top of page

Trump’ın Gazze Planı - Tarihten Olumlu Bir Örnek


(Yazarı sesli dinlemek için tıklayınız)










şkan Trump’ın Gazze’yi “sahiplenmesi”, halkının geçici olarak bir başka yörede barınması, enkazın kaldırılıp yeniden imarı ve ardından Filistin halkının güvenli evlerine dönmeleri planı dünyanın çoğu tarafından hayret ve nefretle karşılandı.

 

Fakat Gazzelilere soran olmadı ! Gazze’ye şu anda hakim olan Hamas’ın iktidarını kaybetme olasılığı yüzünden kesin reddiyle karşılandı fakat asıl Gazze halkının düşüncelerini bilmiyoruz.

 

 

Trump’ın planı bir süre sonra netlik kazandığında Gazzelilerin nasıl davranacaklarına dair elimizde veri yok fakat geçmiş bir olay var : Tüm Batı’nın ve özellikle Biden yönetiminin “Rafah’ın boşaltılması kesinlikle kabul edilemez, gidecekleri yer kalmadı” protestolarına karşın İsrail Ordusunun çağrılarına uyan kent halkının ezici çoğunluğu, evlerini ve çadırlarını terk ederek, Al-Mawasi güvenli yöresine göç ettiler. Rafah operasyonunda ölen sivillerin sayısı bazı Batı başkentlerinin iddialarının aksine binler, onbinler değildi. Halk yaşama tutunmanın yolunu seçmişti.

 

 

Dün itibariyle Başkan Trump, seçilecek bazı Gazze’lilerin ABD’ye göç etmelerinin kapısını araladı. Bu yepyeni bir durum ! İrlanda, İspanya ve Norveç gibi sıkı Filistin taraftarı ülkeler de ABD’nin açacağı göçmen kabul etme yolunu açacaklar mı ? Yoksa söylemleri ile yaptıkları arasındaki uçurum daha mı derinleşecek ?

 

 

Gazze halkının İsrail’e dönme olasılığı yok ! Bunu 80 yıldır süren savaşların sonuçları belli etti. Fakat UNRWA’ya (Birleşmiş Milletlerin Filistin göçmenlerine yardım kurumu) göre 1948’de bugünkü İsrail topraklarını terkeden veya uzaklaştırılan halkın “geri dönüş” davası hala gündemde. Gazze’liler, İslam aleminden de aldıkları cesaret ve finans desteği sayesinde, bir gün Hayfa’da veya Kudüs’de yaşamlarını devam ettirme olasılığını hayal olarak görmüyorlar. 58 yılın (1967’e kadar Gazze Mısır hakimiyetinde idi fakat bağımsız Filistin Devleti kurulması bahis konusu olmadı) birikmiş gerçeğini henüz kabul etmek istemiyorlar.  

      

 

Amerika’nın amacı oyunun kurallarını değiştirmek. Filistinlilerin Gazze kolu üç kuşaktır ölüm riski ile yaşıyorlar. Trump diyor ki “İsrail’in kurulduğu topraklara dönme umudu yerine, yeni bir hayat imkanı var, hem de Gazze’de”. Fakat bunun gerçekleşmesi için İsrail’i ele geçirme ve Yahudileri denize sürme (“nehirden denize özgür Filistin”) sevdasından vazgeçmeniz gerekiyor.

 

 

100 yılı aşkın süredir coğrafi Filistin’de yaşayan Arap halkı, Yahudi Devletini haritadan silmenin, kendi devletlerini kurmalarından daha öncelikli olduğunu iddia ettiler. Bundan böyle fikir değiştirirler mi ? Yenilgi yerine kendi ailelerinin ve çocuklarının gelecek başarılarını zafer olarak görürler mi ? Böylesine değişime uğrayan ve kendi kaderlerini tamamen başka yöne çekerek başarıya ulaşan ulus var mı ?

 

 

Var, Japonlar ! İkinci dünya savaşının sonuçlanmasına kadar Japon toplumu feodal bir zihniyet, imparatora tapan bir gelenek, ölümü kucaklayan bir terbiye (harakiri), kendi ırklarının dünyanın en üstünlerinden biri olduğuna inanan bir ulustu. Militarist bir hükümet Japon İmparatorluğunun yaşaması için Uzakdoğu Asya ülkelerini, Mançurya, Çin, Vietnam, Filipinler, Singapur ve Endonezya’nın işgalini şart koşuyordu. Amerika’yı bir numaralı düşman addediyor ve Pasifik’de bayrak sallamak için onun hezimete uğramasını hedefliyordu. Aralık 1941’de Hawaii adalarına yüzlerce uçakla baskın gerçekleştirerek Pearl Harbor’da ABD donanmasına büyük darbe vurdular.

 

 

Savaş başladı ve Amerika dev sanayii ile üretilen hava ve deniz donanımı sayesinde 4 yıl içinde (1941-1945) ada ada ilerleyerek, Japon donanmasını Midpoint’te batırarak, Tokyo’nun merkezine yaklaştılar. Kaybetmelerine rağmen teslim olmayı kabul etmeyen askeri hükümet Japonya’nın kara işgaline 5 milyon kurban vermeye hazırlandı. Ancak Hiroşima ve Nagasaki atom bombaları sonrasında İmparator Hirohito teslim olacaklarını 15 Ağustos 1945’de radyodan ilan etti.

 

 

İki yıl içerisinde 200 yıllık Samurai Japonya’sı Batı’nın temel ilkelerini benimseyen ve komutan General MacArthur’un yazdırdığı anayasayı kabul etti. Kadınlara ilk kez seçme ve seçilme hakkı, bağımsız medya, çok partili demokrasi, Japon ulusunun başka ülkelere saldırı yasağı gibi devrimci adımlar atıldı. İmparatorun ve temsil ettiği Şinto felsefesinin üstünlüğü sona erdi, halkın seçtiği Parlamento birincil güç oldu.

 

 

Yenilginin ve özellikle atom bombalarının psikolojik etkisi o kadar ağırdı ki, Japonlar hayat tarzlarını, inançlarını ve toplumun iskeletini değiştirmeye, çağdaş dünyaya uyum sağlamaya mecbur kaldılar.

 

Yirmi yıl içerisinde zeki ve çalışkan Japon ulusu dünyanın en önemli sanayi ülkelerinden biri olmakla kalmadı 1964 Tokyo Olimpiyatları ile barışçıl bir toplumun nelere kadir olduğunu da ispatladı.

 

Filistinlilerin de ayni geleceği arzu etmelerinden daha tabii bir amaç olmamalı.

 

Ralf ARDİTTİ       

 

IYT dip not :

İfade edilen görüşler İYT web portalının editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Yazarların düşünceleri sadece kendilerini bağlar.









Etiketler:

コメント


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
WhatsApp Image 2020-09-08 at 20.52.59 (1

İLETİŞİM

Telefon                           :+97236582936
Mail                                :turkisrael@gmail.com

 

KÜNYE

İYT Web Sitesi Künyesi:
Editör                             :Av.Yakup Barokas
Grafik Tasarım              :Şemi Barokas 
                                          Ovi Roditi Gülerşen

© 2018 by Turkisrael.org

bottom of page