Yazmayı seven bir toplum: Hatıralar, Tanıklılar
- Av.Yakup BAROKAS
- 10 Kas 2020
- 3 dakikada okunur

Toplumumuzdan pek çok yazar var. Mario Levi, Haldun Taner Öykü ve Yunus Nadi Roman ödülleri kazanan ulusal çapta tanınırlığı olan bir sanatçı... Liz Behmoaras da çok sayıda eser vermiş, yapıtları Doğan Kitap gibi saygın yayınevlerinde yayınlanmış üretken bir yazarımız. Psikolog Leyla Navaro da kitapları birkaç baskı yapan yazarlardan…
Bir de son yıllarda revaçta olan İdil Hazan gibi kişisel gelişim konularında yazanlar çoğaldı. Örneğin Lüset Kohen Fins ilim, bilim, felsefe ve metafizik gibi olguları sorguluyor. Çok güzel konuşuyor, güzel de yazıyor ama ben bu konulara uzağım .
Bir de, “Bir Kuzguncuk Hikâyesi”nde bir türlü kopamadığı semtiyle ilgili anılarını biriktiren İbrahim Bardavit veya “Balat’tan Bat-Yam’a” adlı kitabında azınlıkların Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşadıklarına tanıklık eden, Türkiye’den İsrael’e uzanan kâh mutlu, kâh hüzünlü bir yaşam öyküsünü aktaran diş hekimi Eli Şaul gibi yazarlar var.
Tabi ki sayısız araştırma kitabının yanı sıra, “Gayrimüslim Mehmetçikler, Hatıralar-Tanıklıklar”, “Aliya; Türk Yahudilerinin İsrail’e Göç Hikâyeleri” veya “Meçhul Yahudiler Ansiklopedisi” gibi pek çok kitapta tanıklıkları bir araya getiren Rıfat N.Bali Türk Yahudi Toplumuna hem bilimsel, hem de belgesel anlamda ışık tutan en verimli araştırmacı/yazardır.
Bu kervana son olarak; “Bir Sabah Galata’da Uyandım” kitabı ile Suzan Nana Tarablus da katıldı. Tarablus, 1995 yılında Galata’da Yahudi yaşamına ilişkin başladığı ve Şalom’da yer alan söyleşileri genişleterek ve yine Şalom Dergi’de yayınladığı aile hikâyesinden kesitler vererek kitabında Yahudi belleğinin ortaya çıkmasına katkıda bulunmaya çalışmaktadır.
Bir de, “Bir Aşk Masalı, “Gönül Bahçesi”, “Hayatın Kalbinde” gibi aşk kitapları, “Nazilerin Gölgesinde Çölde Açan Çiçekler”, “Bir Avrupa Soykırımı: Holokost” gibi araştırma kitaplarını kaleme alan Reneta Sibel Yolak da çok yönlü bir yazar. Yolak aynı zamanda ressam, step ve aerobik öğretmeni, reiki master ve karuna master.
Yakup Almelek güzel sözler, marşlar, öyküler ve tiyatro oyunları yazıyor. Bir dönem Şalom köşe yazarlığı da yaptı. Tüm oyunları, köşe yazıları, öyküleri İngilizceye çevrilerek İngiliz edebiyatseverlere sunuldu. “İş Adamı” ve “Uyanış” adlı oyunları Broadway’de seyirci ile buluştu. (Ufak bir not: geçtiğimiz yaz tam ki Broadway’de Chicago adlı müzikali izleyecektim Korona patlak verdi. Bilet parasını geri aldım.)
İşte bu zengin yelpazede ben de kalktım bloğumda anılarımı yayınlıyorum; önce “Sıradan Bir Yahudi’nin Anıları-Rafael”,
sonra da, “Askerlik anıları-Tuzla’dan Mamak’a”...
Niyetim, anılarımı İsrael’e göç serüvenim ve Şalom’daki 27 yılımı kaleme alarak sürdürmek. Okur sayısı tahminlerimin oldukça üstünde, çok olumlu geri dönüşler de alıyorum. “Kitaplaştır !” diyerek gaz verenler de var. Bir anımı aktarayım.
1980 yılında İsrael’e göç ettim. Gençlik yaşantımda hiç aşinası olmadığım Yahudilik ve İsrail tarihine balıklama daldığım, Siyonist duygularımın zirve yaptığı yeni bir varoluşa doğru yol almıştım. İki yıl sonra televizyondaki konuşulanları anlayabiliyor, programları izleyebiliyordum.
1981 yılında İsrael’in tek TV kanalı, Kanal 1’de “Amud Haeş” (Pillar of Fire) adlı belgesel bir dizinin yayınlanmasına başlandı. 19 bölüm sürdü. Herzl ve aliyaların tarihçesinden başlayarak İsrael devletinin kuruluş öyküsü anlatılıyordu. Her bölümü kaydederek tekrar tekrar izliyordum. Sonradan 1985 yılında ayrıca kitaplaştırılan bu diziden çokça yararlanarak ve farklı kaynaklardan da edindiğim bilgilerle “Yahudilik Sorunu” adlı bir kitap yayınladım. O günün kısıtlı olanakları ile ortaya çıkarılmış bir çalışmaydı.
Kitabın fiyatı 5 şekeldi ve gelirini bir kuruma bağışlamıştım. 500 adet kitabı tek tek insanlara ulaşarak tükettim. İlginç bir rastlantı kayınpederim rahmetli Moiz Ruso’ya imzaladığım bir nüshayı iki yıl önce Türkiyeliler Birliği’nin kitaplığını düzenlerken buldum. Her halde vefatından sonra oraya ulaşmıştı.
Bir dostum elle tutulan bir kitabın verdiği hazın, kâğıt kokusunu duyumsamanın farklı bir his olduğunu belirtti. Ancak ben günümüzde sosyal mecraların yazılı basına oranla çok daha etkin olduğunu gözlemliyorum. Kaldı ki, bunca zengin bir yelpazenin ortasında olsun varsın benim de bir anı kitabım olmasın J)…
Komentarze