top of page

Trump’ın boğucu kucaklaması



ABD başkanlık seçimlerinden hemen önce İsrael’de bu seçimi “kimin kazanmasını isterdiniz” konulu bir kamuoyu araştırması yapılmıştı. İsraellilerin ezici çoğunluğu (yanılmıyorsam %60’ın üzerinde) Trump’ı tercih ederken, savaşta Biden’in yaptığı bütün yardımlara rağmen – veya tutumundan dolayı -devamı olarak görülen Harris’e destek sadece %17 de kaldı.

 

Bunun nedenleri tabi ki çok. Harris’in İsrael’i şartlı destekleyeceği, hatta bazılarına göre aslında İsrael’in zayıflamasını istediği buna karşılık Trump’ın her durumda İsrael’i destekleyeceği – doğru veya yanlış- algısı bu nedenlerden en önemlisi. İşin komiği kendilerine bir lider seçmede o kadar sık dokuyup ince eleyen İsraellilerin (senelerdir yapılan kamuoyu araştırmalarında ve seçimlerde en yüksek desteği alan başkan adayları %30-40‘ları geçemedi) %60 gibi bir çoğunlukla bir ABD liderinde destek verebilmesi.

 

İsrael ’deki çoğunluğun istediği oldu ve Trump tartışma götürmeyen bir sonuçla ABD de başkan seçildi. Bununla da yetinmedi gerek senato gerek temsilciler meclisindeki çoğunluk da Cumhuriyetçilerin oldu. Bundan sonraki soru, acaba Trump İsraellilerin umdukları desteği sağlayacak mı? Bu desteğin İbranice deyimiyle “חיבוק דוב” (“Hibuk dov”- ayı kucaklaması – aldığı kişiye zarar veren bir destek) a dönüşme ihtimali var mı?

 

Trump’ın seçilmesinde en önemli faktörlerden biri ve şüphesiz ona en büyük destek veren grup Evangelistler. Amerikan nüfusunun hemen hemen dörtte biri kadar olan bu muhafazakâr grup Trump’ı kendilerinin örneğin kürtaj, dini özgürlüklerin korunması gibi sosyal ve kültürel değerlerine sahip çıkması ve İsrael’e karşı tutumu nedeniyle destekliyor.

 

Evangelistlerin İsrael ile ne alakası var? Kendilerine “Hıristiyan Siyonist” diyen Evangelistler, İncil'deki kehanetlerin İsrail devletinin varlığı ve Yahudi halkının Kutsal Topraklara dönüşüyle yerine geleceğine inanırlar. Gerek İncil gerekse Tevrat’taki kehanetlerde, İsrael'in Tanrı’nın planında önemli bir role sahip olduğu vurgulanır. Evangelist inanışa göre, Mesih’in ikinci gelişinin gerçekleşmesi için Yahudilerin İsrail'de toplanması, dolayısıyla İsrail’in güçlü bir devlet olarak varlığını sürdürmesi gerekir. Bu o kadar kuvvetli bir desteğe yol açar ki, eski ABD büyükelçisi ve Şimdi Netanyahu hükümetinin kuvvetli adamı Ron Dermer zamanında İsrael’in öncelikle Amerikan Yahudilerini değil Evangelist’leri müttefik olarak görmeleri gerektiğini bile söylemişti.

 

Aynı inanç, Mesih’in gelişinden sonra Yahudilerin ya Hristiyanlığı kabul etmek zorunda kalacaklarına ya da yok olacaklarına dair inancı da içerir, fakat İsrael’i destekleyen Evangelistler ve onların bu desteğini seve seve kabul eden İsraelliler bu ufak detaya pek takılmazlar.

 

Trump, kabinesinde ve diğer önemli pozisyonlara atayacağı adayları açıklamaya başladı. Her açıklanan isim İsrael’de sevinç yaratıyor. Senato’nun bu adayları onaylaması gerektiği ve dolayısıyla bunların Trump hükümetinde yer almaları kesin olmamasına rağmen, birkaç adaya kısaca göz atalım:

 

Dışişleri bakan adayı Florida senatörü ve 2016 da Cumhurbaşkanı adayı olan Marco Rubio: 7 Ekim olaylarına değinen bir konuşmasında  sertçe “İsrail’in bütün Hamas teröristlerini imha etmesini istiyorum Gazze’deki tüm sivil ölümlerden Hamas sorumludur” diyen biri. Her konuda 100% Israel’in arkasında.

 

En şahin cumhuriyetçi senatörlerden eski Albay ve eski Fox TV program yapıcısı Mike Waltz Ulusal Güvenlik Danışmanı. “İsrail’i rahat bırakın Lübnan ve Gazze’de işi bitirsinler”. O da keza.

 

Amerika BM elçisi Elise Stefanik, geçtiğimiz sene ABD üniversitelerindeki Filistin yanlısı ve antisemit olayların Senato’da soruşturması sırasında Harvard Penn ve M.I.T başkanlarına sorduğu sert sorularla İsraellilerin kalplerini fethetmişti.  İlk Trump başkanlığındaki BM elçisi Nikki Haley’i aratmayacağa benziyor.

