top of page

Çıldırmak İşten Değil !



Özellikle İYT için yazmaya başladıktan sonra günlük haberleri medyadan izlemek şart oldu. Ve özellikle son bir iki yıldır bu ülkede haber izlemek, (henüz almaya başlamadıysam da), antidepresan üreticilerinin yüzünü güldüren bir meta haline geldi.

 

Geçen hafta dostlarımızla çıktığımız İtalya gezisi beni altı günlüğüne ‘’habersizlik mutluluğuyla’’ sarhoşa çevirdi.

Pazartesi gecesi geziden döndük ve haber kanalllarını açtım. İşbaşı.

Altı günlük ara bana bir ‘’reset’’ yapma fırsatı verdi.

Ve işte sizinle ‘’reset’’ sonrası düşündüklerimi paylaşmak istiyorum.

 

Oniki ay oldu nerdeyse. Hala terör örgütü Hamas’la rehinelerin kurtarılması için pazarlıklar devam ediyor. Hamasın rehineleri canlı canlı infazlarının yanısıra, (iki hafta önce öldürülen altı rehine gibi), insanlık dışı şartlarda ölüme mahkûm ettiklerini bile bile.

Yok Filadelfi sınırıymış, yok Netsarim hattıymış, yok antlaşma nerdeyse imzalanacakmış; başta ABD olmak üzere, olaya taraf olanlarca uyutulup  duruyoruz.

 

Aslında Hamas’ın baştan beri isteği belli.

7 Ekim katliamı olmamışcasına, 6 Ekim şartlarına dönmek; yani Hamas’a hükümranlık haklarını geriye vermek ve yeni saldırıya, yeni bir 7 Ekime  hazırlanabilmesi için olanak tanımak.

Azılı bir terör örgütüyle ABD ve dünya tarafından  aynı kefeye konmanın aşalayıcılığını mecburen sineye çeken İsrael bunu kabul  edebilir mi?

Biraz zor.

 

Peki İsrael ne yapıyor bu arada?

Hala birbirimizi yiyerek  sevinçten keyifle elllerini oğuşturan düşmanlarımıza hediyeler sunuyoruz. En büyük sorunumuz savaş zamanı dahi kenetlenemememiz.

Bir seneye yakındır rehine tutulanların akrabaları, yakınları ne söylerse söylesin ne yaparsa yapsın onlara diyecek hiçbir şeyimiz olamaz. Canları yanıyor her geçen gün, onlarla empati kuramıyorsanız insanlığınızdan şüphe etmeniz gerekiyor.

 

Ama bizim birbirimizi bu kadar yememiz şart mı harbin ortasında?

Medyanın yangına körükle gitmesi şart mı savaşın ortasında?

Bir tarafta Bibi’yi göklere çıkartan, bir yandan da  ülkede ve dünyada ne kötülük varsa Bibi ve hükümetini sorumlu tutup rating uğruna kutuplaşmaya zirve yaptıran ana akım medyaya ne demeli?

 

Sırf koalisyon bozulmasın diye, ülkenin askere bu kadar gereksinimi olan bir ortamında askere gitmeyi reddeden  aşırı dincilere taviz  vermek uğruna Savunma Bakanını değiştirmeyi gündeminin ana maddesi haline getiren başbakanımıza ne demeli?

(Başbakanımızla ilgili düşündüklerimi yazmaya kalkarsam yazı tefrikaya dönüşebilir, iyisi mi keseyim burada.)

 

Hamas ve diğerleriyle savaşın ortasında, Lübnan’la yeni bir cephe açmaya hazırlanırken Savunma Bakanını politik nedenlerle değiştirmeye  kalkmak?

Bir seneye yakındır evlerinden olan, bir otel odasında 4-5 kişi kalmak zorunda brakılan kuzeydeki 70-80 bin kişiye ne demeli?

Hangi bağımsız ülke böyle bir durumu sineye çekebilir?

Bir seneye yakındır Hochstein ismindeki ABD’li arabulucu gelir gider Hizbullah sorununa bir siyasi çözüm bulmak niyetiyle.

Onbir aydır bulunamadı bu çözüm. Bir onbir aydır daha mı beklemeli bu 70-80 bin kişi?

 

Ama neymiş?

Yakında ABD seçimleri var, dolayısıyla ABD hükümeti seçim öncesi bir savaşın onlara seçimi kaybettirebileceğini düşünüyor. Kim takar 80 bin kuzeyli mağduru? Sakın ha, kuzeyde bir operasyona girişmeyin!

Sen yolla arabulucunu, zaman geçsin; hele bir seçimler bitsin, bakarız.

Yüzde yüz haklı olduğumuz bir davada dahi antisemitizm ile anti İsraellilik harmanlanıp dünyanın her tarafından terör örgütüne ve cihad çağrılarına prim verilir, ‘’kullanışlı aptalların’’ da yardımıyla İsrael kınanır. ‘’West is Next’’ hala anlaşılamamıştır aydın (!) ve entel Batıda.

 

Cıhadçılar tarafından Manchester, Lyon veya New Jersey’de topraklarına girilip de 1200 vatandaşı katledilmeden, 250 yuttaşı rehine alınıp da bir seneye yakın rehin tutulmadan anlayamayacaklar da!

Progresivlerin giderek güçlendiği ABD istese Katar’a baskı uygulayıp, Hamas’ı dize getiremez mi? (İran’ı demiyorum, Hamas’ı diyorum sadece!)

 

Katar sponsorluğunu üstlendiği Hamas karşısında bu kadar mı güçsüz?

Taaa Yemen’den ülkenin ortasına roket atılır, onu da sineye çekeriz.

İran binin üzerinde roketini yollar ülkemize, günlerce bekler, geldiğinde karşılar ve ‘’bak ne güzel karşılayabildik füzeleri’’diye sevinir yolumuza devam ederiz.

 

Onbir aydan bu yana bine yakın genç  askerimizi toprağa veririz, yüreğimiz kanaya kanaya.

Hava alanından bizi eve getiren taksicinin kaç İsraelli müşterisinin Kıbrıs ve Yunanistanda ev aldığını duyarız yol boyunca.

Koalisyonu kurtarmanın ulvi (!) amacının yanısıra, ülkenin bu durumuna bir çözüm bulmanın zamanı hala gelmedi mi sayın hükümet?

‘’Reset’’ bana yaramadı.








Etiketler:

Comments


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page