İsrael’de veganlık yükselişte!
Tel Aviv’in resmi olarak ilan edilmiş, dünyanın Vegan Başkenti olduğunu biliyor muydunuz?
2022 de yapılan istatistiklere göre İsraillilerin %5'i vegan bir diyet uyguladıklarını söyledi.
1.500’dan fazla İsrail lokantası var ve 6.500 üründe Vegan Dostu logosu sergileniyor.
Ağustos 2019'dan bu yana aylık olarak yaklaşık 50 yeni işletme vegan dostu veya %100 vegan olarak sertifikalandırıldı.
İsrail Savunma Kuvvetleri, dünyanın en vegan ordusudur. Yaklaşık olarak her 18 askerden 1'i vegandır.
İsrail şehrinde 400 vegan ve vegan dostu restoran var.
Merhabalar sevgili okuyucularım,
Aslında bugün gündemimde not aldığım bir sürü konu var idi, İlki Kalifornia yangını, dualarım onlar için, diğeri Umberto Eco’un binlerce kitabı barındıran kütüphanesi gibi...
Ama instagramda seyrettiğim videodaki küçük domuzcuk, beni benden aldı, bu evde beslenen, hassas, akıllı domuzcuk yavrusunun sahibine gösterdiği bir köpek kadar, hatta daha fazla duyarlılılık dolu oyunlarını izlerken kendimi veganlık hakkında yazarken buluverdim. Bu küçük domuzcuk, eğer köpek-kedi yemiyorsak, diğer hayvanları nasıl yiyebiliyoruz sorusunu yinelememe neden oldu, kuzuların, tavukların, ineklerin, yılbaşlarında kesilen binlerce hindinin soframıza gelene kadar yaşadıkları korku, acı, gözler önünde; artık zaman eskisi gibi değil, her şeyi açıkça seyredebiliyoruz, sadece kesim süreçlerini değil; hayvanların, onların sütünden, peynirinden faydalanmamız için yeni doğan bebelerin annelerinden ayrılma süreçleri de her adım çok ama çok trajik.
Ben vegan- vejeteryan mıyım? Bu hala çok net değil ama geçmişten gelen bir anıma birlikte bakalım.
Seksenli yılların başı, kızıma hamile idim, bir arkadaş çift ile Bursa’ya kısa bir seyahat yaptık. Yolda bir yerde mola verip birşeyler yemek istediklerinde, kuzu başı satan bir lokantayı seçtiler, o zamanki eşim ve bir arkadaş çift. Bendeniz ise; zaten ete karşı çok hassas, kırk üç kilo ağırlığında bir çıtkırıldım ve fazla et meraklısı olmayan biri olarak bu seçime pek sıcak bakmasam da kibarlığımdan sustum. Ve lokantaya girdik. Ağır kuzu kokusu ki hala belleğimdedir; koku, hamilelik etkisi ile iyice hassaslaşan miğdemi allak bullak etmişti.
Ve gurup kuzu başı yemeye karar verdi. Tabbi ben onlar yerken dehşet ile sadece seyrettim; bu arkadaşımız o anda yıllar sonra bile gülümsememize sebep olacak bir haraket yaptı. Kuzu başını elleri ile parçalıyıp iştahla yerken, bana kuzunun göz ve etrafını, yağlara bulanmış eli ile uzattı. ‘Lütfen al ve dene çok lezzetli’ diye; iyi niyet ve sevecenlikle dolu bir ısrar idi ki hala gülümsetir beni, tabi ki alamadım ve yiyemedim. Bunun üzerine çıt kırılganlığımın onaylandığı söylendi, durdu...
Bu bilinçsiz vegan- vejeteryan davranış şekli benim gençliğimde farkında olmadan seçtiğim içsel bir tutum idi. Fazla et yemiyordum, et konusunda çok seçici idim.
Beslenmem bol spagetti, sebze, meyve ve tahıl ağırlıklı idi. Daha sonra evlat sahibi olduğumda da evlatlarımı ağırlıklı, sebze, tahıl ve meyve ile besleyecektim, zaman zaman etsiz kurduğum sofralar yüzünden de acımasız eleştirilere maruz kalacaktım.
Gel zaman, git zaman yıllar geçti, veganlık (Tamamen et yemeyi ve hayvansal ürünleri süt, yağ, deri kullanmayı reddetmek) ve vejeteryanlık (et yemeyi reddetmek) insanlık için evrensel bir eğilim oldu.
Yıl 2025 aradan geçen yıllar içinde benim bilinçsizce sadece iç sesime uyarak sergilediğim et tüketmeme tutumum bir bilinçli bir davranışa dönüştü ve şu an öylesine bir eşikteyim ki, insanlığın kendilerini besleme ve zevkleri uğruna hayvanların yaşadığı eziyet ve zulmu idrak etmeye başladığımdan beri artık hemen hemen hiçbir hayvansal olan ürünü tüketmek içimden gelmiyor.
Hayvancılığın çevreye olan olumsuz etkileri, ormansızlaşma, su tüketimi, sera gazı emisyonu, et tüketmenin sağlığımıza olan olumsuz etkisi, ve hayvancılığın gıda kaynaklarının israfına yol açtığını zaten biliyoruz.
Benim veganlık serüvenim ise henüz tam kesinleşmiş bir karar olmamakla birlikte bu yolda hızla yol alıyorum. Bu kararıma doğru yol almamın nedeni başta ruhsal ve manevi etkenler çünkü vegalığı seçmenin insanlık için daha şefkatli, ve doğayla daha uyumlu bir hayat tarzı olduğunu hissediyorum, hayvanların hisleri ve onların da en az bizler kadar acı çekmeme hakları olduğunu düşünmem ağır basıyor.
RahelÇela Behar
IYT dip not :
İfade edilen görüşler İYT web portalının editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Yazarların düşünceleri sadece kendilerini bağlar.
Comments