Bu haftaki peraşanın adı “TSAV”, dilsel kökünü “MİTZVA” sözcüğüyle paylaşır ve genellikle “EMİR” olarak anlaşılır. Aramice aynı kökten gelen “TZAVTA” kelimesi “BAĞLANMAK” anlamına gelir. Tzav kökü üzerine inşa edilen bu iki kelime EMİR ve BAĞLANMAK birbiriyle diyalog halinde olduklarında bize hem ritüelin amacına dair TALİMATLAR (keva) hem de bir ANLAYIŞ (kavana) sağlar.
Vayikra kitabının merkezinde yer alan KORBAN sunuları için kullanılan “FEDAKARLIK” sözcüğü bunun en iyi tercümesi değildir. Bir kurban getiren kişi "kendisinden bir şeyin Tanrı ile daha yakın bir ilişki içinde” olmasını arzu etmesi ile ilgilidir.
“KURBAN MİNHA” (Un sunusu) bölümü “V’'NEFEŞ Kİ TAKRİV” ifadesi ile tanıtılır. (Vayikra 2:1) Bir “NEFEŞ” (Ruh) tarafından getirilen kurban olarak tanımlanır. Kişinin bir kerelik “sunak deneyimi” yaşama arzusunu temsil eden ZEVAHİM kurbanından farklı olarak, MİNHA insan'ın her zaman Tanrı'nın huzurunda durma özlemini temsil ettiğidir. Bu, David tarafından ifade edilen duygudur. (Mezmur 27:4)
Bir Minha'yı getiren sadece "ADAM" (kişi) değildir. Tanrı'ya yaklaşma ve orada kalma girişiminde bu sunuyu getiren kişinin özü olan "NEFEŞ"tir; O'nu yatıştırmak ve O'nun Varlığından zevk almak için. Bununla birlikte, kişi Mikdaş'ta, sunağın önünde fiilen kalamayacağından ve (ne yazık ki) ayrılması gerektiğinden, sadece ziyaretini değil, kalma arzusunu da anmak için bu adaktan bir parça bırakır. Bu nedenle Kometz'e (avuç dolusu) “AZKARA” denir. (Misafir defterini imzalamak gibi).
En kutsal yerde, sunağın önünde, Tanrı'nın Huzurundaki bu kısa duruşu, sonsuza kadar süren, zaman dışı bir andır. Bu nedenle, bir Minha sunusunda HAMETSE kesinlikle yer yoktur. Çünkü hamets gelip geçici olayı temsil eder.
Pesah, Hametsin yasaklandığı tek uygulama olmadığını belirterek başlayalım. Tora bu yemek sunusunu (minha) tarif ettiğinde, bize bunun genellikle yağla karıştırılmış bir un sunusu olduğunu söyler. Un, doğal haliyle getirilebilir veya Matsot hatta bir Gözleme olarak pişmiş şekilde sunulabilir (Vayikra 2. bölüm).
“Tanrı Adına getireceğiniz hiçbir Minha sunusunda MAYA (HAMETS) ve bal tüttürülemez.” (Vay 2:11)
Bu haftaki Peraşa Tsav’da ;
“... onun (tahıl sunusundan) kalanı kutsal yerde Aaron ve oğulları tarafından MATSOT olarak yenecek; MAYA (HAMETS) olarak pişirilemez.“ (Vay 6 :9-10)
HAMETS yasağının sadece Mısır’dan Çıkış (Pesah) ile sınırlı olmadığını görüyoruz. Mişkan’da Tanrı’nın sunağından tüm yıl boyunca da men edilir. Tora’nın bu anlatımı konunun sadece Manevi değil Fiziksel boyutunun da olduğuna işaret ediyor.
Matsa basitçe sadece UN ve SU’dur. İkisinin arasındaki ilişkiyi simgeler. SU, herşeyi kaybettiğimizde elimizde kalan ruhumuzun İÇSEL NOKTASIDIR. UN ise daha geniş bir dünyayla meşgul olduğumuzda ELDE ETMEYE ÇALIŞTIKLARIMIZDIR. Kendi kuvvetlerimizi kullanır süreç içinde değişir ve büyürüz. Pesah bu içsel benliğimizle yeniden bağlantı kurma zamanıdır.
