top of page

ÇOCUĞUM ZAMAN ZAMAN






Küçücüktüm annemin evinde burnumu cama yapıştırıp camı kirletmeyi çok severdim. Geçenlerde gene annemin evinde aynı muzurluğu yaparken buldum kendimi. Kendi kendime gülmeye başladım. İçimdeki çocuğu hatırladım. Tıpkı dondurma yerken mutlaka külahta yediğim gibi. Öyle kornet falan değil bildiğiniz külahta yemeyi seviyorum. Tıpkı patates püresi ile köfteyi karıştırdığım günler gibi. Tıpkı yolda gördüğüm gazoz kapağını sektirdiğim anlar gibi..



Hepsi ama hepsi içimdeki çocuğun hala var olduğunun göstergesi. İçimizde başka insancıklar yok. Çocuk ben ile yetişkin ben ve ebevyn ben ile büyükanne ben hepsi içimde uyumu sağlamaya çalışıyor. Aslında birbirlerini hiç tanımıyorlar. Hepsi ayrı ayrı olgunlaştı değişti. Çocuk ben yetişkin bana veri dosyası hazırladı. Yaşadığımız her dakikayı kayıt ederek sevilme, beğenilme, takdir edilme içgüdülerimizi besledi. Beynimiz kaydetti, kaydettikçe derinleşti. Çocukluk deyince yaşanmış ve bitmiş bir dönemden söz ettiğimizi sanırız. Halbuki farklı yollara sapsak da çocukluk son nefesimize kadar bizimle birlikte yürür.


,

Şimdi büyüdük, yüzümüzün çizgileri derinleşti bunlardan anlam çıkartmaya çalışıyoruz. Nafile anlamların yaşanmışlıklarını içimizde büyütüyor veya yok ediyoruz. Bu tezat ile boğuşuyoruz. Yaşam ile ilgili derin bir anlayış içinde bulunmak bizi boğabilir. İşte o anlarda oyuncaklarınızı düşünün küçük arabaların sizi ne kadar mutlu ettiğini hatırlayın. Arabaları arka arkaya dizip bir garaj yarattığınızı ilk bez bebeğinize dikmeye çalıştığınız elbiselerin renk uyumuna ne kadar az dikkat ettiğinizi ve kendinizi moda evi sahibi hayal ettiğinizi hatırlayın.


Çünkü o uyumsuzlukta “başkası ne der” yok. Renk dayatmaları yok. Çikolata bahçesinin gerçek olmadığını anladığınız anki hayal kırıklığını düşünün. Keşke tüm hayal kırıklıklarınız çikolata bahçesi ile sınırlı kalabilseydi. Neşeli idiniz bugün olamadığınız kadar, kahkaha atmanın hafiflik sayılmadığı günlerdi. Uykularımızın deliksiz, rüyalarımızın beyaz olduğu günler...Platonik aşkların, çıkarsız ilişkilerin günleri idi...Erikleri dalından koparıp tüm vitaminleri ile midemize indirdiğimiz anlar...Mısırı bol tuzla yediğimiz ve üstüne gizliden su içtiğimiz günlerdi. Herkesin iyi olduğunu düşündüğümüz anlar. Bize her elini uzatananın bizi sevdiğini sandığımız zamanlar. Bir şekerlemeye kandığımız zamanlardı. Ve aniden büyüdük sınırlar sınırları kovaladı tel örgüler örüldü çevremizde. Korkmaya başladık.


Samimiyetsizliklerden, bilmediğimiz duygulardan, tatmadığımız tatlardan ürkmeye başladık. Paylaşmanın gerekli, ama zor olduğunu öğrendik. Sorumluluklarımız çeşitlendi. Gene de en zor dakikalarımızda, yolun kesişme anında içimizdeki çocuk bize seslenmeye başlar. Tüm bildiklerini döker ortaya. Kurtarır bizi içimİzdeki çocuğu canlı tutalım. O bizim yüreğimizin sesidir.

.







Comments


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page