Tiferet Twila &Mark Welch ile söyleştik…
Altı yıldır Kanada’da, ilkin Vancouvera’da, kısa bir süredir de Montreal’da yaşamakta olan RAHEL ÇELA BEHAR bundan böyle yazılarını sitemizde paylaşacak.
Vancouver’de yaşarken bazı toplantılarda Yahudi inancına katılmak isteyenler Çela Behar’ın dikkatini çekti. Bu kişilerin bir bölümü ya iki kuşak önce ailelerine bir Yahudi katıldığından kan bağı ile Yahudi olduklarına inanmaktaydılar, ya da Yahudilikte aradıklarını bulmuşlardı.
Zoom’da gerçekleşen bir sohbette Kanada doğumlu, mesleği hemşirelik olan Tiferet ve İngiliz kökenli bir aileye mensup Singapur doğumlu eşi Mark’ın Yahudilik dinine geçişleri konusunda Rahel Çela BEHAR’ın gerçekleştirdiği söyleşiyi aktarıyoruz.
Kendinizden bahseder misiniz?
Tiferet: Kırsal, küçük bir şehir olan Alberta’da doğdum ve büyüdüm. Ailem Alberta’da doğmasına rağmen, ikisi de Almanca konuşurdu, babam okula başlayana kadar İngilizce konuşmadı. Hem anne, hem baba tarafı atalarım 20. yüzyıl başlarında, Odessa yakınlarındaki bir yerden Kuzey Amerika ya göç ettiler. Ne yazık ki hiçbiri bize Kanada'daki önceki hayatlarından bahsetmedi, bana göre bu bir travma anlamına geliyordu. Artık bir aile hikâyesini keşfetmek için çok geçti, annem dışında hiç kimse hayatta değil ve o göç etmeden önceki yaşantısı hakkında hiçbir şey bilmiyor.
Mark: Singapur’da orta sınıf bir ailede doğdum, aile büyüklerim işçi sınıfına aittiler, ama benim ebeveynlerim ekonomik anlamda iyi durumdaydı. İngiltere ve Avustralya da büyüdüm. Ailem İngiliz.
Aileleriniz dindar mıydı? Ailenizde dini sohbetler edilir miydiniz?
M: Benim ailem değildi, hemen hemen hiç değillerdi diyebilirim. Üç hafta kadar Hristiyan pazar okullarına katıldım, fakat hiç bir inancım yoktu.
T: Benim ailemde sıkça dini tartışmalar olurdu, ailemin hepsi Hristiyan idi, Baptist olarak yetiştirildim. Annem şehrimizin kilisesinde öğretmen idi ve 27 sene kilisenin pazar okulunda öğretmenlik yaptı. Beni iki aylık iken sepet içinde pazar okuluna taşırmış, annem hala o günlere ait hikâyeleri anlatmaktan zevk duyar. Genç kız iken annemin yanında oturduğu kilise ayinlerine katılırdım.
Annemin kilisedeki tüm ayinlere, kendini adamış olarak katılmasına rağmen, babamın katıldığını hatırlamıyorum. Babam, annemin Tanrı’dan korkmasından hoşlanıyor gibiydi. Ve kiliseye kendisinin gitmesinin, kendisine bir fayda sağlayacağına inanmıyor gibiydi.
Benden 8 ve 11 yaş büyük abilerimin ayinlere katıldığını hatırlamıyorum. Büyük bir ihtimalle annem onları da götürmüştür, ama on üç yaşından sonra kiliseye gitmeyi bırakmış olmalılar. Aramızda da yaş farkı olduğu için onları kilisede ayine katıldıklarını hiç hatırlamıyorum. Aslında, hafızamıza kazınan kilise ilahileri ve annemin beni saran kolunun altında oturmamın dışında kilise deneyimlerim ile ilgili pek olumlu anılarım yok.
13 Yasında vaftiz oldum ve bir süre sonra ayinlere katılmayı redettim.
İki kardeşim yetişkin olduklarında bir anda Hristiyan köktendinci haline geldiler, ikisinin arasındaki diyaloglar bir anda dinsel tartışmalara dönüşüyor, her bir taraf diğer tarafın haksız olduğunu söylediği saldırgan tartışmalar yaşanıyordu. Aynı kilise temelli, üniversite düzeyinde Hristiyan diploması alan iki kardeşim bile birbiri ile aynı fikirde değildi.
