„Daha önce rüyamda görseydim, inanmazdım…“ derler ya – işte dün, böylesine sürrealist bir durum yaşadık: İki blok ilerimizde oturan pek sevdiğimiz dostların terasına kurulmuş dört arkadaş, günün son haberlerini tartışırken çay-kahve içiyorduk… Birden cep telefonlarımıza bize yakın yöreler için roket ikazları düştü – ve az sonra da, kipat barzel’ler örneğin Herzliya’nın açıklarına yaklaşan roketleri imha ederken çıkan patlama sesleri duyuldu bir süre boyunca... Birimizin „Haydi, içeriye girelim!“ demesi üzerine diğerimizin „Ama burada alarm yok ki…“ avuntusunun üzerine terasta kalıverdik ve bu kez birer acı kahve daha içtik! Pek geçmeden de sesler kesildi.
Dediğim gibi – sanki bir Luis Buñuel filminde gibiydi!
Pekiii – tüm bunların (eski Türkçe ile) müsebbibi kimdir?
Kurucuları arasında Mahmut al-Zahar’ın da bulunduğu Hamas örgütü.
1945 Gazze doğumlu Mahmut al-Zahar’ın, 9.10.2023 tarihli Jerusalem Post Gazetesi’nin bir haberine göre Aralık 2022’de MEMRI TV’ye verdiği şu açıklamaya ne dersiniz? „Peygamberimiz Muhammed'in söylediklerine inanıyoruz: ‘Allah benim hatırım için dünyanın uçlarını birbirine yaklaştırdı ve ben onun doğu ve batı uçlarını gördüm. Ümmetimin hâkimiyeti, bana yaklaştırılan bu uçlara ulaşacaktır.‘ – Dünya Gezegeninin ise 510 milyon kilometrekaresinin tamamı adaletsizliğin, baskının, Siyonizmin, hain Hıristiyanlığın ve Filistinlilerle tüm Arap ülkelerinde (…), Araplara karşı işlenenler gibi cinayetlerin ve suçların olmadığı bir sistem altına girecektir.”
İşte bunun gibi söylemlerle dini siyasete alet eden sapkınlar, keza salt İslam dünyasında kendilerini yüceltmek amacıyla kendilerini en azılı Yahudi/İsrael düşmanı olarak gösteren İran mollaları gibi güçler ile savaşmak zorunda kalıyor 75 yaşındaki bu pırıl pırıl ülke.
Oysa ki Humeyni öncesi dönemlerdeki İran’ın böyle bir antisemitik takıntısı yoktu – diğer yandan da, 1994 Oslo Anlaşmalarını takiben „Filistin”(?)lilere aşamalı olarak hükümet yetkisi devri gerçekleşen Gazze’deki halka sağlanan dünya çapındaki bağış ve yardımlarla o bölge, Güney Akdeniz’in çok daha ehven bir Riviera’sı olabilecekti…
Ama hayır – Gazze’deki halkı önce aldatarak, ardından da esir ederek boyunduruğunun altına alan Hamas, bu halk kitlelerinin arkasına şimdi kalleşçe saklanmalarının yanı sıra, komşu ülkedeki bebeklerin kafalarını kesiyor, sınıra yakın barış festivali için bir araya gelmiş 3000 gencin 300 kadarını katlediyor, kadın, çocuk ve yaşlıları ise rehin alıyor.
Ama tek tutsaklar bu Yahudiler değildir – Hamas’ın esirleri bizzat „Filistinlilerdir“ de! Çünkü her ne kadar İsrael, kendi halkını korumak için roketlerden yararlanıyorsa; Hamas, atacağı roketleri korumak için siper olarak kullandığı kendi halkından yararlanıyor.
Değerli genç dostum Dr. Hay Kohen Yanarocak’ın bir TV söyleşisinde dediği gibi, „Yahudi kanı o kadar ucuz değildir!“ – ve bu bağlamda İsrael Devleti, Yahudi mitolojisine göre Amalek (Arapçası „Amâlika“) olarak adlandırılan, İsrailoğullarının önceliksiz düşmanları olarak bilinen en eski Arap kabilesine benzetebildiğimiz Hamas’ı yok etmeye çalışıyor…
Tabii ki en çok arzulanan çözüm Gazze halkının, rehin tutulduğu Hamas’tan kendi gayretiyle kurtulabilmesidir.
***
Hamiş: “Karşı tarafın” iddialarını merak eden, eskiden Klezmer ve caz programları yaptığım, dahası geçen yaz iki programına konuk olarak katıldığım FM 95 Açık Radyo’yu internetten de takip edebilir… Bu ay Şalom Dergi’de bir söyleşisi (?) yayımlanan Ömer Madra’nın yönettiği, çoğu kez
dezenformasyona dayanan Açık Gazete programlarında her fırsatta İsrael zalim, “Filistinliler” ise mazlum olarak gösteriliyorken, az önce (12/10 Perşembe sabahı saat dokuzda) İsrael’in Gazze’de “etnik temizlik” peşinde olduğunu dile getiriyordu Madra!..
Comments