Yemek Festivali ardından düşünceler…
- Av.Yakup BAROKAS
- 30 May 2022
- 2 dakikada okunur

Hiçbir şey yapmadan veya uyuklamak üzereyken ne düşünürsünüz, aklınıza ne gelir… Bende düşünceler denetim dışı akıp gider, onları durduramam, öyle kopuk bir filim şeridi gibi…
Son olarak yeni trend, boş zamanlarımda Spotfy’dan izlediğim Postcast’lar arasından Yuval Sade isimli dinlemeyi çok sevdiğim bir anlatıcının konuşmasının başında ortaya attığı bir sav kafamı kurcalayıp durdu: “Size İsraelli misiniz, Yahudi mi? diye sorduğumda Yahudi’yim diyenler sağ, İsraelli’yim diyenler sol eğilimlidir” diyor. Sosyolojik boyutları olan bu görüşü yakın aile bireyleri, çocuk ve torunlarım üzerinde denedim, şaşmadı…
Peki, bu ülkede doğmamış, çocuk yaşta göç etmemiş kişiler açısından durum nedir? Hatta ikinci, üçüncü nesiller için durum nedir? İsraelli veya Yahudi olmanın ötesinde göç ettiğiniz ülke kültürü ile bağlantınız nedir? Bu kültür kimliğinizi ne denli etkiler?
“Türkiye Üzerinden Yasadışı Göç” adlı kitabımda “Tanıklıklar” bölümünde yer verdiğim, aliyasını 1948 yılında gerçekleştiren, 1980’li yıllarda Neurim Lisesi Müdürü olarak görev görmüş olan Nisan Kori şöyle demekteydi: “En büyük yanılgımız Türkiye’den aldığımız kültürü terk etmek oldu. Bir an önce ülke halkı ile kaynaşabilmek istiyorduk. Oysa yeni bir kültür edinmeden eski kültürü terk etmek büyük hataydı”.
Geçtiğimiz hafta gerçekleşen “Türk Yemekleri Festivali’nde amaç yemek kültürü tanıtımı sayesinde iki halkı, İsraellileri ve Türkleri yakınlaştırmaktı.
Festivalin Yazarlar Odası bölümünde, Salti Enstitüsü üst lisans öğrencisi Michal Moskovich, “İzmirli Sinyorita” adlı kitabı üzerine bir sunum gerçekleştirdi. Michal, üçüncü kuşak Türkiyeli bir ailenin çocuğu. Büyükanne, büyükbaba Yavne’nin kurucularından… Michal “hiloni” (seküler) bir ailede yetişmiş ve evde hiç Ladino konuşulmamış.

Birkaç yıl önce Michal annesiyle Türkiye’yi ziyaret ediyor ve köklerinin burada olduğunu hissediyor. Artık hayatta olmayan büyüklerinin evinde konuşulan Ladino’nun sadece bir dil değil bir kültür olduğunu anlıyor. Michal bizi bize anlatıyor… günümüzde terk edilmiş kimi gelenek ve inançların kaynaklarını deşifre ediyor, anlatıları arasında, yeri geldiğinde, “kantes”leri (Sefarad halk şarkıları) çok içten bir sesle söylerken birçoğumuzun zihinlerinin bir köşesinde sessizce duran anıları yeniden canlandırıyor.
İYT, festivalde geldiğimiz ve bağlılığımızı sürdürdüğümüz Türkiye’nin kültürünü kimliğimizin bir parçası olan Sefarad kültürü ile harmanlayarak yansıtmaya çalıştı. Festivali ziyaret eden çoğunluğu İsraelli iki bin aşkın kişinin bu etkinlikte bir lezzetten ötesini, bir kültürü de tanıma olanağını bulduklarına inanıyorum.
Comments