Halk olarak kim olduğumuzu hatırlamak için Çıkış'ın öyküsünü anlatmak bir mitsvasıdır. Çünkü TARİH ile HAFIZA arasında bir fark vardır. Tarih, bize ne olduğunu anlatır. Hafıza ise bize kim olduğumuzu söyler. Bu özümüzü – iç benliğimizi yeniden keşfetmektir. Özgürlüğün bir ifadesi olarak görülebilir.
Un çok hızlı karıştırılmalı ve hareketsiz bırakılmamalıdır. Aksi halde mayalanma (Hametz) kaçınılmaz olacaktır. Bir metafor olarak BENCİL ARZULARIMIZI (un), ŞEFKAT, LUTÜF ve SEVGİ (su - hesed) nitelikleri ile yoğurarak Ego’nun boyunduruğundan kaçınmayı öğrenmeliyiz. Pesah her yıl, bu arzularımızdan çıkarak (49 gün omer sayma süreci) ihsan edebilme kudretiyle kendimizi tekrar inşa edebileceğimiz eşsiz bir zaman dilimini ifade eder.
Başkalarına da yaşam (fırsat) alanı açmak, empati kurabilmek, bencil duyguların geri çekilmesi ile mümkün olabilir. Kadim bilgelerimiz bunu ruhun üstüne giydirilen elbiseye (Levuş) benzetirler.
İnsanoğlu 3 oda ve 1 salonu olan evlerde yaşarlar. DÜŞÜNCE - DUYGU ve EYLEM olarak ifade edilen bu odalar Şefkat ve Lutuf denilen içsel özümüz (Ruh) ile doldurulmayınca kalbimiz yoksullaşır. Bu Pesah Haggadasının başında sözü edilen ve yemek zorunda kaldığımız YOKSULLUK EKMEĞİDİR. (Ha Lahma Anya)
Her yıl yeniden Matsa yemeğe ihtiyacımız vardır. Çünkü her yıl bencil arzulara doğru kayan odağı tekrar şefkat niteliği ile dengelemek için gayret sarfederiz. Nefsin eğemenliği bilinenin aksine sadece kişisel zevkleri ifade etmez. İçinde başkalarından nefret etme, sömürme veya hükmetme zevklerini de barındırır. Tora, bunu SEOR – ÇÜRÜMÜŞLÜK sözcüğüyle ifade ediyor.
İşte Mısır Çıkışından bir önceki gece mutfak dolaplarının köşesinde bucağında mumla aradığımız çürümüş kırıntılar bunlardır. Mum ile ararız çünkü ilahi bir lambaya ihtiyacımız vardır elimizde yolumuzu aydınlatacak bencil duygulardan başka bir şeyimiz yoktur. Ve bulduğumuz Hametsi yakarak Tanrı’ya bu konuda söz vermiş oluruz. Manevi özlemlerimizi gerçekleştirmemizi engelleyen tüm yabancı etkilerin kısıtlamalarından kurtulmuşuzdur. Artık özğürlük yolculuğuna çıkabiliriz.
“Pesah Bayramı'nın ilk gün (öncesinde) evlerinizi tüm mayalardan arındıracaksınız. İlk günden yedinci güne kadar her kim HAMETS yerse, o can Yisrael’den kesilip atılacaktır.” (Şemot 12:15)
Malahi'de 3:4’de ; bir gelecek vizyonunu okuruz. “Eski günlerde ve geçmiş yıllarda olduğu gibi Tanrı, Yehuda'nın ve Yeruşalim'in sunacağı “MİNHA SUNULARINDAN” hoşnut kalacak.”
Yüce Tanrı bizi kurtardığında, diğer tüm adaklardan daha fazla bizi temsil edecek olan Minha Korbanıdır. Çünkü Tanrı ve O'nun sunağındaki ibadetle olan SONSUZ BAĞI temsil eder.
Benim Minha Korban’ım her Erev Pesah’ta elleriminin kudreti ile yaratmaya çalıştığım ve Yüce Tanrı’nın tamamladığı SHEMURA MATSA’dır.
Pesah Hagadasına başlarken sunağa (masalarımız) yerleştirdiğim bu YOKSULLUK EKMEĞİ sederin sonunda bana özgürlüğümü bağışlayan PESAH KORBANINA dönüşür.
Fark ettinizmi size de bir çağrı var. Denemek ister misiniz ?
Sevgilerimle - Shabat Shalom
Rabi. Yishak BİLMAN (z”l)&Moşe PASENSYA
コメント