top of page

Çürük sütunlar ve berbat çatılar!..



Bundan birkaç hafta önce bu köşede yayımlanmış olan bir yazımda, siyaset ortamında üç belirleyici ana etkenden söz etmiştim. O yazıyı okuyanlar, bunların milliyetçilik, din ve para olduğunu anımsayacaklardır... Dinler, ilk çağlardan bugüne dek nice acımasız savaşların yanı sıra, çok sert baskı yönetimlerine neden olmuş, ulusalcılığın doğurduğu en son örnek ise, Rusya/Ukrayna savaşında on binlerce masum kişinin ölümüne… Para’ya, yani ekonomik egemenlik dürtüsüne gelince, onun da değişik çıkarlar uğruna nice insanlık suçlarına yol açtığı apaçık ortadadır. İşte bu üç etken, devletler arası ilişkiler tahtında birbirlerini destekler ve tetiklerken hele yetkin siyasetçilerin bir de egolarına alet edildiğinde, “buyurun cenaze namazına” demiştim o yazımda…



Diğer bir ifade ile, herhangi bir ülkede görülen din, ulusalcılık ve para sütunlarının çatısını ego ve (çoğu durumlarda) narsizm (=özseverlik) ile popülizm oluşturduğunda, böyle bir yapının içinde ve/veya ülkesinin sınırlarında vahşet, çatışma, dahası savaş durumları pek uzaklarda kalmaz!



Bu modelimi daha da derinleştirmemi isteyen birkaç dostum, onu yaşadığımız ülkelere de acaba uygulayabilir miyiz diye sordular. Oralara bu dar çerçevede girmem olanaksız – ancak konuyu biraz daha derinleştirip ardından son günlerde ABD’de göze çarpan çağdaş bir popülizm olgusunu da dile getirmek istiyorum…



Bu model için daha çok örnek mi istemiştiniz? İnsanlık tarihine bakıldığında onlarcası, belki yüzlercesi var! Şöyle ki, özellikle çürük din/para sütunlarının o berbat çatıyı taşırken ortaya çıkmış nice dogmatik Ortaçağ ülkesi (Haçlı Seferleri’ni hele bir düşünün!); din/ulusalcılık/para kolonlarının aynı çatı ile yaratmış olduğu Avrupa’daki emperyalist akımlar (sömürgecilik!); ulusalcılık ve para dürtüsünün üzerindeki ego, narsizm (Hitler!) ve/veya popülizm öğeleriyle oluşmuş 20. Yüzyıl faşist iktidarlar – ve nihayet, daha yeni girmiş sayıldığımız 3. Binyıl başlarında sağa-sola baktığımızda gördüğümüz nice diktatörlükler!



Sıcak odalarınızda TV haberlerini izledikçe, siz de ürpermiyor musunuz, şu anda Ukrayna halkının çektiklerini öğrenirken? Aynen Hitler ordularının 1941’de 872 gün (!) boyunca kuşattıkları SSCB’nin Leningrad kentinde neden oldukları insanlık dramlarını şu sıralarda ulusalcı/narsist Rus diktatör Putin, eline geçirmek istediği Ukrayna’nın tüm kentlerinde yaşatmıyor mu? Atalarını gerek Napolyon’a gerekse Hitler’e karşı zaferlere ulaştırmış olan “General Kış”ı şimdi acımasızca kullanıyor kendisi, “savaş” tanımının dışına taşan o insanlık suçlarını üstlenirken…



Din istismarının arkasına saklanmış olan, keza para için her şeyi yapabilecek İŞİD neferlerinin geçtiğimiz yıllarda ele geçirdikleri Irak ve Suriye topraklarında sürdürdükleri, çağdaş bir insanın aklına gelemeyecek (kafa kesme, köle olarak satma gibi) suçları unutmadınız, umarım… Bunlar da, aynen 2996 masum insanın öldüğü “9/11” New York kıyımında olduğu gibi, insanlık dışı liderlerin sözde karizması ile özendirilmiş caniler tarafından gerçekleştirilmiştir…



Yeni Binyıl’ı karşıladığımız bu olayları irdelerken, aklıma geldi – sitemizde okuyabileceğiniz son kitap tanıtım yazımın ( Mürekkebi henüz kurumuş:Bülent Eczacıbaşı’ndan “Aklımızda Bulunsun” (turkisrael.org.il ) bir yerinde, Bülent Eczacıbaşı’dan şu alıntıyı getiriyorum: “Lider, eğer amacı hizmet etmekse, insanları ne istediklerini öğrenmek için değil, neye ihtiyaçları olduğunu anlamak için dinler. (…) İstekleri öğrenmek için dinleyenler, hizmet etmek isteyen liderler değil, popülist liderlerdir.” Öte yandan, Donald Trump’ın antisemit söylemleri ile öne çıkan rap şarkıcısı Kanye West ile Holokost inkârcısı olarak bilinen Yahudi düşmanı sosyal medya yorumcusu ırkçı Nick Fuentes’i geçen hafta Florida’daki evinde yemeğe davet etmiş olması, özellikle ABD basınında yankılarken, şunu göstermiyor mu? ABD’deki ara dönem seçimlerinin ardından iki yıl sonraki başkanlık yarışında yeniden aday olacağını bildiren Trump, bu akşam yemeğinde kendisine yaraşır bir siyasi hamle ile sapkın bir popülizm örneğini verdi: Anladığım kadarıyla, danışmanlarının hesabına göre bu iki medyatik kişinin ABD nüfusundaki sevilgenliği, genellikle Cumhuriyetçi Parti’ye oy veren/verecek ABD’nin Yahudi nüfus oranını kat kat geçiyor – ve dolayısıyla Trump’ın bu gruba daha “yakın” görünmesi gerekmektedir!


İşte – buyurun size tarihten/günümüzden bazı iğrenç “model” örnekleri…








Comments


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page