Bir Hollywood klasiği olmaktan öte, Dünya Sinema Tarihine de geçmiş olan “Casablanca” filminin yönetmeni (asıl adı Mano Kertesz Kaminer) Michael Curtiz, müziğinin bestecisi (“film müziğinin babası” olarak anılan, üç Oscar ödüllü) Max Steiner ve filmin iki önemli aktörü Paul Henreid ile Peter Lorre’nin ortak noktaları nedir dersiniz?
Bunların dördü de ya bizzat Viyana’da veya döneminin Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun bulunduğu kentlerde Yahudi olarak doğmuş olup, Nazi karabasınından kurtularak kariyerlerini Hollywood’da sürdürmüşlerdir.
Keza, Billy Wilder (Şmuel Vildr), Otto Preminger, Fred Zinnemann ile Josef von Sternberg (Jonas Sternberg) ve Max Reinhardt (Maximilian Goldmann) gibi rejisörler ile iki film müziği Oscar ödülünü almış olan Erich Wolfgang Korngold da Avusturyalı Yahudiydi – ve unutmadan, Hollywood’un divalarından Hedy Lamarr (Hedwig Kiesler) de...
İşte bu isimlerle bazı daha az tanınmış beyaz perde sanatçıları, 10 ile 11 Aralık günlerinde Los Angeles’de yer almış olan “Vienna in Hollywood” sempozyumunda çeşitli konferans, sergi ve film gösterimleriyle anıldılar. Bu etkinliğin fikir babası Los Angeles Avusturya Başkonsolosu Andreas Launer olup, sponsorluğunu Avusturya Devleti, ABD Film Sanatı Akademisi Müzesi (Academy Museum) ve Güney Kaliforniya Üniversitesi (USC) üstlenmiştir.
21. Yüzyılın Avusturya hükümetleri, ülkedeki acı Yahudi geçmişi ile yüzleşmeye önem veriyor.1945’ten sonra süregelen resmi tarihinin aksine, halkının “Nazi kurbanı” değil, bizzat Şoa’nın “faili” olduğunu, döneminin Başbakanı Franz Vranitzky ancak 1991 yılında resmi olarak kabul ederek parlamentoda ilan etmişti... O günden bu yana hükümet, ülkede zaman zaman halen hortlayan antisemitizme şiddetle karşı çıkıyor, Yahudi kuruluşların güvenliğini sağlıyor ve bu konudaki tüm masraflarını üstleniyor. 1938 öncesi neredeyse 200.000 kişiyi bulan Avusturya Yahudi nüfusu, 1945’te 4.000’e erimişti – ezici çoğunluğu ya Şoa’ya kurban olmuş veya ülkeyi terk etmişlerdi. Yedi yıllık bu kara dönem birçok etkinliklerle anılmaktadır; örneğin geçtiğimiz Kasım ayında, öldürüldükleri kanıtlanmış 64.440 Avusturyalı Yahudinin isimlerinin tek tek yer aldığı bir anıt, Viyana’nın merkezinde açıldı...
Başkonsolos Launer konuşmasında, “Avusturya’dan kaçmak durumunda kalan bu değerli film sanatçılarını anmakla onlara bugün sahip çıkmaya niyetimiz yok,” diyordu – “ancak altını çizmek istediğimiz, Nazi baskısı üzerine yitirmiş olduğumuz bu değerlerin Hollywood’a sağladıkları katkılarıdır. 1938 öncesi Viyana metropolündeki çok kültürlülüğün önemi asla yadsınamaz!”
Bu anlamlı etkinlik, Avusturya Yahudilerinin sinema sanatı dışında edebiyat, felsefe, müzik ve görsel sanatlarda neleri kotarmış olduklarını da anımsatarak, ülkenin yüzde üçünü bile oluşturmamış bir kesimin ne denli yetenekli ve yaratıcı olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor...
***
Güzel bir rastlantıdır ki 2021 yılının bu son yazısı, IYT portalında yayımlanmış olan tam 100. katkımı oluşturuyor! Arşivimi taradığımda, bu köşede ele aldığım konuların dağılımı (yüzde olarak) şöyle görünmektedir: Kültür-Sanat / 34 – Yahudilik / 15 – Israel / 14 – Antisemitizm / 9 – Dünya siyaseti / 9 – Seyahat yazıları / 6 – Türkiye / 4 – Burgazadası / 4 – (ne yazık ki) Covid / 3 – öykülerimden / 2
Bu vesile ile siz değerli okurlarıma 2022 yılı için en başta SAĞLIK, ardından ise BARIŞ dilemek isterim – diğer her şey zaten kendi eliniz/elimizdedir!..
Comments