top of page

VAETHANAN ve TİŞA B’AV – (Tanrı’nın Ebedi Lütfu için) "YALVARMAK"


Aynı yere iki defa yıldırım düşer mi?



MÖ. 586 ve MS. 70’de Av ayının 9’da Tapınağımızı (Bet Ha-Mikdaş) kaybettik. Bu bizlere talihsiz bir tesadüf yaşamadığımızı gösterir. Tapınağı olan kalıcı bir vatanın Yahudi halkı için bu kadar önemli olmasının nedeni, Haşem’in, Avram’a “Ülkenden, doğduğun yerden ve babanın evinden ayrıl, …” (Bereşit 12:1) dediği zamandan beri, yuva arayan bir halk olmamızdan kaynaklanır.



Bu hafta, Yahudi yılının EN DÜŞÜK ve aynı zamanda EN YÜKSEK zirvelerini yaşıyoruz.



Yemek yemekten, içmekten, alçak taburelerde oturmaktan ve deri olmayan ayakkabılar giymekten kaçınıyor olabiliriz ama yine de içimizde kendimizi çok kopuk hissediyoruz. Bu kadar uzak olduğumuz bir çağda, çok uzun zaman önce yaşanan olayların bugün bizi nasıl ilgilendirmesi mümkün olabilir?



Geçmişin acısıyla nasıl daha derinden bağlantı kurabiliriz?



Tişa B'Av, Kutsal Tapınağın yıkılışının bir anıtı olarak hizmet ediyor. Yahudi Kadim Bilgeligine göre bu harabe, Kutsal Tapınağın temsil ettiği “TEK BİR RUH” olarak birleştiğimizin FARKINDALIĞINI yitirmemizi temsil eder. Bu, kapların "kırılması" veya "paramparça olması" olarak da adlandırılan bir durumdur.



Bizi Aşem’e ve birbirimize doğru çeken ve bunun tam tersi Aşem'den ve birbirimizden uzağa doğru iten kuvvetlerle, bir gelgitin akıntıları gibi hadiseler yaşarız.




En düşük seviyemiz yıkım ve sürgünü anma töreni olan Tişa B’Av’dır. Diğer yandan bu haftaki vaethanan peraşasında On Emri almak ve Şema'nın Tanrı'yı ​​sevme çağrısını duymak üzere en yüksek zirve olan Sina’da bizlere kutsiyet (varoluşsal birliğimiz) armağan edilen zamandır.



Yosef - Çukura, Mısır'a ve Hapse yükselme uğruna indi. İsraeloğulları Mısır'a indiler, köleliğe gömüldüler, böylece onların torunları yabancının, öksüzün ve dulun yüreğini işitmeyi öğrendi. Günümüzde, Tişa B'Av'a ineriz, yükselmek amacıyla hayatın doğasında var olan trajik kayıpları düşünürüz. Tıpkı elimizi önce aşağı indirmeden topu yükseklere fırlatamayacağımız gibi, dizlerimizi kırmadan yükseklere sıçrayamayacağımız gibi.



Tişa b'Av yükselmemize nasıl yardımcı olabilir?



İç duvarlarımızı yıkarak, kendi yaşamlarımızda varolan içsel sürgün gerçeğiyle yüzleşerek. Olduğumuz yerde kalamayız. Yolculuk yapmalıyız ve değişmeliyiz. Bu On Emir'in davetidir. Sözleri bu haftaki Tora bölümünde yer alan Şema'nın zamansız çağrısıdır. Yamim Noraim Günlerine (Roş Ha-Şana & Kippur) yükselebilmek için önce Tişa b'Av'da aşağı inmeliyiz.



Bu günler iki zıt ruh halini temsil ediyor gibi görünüyor. Yom ha-Kippurim'in en önemli parçası olan KEFARET, bir zevk veya oneg durumu olarak deneyimlenmesi gereken bir lütuf eylemidir (Hesed); Tisha b'Av, SÜRGÜNE, ıstıraba ve yas tutmaya odaklanan bir gündür.



