Ülke savaşın 95. günündeyken bu yazıyı yazıp ancak 398.gününde sizlere ulaştırabiliyorum. Beynimin içi sisli, sorular ve sorgular artarak devam ederken içimde korku yerine daha çok güven var. Ülkeye, bayrağa, birliğe dair. Üzerimize yağan roketler hiç eksilmedi, rehineler hala dönmedi ve de savaş her gün bir gün daha alsa da ömrümüzden gene de umutlu bir geleceğe uyanıyoruz her gün, her ne kadar gözü yaşlı yatsak da savaşta düşen gencecik ruhlar yüzünden.
7 Ekim’den beri acılı yüzlerde bir değişiklik yok. Kuzeydeki güzel yerlere sonbaharın tatlı sıcaklığıyla doğa gezileri yapmak imkansız çünkü sınırda Hizbullah ile uğraşıyoruz. Her gün füze ve alarmlar. Bir senedir güneydeki güzel ormanlara gidemiyoruz oysa gelincikler açacak pek yakında yeniden. Ülkenin ortası sanki tek güvenli alan derken orada da terör atakları, bıçaklamalar, kayıplar ve nice kayıplar… Tek varılabilen yer sahiller, tabii ki ani bir füze atağı yüzünden kapatılmazsa.
Bende son zamanlarda gezemediğim güzelller güzeli ülkemin yeni açılan bir parkını yazayım istedim.
Ülkenin Akdeniz boyunca kuzeyden güneye toplam kıyı şeridi, (kuzeyde Roş Hanikra'dan güneyde Gazze'ye kadar) yaklaşık 195 km. Kıyı şeridi kum, masmavi gökyüzü ve oyunbaz bulut manzaraları ve nice tarihi mekanlarla dolu. Kalabalık aileler sabahtan gelip yer kapıyor, tatlı bir telaş seyrediyoruz biz erken gidenler. An ve an artan kalabalık savaştamıyız sorusunu sürekli sorduruyor zihinlere.
Batı şeridi denize karşı ve aktif bir çok kıyı şeridi var. Bu alanların hepsi halka açık alanlar. Hani Cadebostan, Suadiye arası gibi, parsellenmemiş, girişleri parayla değil. Sandalyesini alanın oturabildiği, Intel’in genel müdürüyle, evinizin su tesisatını döşeyenin aynı sahili kullanıyor olması, resturantların Bodrum, Çeşme gibi fahiş fiyatlar çekmediği, sörf ve nice deniz sporlarını kendi ekipmanınızı getirip rahatlıkla yapabileceğiniz, köpeklerinizle birlikte yüzebileceğiniz sahillerimiz var.
70km ötemizdeki dünya güzeli sahile sahip Gazze’nin içinin terrör tünelleriyle dolu olması ne garip değil mi? Rehinelerin bir seneden fazladır o tünellerde ışığı görmeden pis bir lağım faresine insani kalkan olarak kullanılıyor olması çok garip değil mi? UNWRA’nın çalışanlarının terör örgütüne yataklık etmesi garip degil mi? Ekili alanlara işçi olarak çalışmaya gelen Gazze’lilerin yolları belirleyip katliam planı yapmış olmaları garip değil mi?
Ama bu günlerde ne garip değil ki? Hastanede bebeklere yapılanlar mı? Sekiz yaşındaki Narin cinayetinin gerçeklerinin ortaya çıkamaması mı? Terrörist başı Öcalan’ın mecliste konuşmaya davet edilmesi mi? Hayvan katliamları mı?
Sizce de dünyada bir gariplik yok mu? 3.senesine giren Ukrayna savaşı, Trump’ın yeniden Amerikanın başına gelebilme ihtimali mi? Kuzey Kore ile Rusya’nın ele ele dünyayı berbat etme planları mı? Gürcistan Cumhurbaşkanı’nın Rusya hakimiyetine dönme isteği çağrısı mı? İran’ın hergün dünyayı tehdit etmesi mi?
