top of page

Zülfü Livaneli’den “ MUTLULUK”


Zülfü Livaneli’den “ MUTLULUK”

Bondi Çakım


2002 yılında ilk basımı yapılan ve 2006 yılında Livaneli’ye “Barnes & Noble’s Discovery of Great New Writers” ödülünü kazandıran “Mutluluk” eserinin ben 23ncü baskısını, (Nisan 2003 basımlı) okudum. Arada geçen onyedi yıl zarfında daha da baskıları oldu mu bilmiyorum; ama bir “çoksatan” kitap olduğu muhakkak.

Kitap üç ana karakterin üstüne kurgulanmış.


Birincisi mütevazı, dargelirli bir İzmirli memurun Harvard mezunu profesör oğlu İrfan Kurudal. Eşinin servetinin verdiği olanaklarla Boğaza nazır evinde İstanbulun yüksek sosyetesinin bir parçası olarak bir hayat süren üniversite profesörü; ayrıca kayınbiraderinin TV kanalında yorumcu. Günün birinde yaşamını kökünden değiştirmeye karar verir ve çocukluk arkadaşı Hidayetin gerçekleştirdiği hayallerinin peşinde ve amaçsızca tekneyle Egeye açılır.


İkincisi sahte şeyh Vanlı bir babanın milliyetçi vatansever komando oğlu Cemal. Gabar dağlarında her an ölümle karşı karşıya, PKK takibinde.


Ve üçüncüsü, kızların ancak “çeyrek insan” sayıldığı bir çevrede tecavüze uğramış daha onyedisine varmamış Meryem. Ailenin namusunu kirlettiği için yaşadığı Van kasabasında bir izbeye kapatılmış durumda.

Kitap pek çok zıtlıklar, çatışmalar , farklılıklar üzerine kurulmuş; bu üç ana karakterin zıtlıkları, uyumsuzlukları, çok farklı geçmişleri de bunun bir parçası.


Aile namusunun korunması karşısında “insan”ı/ vicdanı bulur, milliyetçi dindar Türk komando doğuda PKK gerillaları ile yaşam savaşındadır, Boğaz yalılarında yaşanan sosyetik, suni yaşam tarzının karşısında Ege denizlerine amaçsızca yelken açmanın doğallığı vardır, sömürücü, yobaz sözde şeyhin karşısında dini insanın hizmetine sunan Alevi din adamı vardır.


Karşıtlıklar listesi daha da uzatılabilir.


Neden okunmalı “Mutluluk”?

Herşeyden önce Livaneli’nin anlatımı çok akıcı. Öyle ki bu 340 sayfalık kitabı kolaylıkla okuyor, çoğu zaman elinizden brakmak istemiyorsunuz. Ancak Livaneli’nin ustalığı ve üstünlüğü akıcı anlatımıyla sınırlı değil. Öyle çok konuda o kadar derinlemesine tasvirlere, o kadar çok yaşam ayrıntılarına giriyor ki bunları yapabilecek kişinin

-bir: çok geniş bir kültüre

-iki: çok derinlemesine bir inceleme yapmış olmasına gereksinim var.


Aksi takdirde Doğu Anadolu’nun bir kasabasındaki hayattan, bir yelkenliyle Ege kıyılarındaki deniz yaşamına, İstanbulun sosyetik salonlarındaki dedikodulardan, balık üreme çiftliğindeki üretim ayrıntılarına, anka kuşu metaforlarından ve Kazancakis’in müziğinden New York Times Square’deki Virgin Megastore’a geçiş yapmak olanaksızdır.


Sürükleyici, akıcı bir kitabı okumanın verdiği keyfin yanısıra yazar, düşünür, müzisyen, şair, yönetmen, aktivist ve politikacı Livaneli’nin çok geniş kültür ve bilgi dağarcığından istifade etmek de yapıtın okuyucuya verdiği bir ikramiye.


Milliyetçi, vatansever, dindar komando Cemal’in Kürtlere karşı en zor şartlarda çatışması, özellikle kitabın başlarında ağırlık kazanıyor. Bu çatışmada yazar haklıyı haksızı aramıyor ama savaşın anlamsızlığını vurgularken “savaş aleyhtarlığının bayraktarlığını” ustaca işliyor. Vatanı için canını vermekte hiçbir beis görmeyen Cemal, pusu kurarak kendi başlattığı çatışmanın sonunda ölen Kürtler arasında çocukluk arkadaşının cesedini görmeyince tarifsiz bir sevince kapılıyor. Ve insanın en zalim durumlarda dahi insan kalabileceğinin duygu dolu ve düşündürücü bir ifadesiyle karşı karşıya kalıyor okuyucu. Savaşın, çatışmanın anlamsızlığını anlatmanın en güzel yollarından biri...


Doğuda Kürtlere karşı Cemal hayatını ortaya koyarken, Boğazdaki bir rakı sofrasında İrfan Kürt fıkralarıyla efkar dağıtır.


Tecavüze uğradığı ve bunu kimin yaptığını açıklayamadığı için insanlık dışı şartlarda bir izbeye kapatılan küçücük Meryem’in dramı yobazların temsil ettiği dini yerden yere vururken, Cemal’in silah arkadaşı Selahattin’in gittiği Alevi din adamının yorumları dinin, inancın insana verebileceği zenginliği vurguluyor.

Pasif babasından öc alırcasına hayatta yükselmeyi amaç edinen ve bunda çok da başarılı olan İrfan günün birinde bu yaşamın sahteliğini, yüzeyselliğini anlayıp, yüzseksen derece yön değiştirip kelimenin tam anlamıyla kendini Ege rüzgarlarına brakıyor.


Madalyonun ters tarafını da görüp, mevcut durumun iki karşıt tarafı üzerinde düşünmekten zevk alacak okurlara kesinlikle tavsiye edebileceğim bir yapıt. Ufkunuz genişliyor, bilgi dağarcığınız artıyor.


Kitap 2007 yılında filme alınmış. Abdullah Oğuz tarafından senaryoya uygulanıp yönetilmiş; Türkiyede “Mutluluk” ve ABD’de “Bliss” adıyla gösterime girmiş. Çoğu zaman olduğu gibi bu sefer de film beklenti olarak kitabın verdiği zevkin çok çok altında kalıyor. Ayrıca filmde kitaptan önemli ölçüde sapmalar da var. Bence kitabı okuyun ama filmi seyretmezseniz de olur.


Mutluluk. Neden kitaba isim olarak “mutluluk” seçilmiş ?


Tahminim yine bir tezatı, bir karşıtlığı vurgulamak için.


Irfan’la Meryem’in mutluluk tanımlamaları başta bulundukları konum nedeniyle çok farklı yerlerden yola çıkıyor ama öykünün sonuna doğru bu fark bir anlamda belki de sıfırlanıyor.



Filmi görmek istiyorsanız:

· Zülfü Livaneli: Mutluluk; Doğan Yayınları, 2011; 392 sayfa


*****

Bir sonraki yazı: 17.02.2021

Kommentare


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
WhatsApp Image 2020-09-08 at 20.52.59 (1

İLETİŞİM

Telefon                           :+97236582936
Mail                                :turkisrael@gmail.com

 

KÜNYE

İYT Web Sitesi Künyesi:
Editör                             :Av.Yakup Barokas
Grafik Tasarım              :Şemi Barokas 
                                       Ovi Roditi Gülerşen

© 2018 by Turkisrael.org

bottom of page