top of page

TÜKETİM TOPLUMUNUN ZİYAFETİ



Açık büfe bir tüketim çılgınlığı mı yoksa insanlara sunulan bir seçim hakkı mı?

Açık büfeden tabağınıza yemek alırken tabağınızı dolduranlardan mısınız? Yoksa midenizin kapasitesini bilerek önce tüm masaya göz atanlardan mısınız? Hiç yemediğiniz bir yemeği yüzünüzü ekşitmek pahasına çatalın ucu ile olsa bile tadar mısınız?

 

 

 İnsanlık tarihi kadar eski olan yeme içme alışkanlıkları toplumsal ve kültürel alışkanlıkların birer parçasıdır. Avcı toplayıcı zamanından kalma erkeklerin dışarıda avlanarak eve et getirme, kadınların ise evde kalma ritüeli günümüzde değerliliğini bir miktar kaybetse de yiyecek hayati önemini kormaya devam ediyor. Kısaca yıllarca sözü edilen “bir hap ile besleneceğiz” cümlesi mizahtan öte gitmiyor. Ailenin toplandığı tek mecra sofralar.

 

 

Ancak değişik coğrafyalarda ve insan topluluklarında yemek yeme sıralaması o kadar farklı oluyor ki bunu bilmediğiniz anda kolaylıkla o coğrafyaya ait olmadığınız ortaya çıkabilir.  Herkes göre yemek sıralamasında alışagelmiş yargıların dışında yargılar da karşılaşmak işten bile değildir... Peynirin sonda yenmesi, çorbanın ve zeytinyağlının sıralaması bizim mantığımıza sığmasa da mutlaka sağlam bir delile dayanır. Yahudi din adamlarının kaşerut kurallarının, mantığa ne kadar yakın olduğunu ve sağlık için ne kadar faydalı olduğunu anlatmaları saniyeler içinde mümkündür.

 

 

Tüm bu kriterlerin yanısıra her kişi kendi özgürlükleri çerçevesinde yemek yeme alışkanlığı edinmesi normaldir. Tam da bu noktada turizmciler herkese eşit  mesafede durabilmek, herkesin özgürlüğüne saygı duymak adına “açık büfe” kavramını yarattılar. Adı üstünde “açık büfe” Kapılar adına kadar açık seçenekler sonsuz. Doymaya yönelik olan bu durum acaba kişileri doyumsuzluğa sürüklüyor olabilir mi? Göze hitap eden gerçekten damak zevkine de uygun olabiliyor mu? Ve bu ikisi arasındaki farkı anlamak için ne kadar çaba sarfediyoruz.

 

 

Açık büfe tam bir paradoks ile geliyor. Sonsuz seçenek içinde kendini bulan insan bu kez ihtiyaçlarının ötesinde bir tüketim serüvenine kayıyor. Doğal kaynakları gereksiz yere tüketmek bireysel olduğu  kadar toplumsal sorumluluklarımızı arasındadır. Bir tek pirinç tanesini tabağında bırakmayan bir çinliye bu hareketinin sebebi sorulduğunda pirincin üretim sırasındaki süreci çok iyi bildiğini söyler.

 

 

Herşey dahil tatil köylerine dikkat edin. Her köşe başında kurulan stantlarda sunulan tüm yiyecekleri mutlaka tatmak zorunda değilsiniz. Mideniz alışık olmadığı gibi damak zevkini de uymayacak birinci ısırdıktan sonra tabağınız çöpü boylayacaktır.

 

 

Tüketim çılgınlığı bu dünyanın en büyük problemlerinden biridir. İsraftan doğan doğa kirliliğini temizleyebilmek için yıllar ve yıllara ve sonsuz maddi imkanlara ihtiyaç vardır. Atıklar ile dolu bir dünyada yaşamak istemiyorsak mümkün olduğu kadar israftan kurtulmaya çalışmalı ve bu düşünceyi de çocuklarımıza aktarabilmeliyiz. Onlar da bu konuda duyarlı olabilmelidir.

 Özgürlük ile toplum bilinci, özgürlük ile kişisel haklara saygı günümüzde en çok konuşulan konulardan biridir. Haydi bakalım bir konu da çıktı karşıma bakalım ne zaman hakkında konuşacağım. Açık büfeden özgürlüğe ne vakit vardım bilemedim. Mutlaka aralarında sıkı  bir bağ vardır diye düşünüyorum.

 

Feride PETİLON

 

IYT dip not :

İfade edilen görüşler İYT web portalının editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Yazarların düşünceleri sadece kendilerini bağlar.










Etiketler:

Comments


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page