Hapşırdım
Bir çok yerden çok yaşa nidaları yükseldi.
Halbuki bir çok dilde sadece uzun yaşam temenni edilmez. Uzun yaşamın yanına başka temenniler de eklemek gerek. Günümüzde en çok eklenen temenninin “sağlıklı” olduğunu düşünüyorum. Bunu yanısıra uzun yaşamanın en güzel örneğinin Azarbeycan’ın Lerik kentinde olduğunu görüyoruz. Yapılan röportajlarda Taşdemir Paşayev adında bir kişi kendi şivesi ile uzun yapamanın sırları arasında “zahmetkeş” olmak gerektiğini söylemiş yani çok çalışmak ve emek vermenin önemini vurgulamış.
Sadece çalışmak değil, çalışanlara da saygı göstererek destek vermek, emeklerine katılmak Paşayev’in söyledikleri arasında. Paşayev hiç uzun yaşamamışcasına öyle sırlar veriyor ki bunlara uymak için hiç de sanıldığı kadar zor değil. Yürümeyi öneriyor açık havada yürümeyi öyle koşu bandında değil, açık havada bol oksijen alarak ve de kitap yazmayı. Kendi tecrübelerini kaleme aldı. Öyle Çok Satanlar listesine girsin diye değil, tecrübelerinin yok olmaması için, kendinden sonra gelenlere bir hoş seda bırakmak için..
Paşayev gibi Hepimiz bir köprüden geçiyoruz. Bu köprüye kendi isteğimiz ile gelmedik. Ve ne kadar süre ile köprüde kalacağımızı da bilmiyoruz. Çok bilinmeyenli denklemlerde yeterli sayıda bilgi bulabilirsek denklemi çözmek kolaydır. Bizler için hayatın amacını keşfetmek denklem için yeterli bilgi. Köprüde izler bırakmak ise öncelikle sabırlı olmalıyız. Tıpkı kaplumbağalar gibi.Bu noktada aklıma gelen bir hikayeyi paylaşmak isterim. Kaplumbağa diğer hayvanlar ile iddiaya girer. Karşı yakaya 2 saatte geçebileceğini söyler. Diğer hayvanlar final noktasına giderler ve beklemeye başlarlar.
Maalesef istenilen sürede kaplumbağa gelemez. Nihayet uzun bir rötardan sonra kaplumbağa hedefe ulaşır çok yorgundur. Diğer hayvanlar bizimki ile dalga geçerler. Kaplumbağa cevap verir “biraz hızlandığım zaman beni ters çevirecek olanları hesaba katmamıştım.”.Uzun yaşarken mutlaka ayağımıza takılanlar bizi durduracak olanlar olacaktır. Bunları düşünerek vakit kaybedeceğimize yola devam etmek gerekiyor. Herşeye ve herkese rağmen…Yanıbaşımızdaki felaketlere duyarsız olmayı teklif etmiyorum asla. Sadece dünyayı daha yaşanılır kılan herşeye kapımızı ve kalbimizi açmayı teklif ediyorum. Ve köprüden geçerken manzarayı kaçırmamayı…
“Zahmetkeş” olmayı söyleyen dedeye hiç kulak asmayanlar klübü herşeyin en kolayını ve en sorunsuzuna elini uzatırken hiçbirayak izi de bırakmamakta, gelecek nesillere yol gösterici olamamaktadırlar. Sabır onların yoldaşı değil, sabrın olmadığı yerde deneylerin yapılması pek de olası değil. Deneyler ve deneyimler olmadan bir adım dahi atmak mümkün değil.
Zaman bize hediye edilen bir kumbara. İçindekini bilemiyoruz. Zamanı yakalamak kadar zamana ayak uydurmak da zor. Geçmişe takılmadan ama geçmişini unutmadan… Bildiğimiz tek şey ömür denilen yolculukta gülümsemeyi öğrenebilmek. Yaşamı tebessüm ile eşleştirmek.
Şimdi “çok yaşa” derken bir kez daha düşünün yanına ekliyebileceğiniz neler var. Ve cevap verirken neler diyebiliriz. Sevdiklerinize “birlikte” yaşamayı temenni edebilirsiniz. Ve “barış” içinde yaşamayı da….
Comments