Bir yanınızda 2000 yıllık Ceasera’daki su kemerinin içinden denize girebilirken, diğer tarafta her kuruşunu Israel devletini yok etmeye ayırmış bir toprak parçası. Bir yanınızda dünyanın en alçak noktası Ölü Deniz ve gerisindeki koca bir tarihin içinde yüzebilirken, Nova Müzik Festivalinden nice gençleri kaçırıp, tecavüz edip, öldürenleri ayarlayanlar. Bir tarafta Kızıl Denize uzanan Eilat denizinde yüzebilirken diğer tarafta susuz kalmış Ürdün’e 1997’deki barıştan beri arıtma sistemiyle su tedariği yapılıyor olmasi… Işte böyledir benim memleketim. Neyse ben yazımın ana konusuna dönersem, yüreklerimizde yas devam ederken, Tel Aviv Belediyesi, şehrin sahil şeridinde yeni bir park açtı.
Adi Park HaHof.
Adi Park HaHof.
Yaklaşık iki kilometre boyunca uzanan gezinti yolu, kuzeyde Tel Baruch Plajı’nı, güneyde ise Tzuk Plajı'nı birbirine bağlayarak Bat Yam'ı Herzliya'ya kavuşturan sahil yolunu muhteşem kıldı. Proje, çevre mühendisliği yeniliklerine, doğayı korumaya ve bölge sakinleri için sakin bir kaçış sağlamaya odaklanıyor. Yaya yürüyüş yolları, gözlem noktaları, oturma alanları, düşük etkili aydınlatma, bisiklet yolu, yerel ağaç ve bitki örtüsü düzenlemeleriyle hepimiz için bir nefes oldu. Yürüyüş yollarının hepsinin engelli insanlar için de erişilebilir olması takdire şayan bir başarı.
Hiç bir şey sahil şeridinde yürümek, bisiklete binmek, Akdeniz'in temiz, tuzlu havasını solumak gibi keyif veremez bu günlerde bizlere. Güney’de eski Jaffa’nın ufku, kuzeyde ise şehrin gökdelenlerinin damgasını vurduğu Tel Aviv, eşsiz manzarasıyla, yürüyüş yolu boyu bizleri kucaklıyor. Elimizde kahve termoslarımız, çantamızda kitaplarımız yol üstünde soluklanmak için çektiğimiz selfiler sonrası bankta oturup boşluğa bakıyoruz.
Akdeniz’in dalgalarının sesleri kıyıya hafifçe çarparken, sahilde matkot oynayanların yankılarına, flörtöz köpeklerin havlama sesleri, kürek çekenlerin fışları ve yelkenlilerin beyazının gök yüzünün mavisine karışmasının keyfine varıyoruz. Koşanlar, yürüyenler, çocuklar, yaşlılar… İnsan selinin içinde sanki ağır çekimde bir yaşam devam ediyor. 4 milyon dolar yatırımla oluşan bu gezinti yolunun 70km ötesinde hala 101 rehine olması içinden çıkılamayan bir durum olsa da, savaşın kazananı yoktur diyen dünya ülkelerin, Kızıl Haç’ın, Birleşmiş Milletlerin umarsızca sessizliğini bozacak kadar yüksek ama duyulmayan çığlıkların arasında yürüyoruz. Dünya’da artan antisemitik davranışlara rağmen, Israel gelişmeye ve büyümeye devam edecek diyen sessiz konuşma balonlarının arasında süzülüyoruz. Gözleri yaşlı anne babaların evlat acılarının ağırlığında eziliyoruz.
Ve birden mucizevi gün batımı saatine denk geliyoruz. Bu da geçer diyerek güzel temennilerle seyre dalıyoruz. Yaşam kendi içinde salınıyor, ateş düştüğü yeri yakar dedikçe insanlık, sanki her yer yangın yerine dönüşüyor, biliyoruz ve acıyla gülümsüyoruz. Çünkü eğer ben kendim için değilsem o zaman kim benim için?
Yürüyüş yolu 24 saat açıktır. On bin adım yaklaşık 6-8km yapar, bu da bize 500 kalori yaktırabilir. Bu günlerde hem fit kalmak hemde her saatinin keyfine varmak isteyenler için “yürüyelim arkadaşlar” diyorum.
Stella Namet ABULAFYA
Comments