Yom Ha-ki-purim'den önceki yemekte özellikle et yiyoruz ve şarap içiyoruz çünkü bu bir bayram yemeği ve Tişa B'Av gibi bir yas yemeği değil. Yom Ha-ki-purim, Tora’da tek bir kez “Shabat Shabaton” olarak tanımlanır. Bu nedenle Şabat'ta oruç tutmak yasak olmasına rağmen, Yom ha-Kippurim Şabat'a denk gelirse oruç tutarız. Şabat “Oneg – Zevk” ile ilgilidir. Kamusal alanda kollektif yas tutmak yasaktır. Oysa Tişa B’av kollektif yas tutmayı gerektirir. Çünkü Kippur (Şabat) Yüksek Dünyalar Tişa B’Av ise trajik dünyevilik ile ilgilidir.



Sürgün - - Antlaşmanın başarısızlığı -- LÜTFÜ alt eden YARGI hakkındadır; insanın acı çekme kaygısı metafizik bir düzleme yükselir ve Tanrı, İsrail'i korumasına geri alır. Bu nedenle Roş Ha-Şana’da TÖVBE olmadan bile Yom Ha-Kippur’un KEFARET sağlayıp sağlamadığı konusunda Talmudik bir anlaşmazlık vardır. Çünkü “EZEM HA-YOM ME-KHAPER” - Günün “KAPARA KUVVETİ” (Şofar) bizlere kefaret sağlar.



Oruç, yalnızca insan kaybını anmak adına mahrumiyet söz konusu olduğunda bir inkardır. Ancak, sınırsız lütuf için bir hazırlık olarak oruç bu dünyaları aşar. Hatırası mübarek olsun sevgili hocam Rabi Yishak BİLMAN paradox (Zıtların Bir’liği) fikrini anlamadan Tora’yı gerektiği gibi kavrayamayacağım konusunda beni hep uyarırdı. Galiba Tişa B’av ve Kippur geleneği, karşıtların birbirini gerektirdiği gerçeğini ima ediyor gibi görünüyor.



Riga’da Rumbula ormanının derinliklerinde 82 yılı aşkın bir süre önce yaklaşık 25.000 Yahudi Nazi güçleri tarafından vahşice katledildi. Bu Sovyet döneminde Letonyalı Yahudiler için kritik bir dönüm noktası oldu. Dini kimliklerinin yeraltına itildiği ve Sovyet Yahudilerinin özgürlük ve tanınma için mücadele ettiği bir dönemde, Riga Yahudileri anma törenleri yapmak için Rumbula'ya geldiler.



Bu tarifsiz acı noktası, Sovyet baskısından uzakta, ormanın özgürlüğü içinde kimliklerini gerçekleştirebilecekleri bir yere dönüştü. Uçuruma baktılar ve inşa etmeye devam ettiler. Hem bir hatıra alanı hem de yeni bir benlik duygusu yaratıllar.



İniş bizi nereye götürürse götürsün birbirimize tutunma gücü ile ve aşağı inme cesareti ile ışık ve neşeyle dolu bir yeni yıla doğru tekrar yükselebilmek ümidiyle hepinize kolay bir oruç diliyorum.





Dr. Shaul Magid’in ifade etmiş olduğu gibi; Tişa B'Av olmadan Yom Ha-Kippurim gerekli değildir; Yom Ha-Kippurim olmadan Tişa B'Av var olan her şeydir.



Neslimizde ve şimdi, her birimizin üçüncü Bet Ha-Mikdaş’ın inşaası için birer taş taşıma ayrıcalığı ile kutsanmamız dileğiyle……….



Sevgilerimle - Shabat Shalom


Rabi. Yishak BİLMAN (z”l) & Moşe PASENSYA








Comments


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page