Günümüzde arabaların kendi kendine gitmesi fikrinden hoşlanmayan insanlar tanıyorum. Bir bilgisayara bu kadar inisiyatif vermek insanlar için zor olmuştur.
Aynı şekilde internetin yapıcı gücünden şüphe duyanlar daima olacaktır. Oysa Yapay Zekanın yeni öncüleri, bilgisayarların yaratıcılık potansiyeline sahip olduğunu gösterdi ve önümüzdeki yıllarda nelerin mümkün olabileceğine dair pek çok etkileyici soruyu gündeme getirdi.
Bilgisayarlar, Fikirleri resimlere dönüştürmeye başladı. Ancak bilgisayarların yorumladığı yalnızca resimler değil. Bir metin oluşturucudan bu haftaki Peraşa ile ilgili olarak Divre Tora yazması istenir. Tabii ki ben de biraz kopya verdim.
Yapay zeka söze şöyle girer; Yakov’un karşılaştığı en önemli zorluklardan biri, Beyt El'de rüyasında gördüğü gizemli "ADAM" figürüyle karşılaşmasıdır.
Bu karşılaşma, Yakov'un kendisine ve Aşem'le olan ilişkisine dair algısını zorlar ve sonuçta onun ruhsal yolculuğunda bir dönüm noktası görevi görür.
“Birden Tanrı (Yaakov’un) üzerinde belirdi. Ben, baban Avraam’ın Tanrısı ve Yishak’ın Tanrısı Aşem’im dedi. Üzerinde yatmakta olduğun toprakları sana ve soyuna vereceğim.” (Bereşit 28:13)
İlahi olanla yaşanan bu karşılaşma, Yakov'un, Avraam ve Yishak'ın soyundan gelen ve atalarına vaat edilen toprakların varisi olduğunu doğrular. Ama bu durum aynı zamanda Yaakov’u kendi eylemlerinin ve seçimlerinin sorumluluğunu da üstüne almaya zorlar.
Bu meydan okuma, Yakov'u Aşem'in hayatında oynadığı rolün farkına varmaya (uyanmaya) ve buna karşılık olarak alçakgönüllülük ve saygıyla hareket etmeye çağırır.
Gün batar ve gece olur. Savunmasızdır, karanlıktadır, uyumak üzere başının altına bir taş yerleştirir. Ayakları yeryüzüne sabitlenmiş ve başı göklere erişen bir merdiveni vizyonunda görür.
Yaakov derin uykusundan “UYANIR” ve o yerin “Cennetin Kapısı” (Şaar HaŞamayim) olduğunu ilan eder. (Bereşit 28:12-17) Ve ekler, “Tanrı kesinlikle burada ve ben (bunu) bilemedim.”
Avraam Bene-Yisrael’e statükoyu sorgulamayı (zamanın putları ile mücadele), Yishak adanmışlığı (akedat) ve Moşe adalet savaşçısı olmayı öğretmiştir.
Ama Yaakov yaşamın; belirsizliklerin tam ortasında yürüme sanatı olduğunu ve kendimizi en yalnız hissettiğimiz anlarda bile Tanrı’nın bizimle birlikte yürüdüğünü öğretmiştir.
Yaakov gibi bizim için de soru şudur: O'nu görüyor muyuz? Hissediyor muyuz?
O'nun varlığını uyanıkken hatırlıyor muyuz?
Bu gerçekliğin bilinci yaşamda UYANIK veya UYKUDA olmamızı belirleyen unsurdur. Bazen DÉJÀ VU denen ruhumuzun doğmadan önce öğrenip unuttuğu ancak bildiğimiz gerçekleri deneyimleriz.
Her birimizin yaşamı üniktir (benzersizdir) ve hayatın önden bir provası mümkün değildir. Aniden karşımızda belirecek olan sorunlarla başedebileceğimiz bir formülde yoktur. Ancak Yaakov, Tanrı’nın bizlere “KUM” – (yeniden) “AYAĞA KALKMA” kudretini bahşederek aslında hep yanıbaşımızda olduğunu göstermiştir.
En derin manevi deneyimlerimiz, ümitsizliğe en yakın olduğumuz zaman gerçekleşir. Çünkü o an maskeler yırtılır ve taşıdığımız ilahi kıvılcım (netzizot) ışıldamaya başlar. Bu şekilde ruhumuzun yaraları iyileşir.
Mimarlık söz konusu olduğunda Ağlama Duvarı, Tac Mahal, Sistine Şapeli veya Uzakdoğu'daki diğer tapınaklarla rekabet edemez.
Yine de bu esrarengiz taş bloklar dizisi ve onların ötesindeki şey, insanın kalpleri ve zihinleri üzerinde benzersiz bir çekiciliğe sahiptir.
O duvarın önünde durduğunuzda, Cennetin kapısında durursunuz ve eğer Yaakov, Cennette söylenenleri duyabildiyse, kesinlikle bizim de bu dünyada söylediklerimiz cennette duyulabilir.
O yer her zaman dualara açık olan Cennetin kapısı olmuştur ve bugüne kadar da öyledir.
İşte Yaakov’un bize bıraktığı eşsiz miras budur…
Sevgilerimle - Shabat Shalom
Rabi. Yishak BİLMAN (z”l) & Moşe PASENSYA
Comments