Alman profesörleri bu mektup yazıldığında Türkiye’ye varmışlardı bile! (ayrıntılar için: Philipp Schwartz / “Kader Birliği” ve İzzet Bahar / “İkinci Dünya Savaşında Türkiye ve ‘Yahudi Meselesi’”) Kitabın bu kısmı, arada evlenmiş ve iki çocuğu olmuş Prof. Yahya’nın 1969’da aliya yapmasıyla noktalanıyor.


Kitabın yarısını oluşturan üçüncü kısmı, bu genç hekimin İsrael’deki yıllarını kapsayıp günümüze kadar erişmekte: HaSharon Hastanesi’nde göreve başlaması, ikinci evliliği, bu arada 1973 Savaşı’ndaki miluyim’liği, Rehovot’daki Kaplan Hastanesi’ndeki çalışmaları ve daha sonra Hadera’da bir-iki barakadan oluşan Hillel Yafe Hastanesi’ndeki “Sıra dışı ameliyatlar”ıyla “Akademik Yılları” (11. ve 12. bölümlerin başlıkları). İşte artık Bölüm Başkanı olduktan sonra, yıllardır içinde taşıdığı “yaptığını yayınlamazsan, yapmadın demektir” dürtüsüne ayak uydurabilmiş, uzmanlığı dalında makaleler ve kitaplar yazmış, sayısız kongrelere katılmıştır. A.Baruch bu kısımda ayrıca Prof. Yahya’nın (1970’lerde Şalom’daki) gazeteciliği ve halen sürmekte olan görsel sanatçılığını da ayrıntılı olarak anlatmaktadır – ancak bu kısmın en önemli bölümleri, yaratıcılık ve girişimcilik hakkında düşündüklerini, yaptıklarını ve anlattığını kapsıyor olsa gerek... Bunların arasında, “fikir yaratıcılıktır, fikri hayata geçirmek ise girişimcilik...” savsözüne uyarak geliştirdiği “Yay” ve “Balon” projeleri hakkıda bilgilendiriliyoruz, keza mucidi olduğu tıbbi aparatlar konusunda – başarılı veya başarısız sonuçlar vermiş olsalar da... “Emeklilik” başlıklı bölümde ise altı çizilen, Hoca’nın gençlere ilk buluşmalarında önerdiklerini şöyle özetleyebiliriz: “İşini seveceksin – Çalıştığın konuyu bileceksin – Çalışkan olacaksın – Üşenmeyeceksin – Sürekli kafanı açık tutacaksın – Durmayacaksın ve başkalarını beklemeyeceksin...”


Kendisinin bizzat kaleme aldığı kitabın “Son Söz”ünde de nice değerli öneriler var – ancak bunları da artık kendiniz okuyun: Aaron Baruch / Kalem, Fırça ve Neşter / 492 sayfa / Gözlem Kitapçılık (tel: 0212 231 9282 )




***


Bir sonraki yazı: 29 Aralık 2021

Comentarios


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page