 

Diğer bir Fox TV favorisi ve eski asker Pete Hegseth Trump hükümetinin Savunma bakanı adayı. Pek çok dövmesinden bazıları Kudüs Haç’ı ve “Allahın İsteği olur” cümlesi. Pek çok aday gibi Evangelist. Hegseth, bir röportajda “El Aksa’nın yerine Yahudi tapınağının inşa edilmesi gerektiğini” savunmuştu.

 

Amerika’nın İsrail Büyükelçisi Papaz Mike Huckabee ise eski Arkansas eyaleti valisi ve Fox TV’nin diğer bir gözdesi. Kendisini gençliğinden beri “Siyonist” olarak tanımlar. Filistin diye bir halk olduğunu kabul etmez, kutsal kitabın prensiplerine ters düştüğü için iki devletli çözüme karşıdır ve sadece Batı Şeria değil (ki bu ismi kullanmaz) ona göre vaat edilmiş toprakların hepsinin İsrael’in olması gerektiğini savunur.

 

Gerek Huckabee gerek Hegseth kendilerini Hıristiyan Siyonist olarak tanımlarlar.

Göründüğü gibi Trump’ın takımı cidden İsrael’i kalpten destekliyor. Bunun neresi kötü olabilir?

Bugüne kadar pek çok durumda denge unsuru “büyük ağabey” konumunda olan ABD’ni bu rolünde ciddi bir değişme olacağı artık çok belli.

 

İsraelliler, güvenlikleri konusunda pek çok konuda fikir birliğindedirler. İran tehlikesi, terör, 7 Ekim’de yaşananlar, Hamas ve Hizbullah’tan gelen tehditlerin bertaraf edilmesi konularında aramızda pek fazla fikir ayrılığı yok.

 

Buna karşılık diğer pek çok konuda çok büyük bir iç bölünme var. 7 Ekim’den beri yaşadığımız süreç fikir ayrılıklarını kısa bir süre için ikinci plana ittiyse de halkın en az yarısı, son gelişmelerle ülkedeki demokrasinin geleceğinden tekrar endişe etmeye başladı. Bu endişenin nedenleri nüfusun en hızlı büyüyen kesimin askerlikten kaçmakta ısrar etmesi, bugünkü hükümetin yargı erkinin gücünü zayıflatmaya çalışması, başsavcıyı görevinden alma çabaları, dışişleri, diplomasi ve polise politika karıştırma, ordu ve İstihbarat servisi Şin Bet in itibarsızlaştırma çabaları, bağımsız medyayı hedef alma gayretleri ve nihayet tüm gücün başbakanın elinde toplanması deneyimleri…Kısacası ultra otoriter bir demokrasi oluşturma çabaları bu endişenin nedenlerinden. Diğer bir neden, 7 Ekim’den beri rafa kaldırılmış olan bu topraklarda Filistinlilerle uzun süreçte nasıl beraber var olacağımız konusu.

 

Trump’ın atamaları eğer ABD’nin İsrael politikasının bir göstergesi ise Evangelist’lere paralel düşünen, bu topraklarda tek bir devlet isteyen, Batı Şeria ve Gazze’yi Tanrının onlara bahşettiği bir toprak olarak görüp her santiminde hak iddia eden, Hegseth gibi El Aksa’nın yerine Yahudi tapınağını inşa etmek rüyasıyla yaşayan Mesihi düşüncede olanlar, kendilerine göre bu ülkenin var olmasında en büyük payları olan fakat ekonomiye katkıdan çok yük olan, ülkenin fiili savunmasına katkılarının yok denecek kadar az olan koyu dindarlar, ve bütün bunları politik kaldıraç olarak kullanarak otoriter demokrasi uygulamaya çalışan iktidar bu takımın tabii müttefiki gibi görünüyor. Netanyahu’nun iç ve dış politikada bazı hamleler yapmak için Trump’ı beklediği sır değil.

 

Trump’ın İsrael’e desteği, ağırlıklı olarak bahsettiğim tabii müttefiklerini daha çok güçlendirirse zaten zor zamanlardan geçen ve çok hassas bir dengede olan İsrael demokrasisi modern, plüralist, meritokrat, yeniliğe açık kuvvetli bir demokrasi olmak yerine, şimdiki hükümet ve ülkeyi Kutsal Kitapta yazılanlara göre yönetmek isteyen koalisyon ortaklarının kuracağı dine ağırlıklı otoriter bir rejim oluşmasında önayak olursa vay halimize. Umarım yanılıyorum.

 

Trump’ın seçilmesini destekleyen %60’lık çoğunluğun böyle bir ülke hayal ettiğini de hiç sanmıyorum.


İsak DUENYAS


 

IYT dip not :

İfade edilen görüşler İYT web portalının editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Yazarların düşünceleri sadece kendilerini bağlar.





Etiketler:

Comments


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page