(Yazarı sesli dinlemek için tıklayınız)
Son yazım “Bir Diyetisyen Adayının İtirafları” devamında alışkanlıklarımız ve beslenme konusundaki tercihlerimiz üzerine değinmek istediğim birkaç nokta var.
Belki bir kısmınız “Eğer canımızın istediğini yiyip kendimizi zorlamazsak nasıl alışkanlıklar ve sonuçları değişir ki?” diye aklınızdan geçirmiş olabilirsiniz.
Öncelikle gelin bir konuda anlaşalım. 2021 yılında, restoranlarda yemekten (yani kontrolümüz dışında atılan tuz, şeker ve yağ miktarlarından) kaçınmak oldukça zor. Eskiden evlerde yapılan arkadaş buluşmaları yerini kafelerde yapılan buluşmalara bırakalı çok oldu.
Aynı zamanda eskiden bahçeden ya da manavdan yapılan sebze meyve alışverişi günümüzde çoğunlukla ultra işlenmiş dediğimiz paketli gıdaların her an gözümüze sokulduğu süpermarket alışverişleri ile yer değiştireli de öyle.
Geçmişte tüm sorumluluğu çocuklarla ve evin çekip çevrilmesi ile ilgilenmek olan hanımların, iş dünyasına dahil olup en az erkekler kadar çalışmaları ile beraber aile üyeleri için mutfağa ayırılabilen zamanın azaldığı da bir gerçek.
Çok üzülerek bir hakikati daha ortaya koymak zorunda hissediyorum. Bugün sebze ve meyve ya da fırın ekmeği yemeyi seçmek, çikolata, cips, kurabiye vb. paketli gıdaları yemeyi seçmekten daha fazla maddi güç gerektiriyor. (En azından İsrael’de böyle.)
Öncelikle gelin günümüz şartlarını bir kabul edelim ve onlarla barış imzalayalım. Her gün 3 saatimizi mutfakta geçirme şansımız yok. Çocukların önüne hazır kek alıp koymak daha hızlı, hatta belki daha ucuz. Tüm sosyal medya hesapları tarifler ve cezbedici gıdalarla dolu. Biryandan da herkesin zayıf olması ile ilgili toplumsal baskı gün geçtikçe artıyor.
Bu durum hepimiz için böyle. Aynı dünyada yaşıyoruz. Aynı denizde yol alıyoruz ancak aynı yelkenliye sahip değiliz. Şayet yelkeniniz kabul, öz sevgi ve öz şefkat olursa rüzgarla daha güzel dans edersiniz.
Örneklendirelim ve diyelim ki: Son dönemde okuduklarım ve vücudumda hissettiklerim sonucu şeker tüketimimi azaltmaya karar verdim. Bağımlı olduğumu hissediyorum ve öncelikle bir süre hiç şeker yememeye çalışarak bağımlılık durumundan çıkmaya sonrasında da daha dengeli ve bana zarar vermeyen miktarda hayatımda tutmaya karar verdim.
“3 gün önce başlayacaktım. Ama dün akşam Selin’in doğum günü partisi olacağını biliyordum. Pasta en sevdiğim cinstendi. Selin çok ısrarcıdır, yedirmeden bırakmazdı. Yarın da işten birinin ayrılması yüzünden börekler çörekler olacak. İyi ki başlamamışım. Bu hafta olmazdı bu iş. Yaz da bitti. Seneye bakarız artık diyet işlerine.”
“3 gün önce başladım. Çok iyi gidiyordum. Dün akşam Selin’in doğum günü partisine gittim. Biraz da açtım, işten geç çıktım. Dayanamadım. Birkaç börek yedim. Üzerine pasta en sevdiğim cinstendi. Selin çok ısrar etti, ben de yedim. Bu iş olmayacak. Ben şekeri hayatta bırakamam. Yarın da işten birinin ayrılması yüzünden börekler çörekler olacak. En iyisi ben bu işten vazgeçeyim.”
“3 gün önce başladım. Çok iyi gidiyordum, biraz bozdum. Dün akşam Selin’in doğum günü partisine gittim. Yiyip gittim neyse ki. Böreklerden yemedim, çok da kötü hissetmedim. Ama pastadan çok az yedim, Selin çok ısrar etti. Yarın da işten birinin ayrılması yüzünden börekler çörekler olacak. En iyisi önceden yine bir şeyler yemek. Belki meyve götürürsem pastaya daha kolay karşı koyabilirim. Bu şekerden kaçınmak işi ne zormuş. Ama değecek sonunda, daha iyi hissedeceğime inanıyorum.”
“3 gün önce başladım. Çok iyi gidiyorum. Dün akşam Selin’in doğum günü partisine gittim. Neyse ki tok gittim. Yanımda kendi yaptığım meyve bazlı bir tatlı götürdüm. Herkes denemek istedi ve bayıldılar. Bu sayede ben de doğum günü pastasından yeme ihtiyacı hissetmedim. Ama bir parça börek yedim. Annemin yaptığı cinstendi. Kaç gün önce de düşünmüştüm o böreği. Canım sağ olsun. Ben nasılsa bu işi alışkanlık haline getireceğim. Bugün yeni bir gün, bakalım nelere karşı koyabileceğim. Yarın işyerinde ayrılma buluşması için de bu tatlıdan mı yapsam acaba? Bu iş vakit gerektiriyormuş hakikaten. Ama bence ben buna değerim. Bu düzeni oturtunca kendimi çok daha iyi hissedeceğim.”
Eylül ayı nerdeyse bitti bile. Yeni kararlar alındı. Alışkanlıklar yıllardır bizleyken, henüz aldığımız kararlar ise çok yeni. Kendimize iyi davranalım. Dönüşümün vakit alabileceğini hatırlayıp davranışlarımızın sonrasındaki düşünce ve duygularımıza kulak verelim. Bugünkü yazımı Portia Nelson’un çok beğendiğim bir şiiri ile bitirmek istiyorum.
Koyuvermeyin. Deneyin, çünkü siz buna değersiniz.
Sevgiyle,
Rosie Sarfati
5 Kısa Bölümde Otobiyografi
I
Yolda yürüyorum.
Kaldırımda derin bir çukur var.
Düşüyorum. Kayboldum. Çaresizim.
Bu benim hatam değil.
Dışarı çıkış yolunu bulmak çok uzun zamanımı alıyor.
II
Aynı yolda yürüyorum.
Kaldırımda derin bir çukur var. Hala görmüyorum.
Tekrar düşüyorum. Aynı yerde olduğuma inanamıyorum.
Ama bu benim hatam değil.
Dışarı çıkış yolunu bulmak yine çok uzun zamanımı alıyor.
III
Aynı yolda yürüyorum.
Kaldırımda derin bir çukur var. Orada olduğunu görüyorum.
Yine düşüyorum. Bu bir alışkanlık. Gözlerim açık.
Nerede olduğumu biliyorum.
Bu benim hatam.
Hemen dışarıya çıkıyorum.
IV
Aynı yolda yürüyorum.
Kaldırımda derin bir çukur var.
Etrafından geçiyorum.
V
Başka bir yoldan yürüyorum.
Portia NELSON
Comments