Yıllar boyunca kardeşlerim, sevginin bulunmadığı Armageddon, cehennem, iblisler, cezalar ve sert yargılara sıkı sıkıya inandıkları için beni eleştirdiler ve terörize ettiler.
Bir kardeşime şöyle bağırdığımı hatırlıyorum:
“Hristiyanlığıma, şeytanın kendisinden bile daha fazla zarar veriyorsun!”
Yıllar sonra, aynı kardeş benim yokluğumda evime bir “şeytan kovma ayini” yaptı. Benim sahip olduğum etnik sanatımın “kötü ruhlar” barındırdığına ikna olmuştu. Öğrendiğimde öfkelendim!
Kardeşlerimi görmeyi reddettiğim birkaç yıllık dönemler oldu. Bana göre dindarlıkları, işlevsizliklerinin bir örtüsüydü. Hıristiyanlık ve suçluluk kardeşlerimin içindeki savaş idi ve onlarda bana göre din, başkalarına karşı tacizin başka bir ifadesi haline dönüştü.
1994 yılında en büyük erkek kardeşim intihar etti. Kilise üyelerini ve diğer Hıristiyan inancında olanları yüzbinlerce dolar dolandırdığı ortaya çıktı.
13 yaşından 37 yaşına kadar, ara sıra yapılan düğün ve cenaze törenleri dışında, bir kiliseye beş defadan fazla adım attığımı anmıyorum. Ve her seferinde de annemle tartışma yaşadım.
Evlendiğinizde dini inanışlarınız ne durumdaydı?
M: Ben o dönemde de hiç bir dini inanca sahip değildim, Tiferet istiyor diye kilisede evlemiştik.
T:36 yasında Güney Afrika'da tek başıma kaldıktan sonra, doğduğum dine geri döndüm. Şu anki kocam ve ben evlendiğimizde pratik bir Hristiyandım. Ama - ve bu önemlidir - İsa'nın tanrısallığına asla inanmayan bir Hristiyan idim. Adil ve doğru olanın uğruna hayatlarını tehlikeye atacak insanlara karşı saygım ve hayranlığım nedeniyle bir Hristiyandım. İsa pasifist bir adamdı.
Yahudiliğe geçiş sürecinde içinde bulunduğunuz somut ve soyut düşünce sürecinden söz etmeniz mümkün müdür?
M: Yahudilikte en önemli yön benim için, etikler ve günlük hayatta uygulamamız gereken davranışlardır.
Günlük hayatta uygulanan davranışlardan hangisi en çok sizi etkiledi?
M: Tzedakah… Örneğin, her Shabbat bir porsiyon yemeğimizi hemen yanıbaşımızda yaşayan evsiz kimseler ile paylaşmaya başladık.
Dünyayı, onarma zorunluluğumuz olmasa da, denemeye mecburuz. Ve tabii dedikodu yapmamak… Ya da insanları yargılamamız konusunda adil olmak.
Metafizik kavramlar - özellikle Kabala - daha sonra geldi, ama ben onları çok rahatlatıcı buluyorum. Yahudiliğin sorgulamayı teşvik etmesini seviyorum. Hepimizin Bir'in parçası olduğumuz duygusundan etkileniyorum.
Muhtemelen bildiğiniz gibi, tüm yaşamın, tüm zamanların ve tüm uzayın nasıl Bir'in parçası olduğunu çok net bir şekilde gördüğümde, kesinlikle mistik bir deneyim yaşadığımda, kalp ameliyatımdan sonra bu inanç daha da güçlendi. Onlar Bir'den geldiler (belki de Büyük Patlama dediğimiz şey) ve bir noktada Bir'e geri dönecekler. Milyarlarca yıl içinde olabilir, ama ben böyle olacağını düşünüyorum.
Yahudiliğe geçişte Tiferet öncülük etti mi, bu süre zarfında kim kimi etkiledi?
M: Tiferet kesinlikle önderlik etti, ancak dönüşüm kararı benim kararımdı. Uzun yıllar bir kiliseye gittik, ancak resmi olarak Hristiyan olmaya hiç ilgi duymadım.
Sizi Yahudiliğe götüren en önemli faktörden bahsetmek mümkün mü?
M: "İnançtan" ziyade Etik… Topluluk… Topluluk ile birlikte dua etmek. Sorgulama…
T: Yahudilik daha iyi bir insan olmama yardım ediyor ve Tanrı’ya kendimi daha yakın hissediliyorum.
Comments