top of page

Yoksa tuz da mı bozuldu?





Aliya yaptığım 2017 yılında, İsrail’de yaşamakta olan Araplar ile Yahudilerin arasında herhangi bir düşmanlık belirtisinin gözüme çarpmaması, beni şaşırtmış olmakla birlikte umutlandırmıştı... Yafo restoranlarında varlıklı oldukları anlaşılan Arapça konuşan aileler, keza Maccabi’de çalışan hemşirelerin neredeyse tümünün Türkiye’ye turistik seyahat yapmış olmaları, eşimle bana “ne güzel!” dedirtiyordu...


Yıllar geçtikçe, özellikle 1948 sınırları dahilinde yaşamakta olan Arapları, kendimce dört ayrı gruba ayırdım: 1) Yaşamlarından memnun olup, İsrail yönetimi ile barışık olanlar; 2) Yaşamlarından memnun olup, İsrail yönetimi ile barışık olmayanlar; 3) Yaşamlarından memnun olmayıp, İsrail yönetimi ile barışık olmayanlar; 4) Radikaller.



Bu türdeki sınıflandırmalarda olduğu gibi, çekirdeği oluşturan ikinci ve üçüncü grup çoğunluktaydı – ne var ki birinci grup, dördüncüsünden daha büyüktü. Bu dağılım sayesinde de, her iki halk kesiminin eşite yakın nüfusu bulunan kent ve kasabalarda huzur hâkimdi. Sanki Osmanlı döneminde gayrı müslimlerin tanımlandığı “zimmi” durumu, İsrail’deki Araplara da uyuyor gibiydi... Kuşkusuz, 1967 sınırları dâhilindeki Araplarda – ki bunlara arada “Filistinli” denmeye başlanmıştı – birinci grup daha azdı, çoğunluk ise üçüncü gruba kaymıştı.

00


İşte bu gözlemlerim, 1948 sınırları dâhilinde yaşamakta olan kimi Arapların İsraillilere karşı gösterdikleri şiddet hareketleri karşısında, acaba yanlış mıydı? Lod, Yafo veya Haifa gibi kentlerde görülen, linç derecesine varan hareketler, gerçekten halkın bağrından mı çıkıyordu? Yoksa, aralarına karışmış kışkırtıcıların eseri miydi bu taşkınlıklar, veya aşırı sağcı/ulusalcı İsraillilerin devinimlerine karşı birer tepki miydi bunlar?



7 Mayıs Cuma günü Al-Aksa Camii’nde zirve yapan, kışkırtıcılar tarafınca başlatılmış hareketlere polisin aşırı sert karşılık göstermesi ve bunu fırsat bulan Hamas’ın İsrail’e bir ultimatom vermesi ile başlayan sinsi roket saldırıları ile Gazze hava harekâtı’nın birbirlerini tetikleyen eylemler olduğu, asıl müsebbibinin de Hamas yandaşları olduğu, aklıselim ve tarafsız herkes tarafından biliniyor.



Saygın batı devletleri, bazı ülkelerdeki medyanın tek taraflı çarpıtmalarını ciddiye almıyor bile... Keza, gene tarafsız olan herkesin “orantısız” olarak tanımlayacağı kuvvet dağılımı sonucu Gazze’deki terör alt yapısının yerle bir edileceği biliniyor. Hamas’ın başlatmış olduğu sivil halka saldırılar sonucu, ne yazık ki İsrail hava kuvvetlerinin tüm önlem ve ihtarlarına rağmen, Gazze’de de sivil halkın zarar görmesi, gene Hamas’ın kalabalık halk kitlelerinin bulunduğu mekânlarda konuşlanması nedeniyle, istenmedik boyutlara dönüşüyor...



Tüm bunlar, bilinen ve 2014’de de yaşanmış olan acı gerçeklerdir... Bilinmeyen boyut ise, 1948 sınırları içerisindeki halk hareketleri ve onları oluşturmuş olan etkenlerdir. Bu hareketlerin 1967 sınırları içerisinde meydana gelmesi, çok daha inandırıcı olurdu... Ancak Lod, Yafo ve Hayfa gibi yerlerde bugüne benzer toplu devinimler daha önce niye gözlenmemişti? Onyıllar boyunca huzur içinde yaşamış olan komşular arasında birden alevleniveren yıkma/yağma/tartaklama eylemleri, o denli çabuk bir şekilde parlayabilir mi?



İşte asıl düşündüren ve olası bir çekince yumağını gizleyen olaylar bunlardır... İsrail nüfusunun yüzde yirmisini oluşturan Arap halk kesimi, bu ülkenin bir çeşit baharatı, tuzu olarak görülebilir. Ancak, eğer tuz da bozulmuşsa, onunla pişirilen yemek zehire dönüşür. Böyle “zehirli” bir durum ile karşı karşıya olduğumuza ise hiç ihtimal vermek istemiyorum...

Comments


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page