top of page

TOLEDOT – NESİLLER



Köklerimi var eden Canım Babam Rabi Yishak’a (z”l), Gövdemi şekillendiren Can Dostum Hocam Rabi Yishak’a (z”l), Yaprak ve Meyvelerimi şekillendirecek olan Sevgili oğlum Yishak’a


Bugünkü Peraşanın kahramanı Yishak ve oğulları. Ancak şimdi farklı bir Yishak’tan bahsetmek istiyorum.


Bugünün bireyi 19. yy insanına göre çok daha fazla biçimde dıştan yönetilen bireye dönüşmüştür. Kentleşme ve kitle iletişim araçlarının gelişimi çevre tarafından yönetilen bir insan tipi yaratmıştır. İnsan kolayca izlenebilen, kodlanabilen bir varlık durumuna getirildi.

 

Artık kişinin kendine verdiği değer ve güvenlik duygusu kırılgan hale geldi. Birey her hangi bir ilişkide daha kolay reddedilebilir ya da tercih edilebilir bir duruma geldi. Artık bir eşi, dini, politik görüşü terk etmek ve bir diğerini sahiplenmek eskiye göre daha kolay oldu.

 

Bireyin bu dönemde ayakta kalabilmesi giderek ‘politik’ bir yaratık olmasına bağlı oldu.

 

Böylece birey İÇ PUSULASINI yitirmiş oldu. DEĞER (lerimiz // İlkeler) ile AMAÇ (larımız) karıştırılır oldu. Ve yaşam SONUÇ odaklı oldu.

 

Oysa DEĞER için verdiğimiz uğraş anlamlı çünkü Hayat bir Yolculuktur.  Bu konuda bana örnek olan İnsanı anlayabilmem uzun yıllarımı aldı.

 

Halava Shalom babam Rabi. Yishak (Mizrahi) PASENSYA’dan bahsediyorum. Cumartesi günü onun ölüm yıldönümü.


Onun için Mutluluk sanatı diye bir şey vardı. Bunun ne kadar paranız, ününüz olduğu ya da ne kadar başarılı olduğunuzla çok az ilgisi vardır.

 

Merhum Babam’ın ticarete yatkın olduğu pek söylenemezdi. Gerçi hiç deneme şansı da olmamıştı. Zira çok küçük yaşta ailesi tarafından Ortaköy Yeşiva’sına verilmişti.  Babam Tora ahlakı ilkeleri olan bir adamdı ve günlük yaşamın ödünlerine asla dayanamazdı.

 

Bir başka Hayatta sahip olabileceği şansı, karşısına hiç çıkmayan fırsatları, kaçırdığı eğitim olanağını düşündükçe bunu sorgulayıp sorgulamadığını bilmiyorum. Parlak bir Zekası vardı.

 

Çok katı hocaları olmasına rağmen kayda değer başarıları oldu. Kendi kendini eğitmiş bir kişi olduğunu hiç unutmazdı. Yine de yakındığını hiç duymadım. Tuhaf olan da buydu zaten.

 

Yaşamdan zevk alırdı ve çok inançlıydı. Bence inançlı olduğu için yaşamdan zevk alırdı. Bir takım basit doğruları bilirdi ve onlar yaşamına şekil verirlerdi.

 

Halkıyla ve halkının tarihiyle gurur duyardı. Dua ederdi. İbranice sözcükler ona huzur verirdi. Seksenli yaşlarında hastalığı ağırlaşmaya başlamıştı.

 

Ancak Tora okuduktan sonra ondaki değişimi fark edebilirdiniz.  Onun için bu soğuk bir günde bir bardak sıcak çay içmek gibiydi.

 

Asla bunun niçin ve nasıl olduğunu söylemedi ama bence bunun nedeni gayet basitti. Tanrı yanı başındaydı ve elinden tutuyordu. Bunun bilincinde olarak kaderinin getireceği her şeyle baş edebilirdi.

 

İyice ağırlaştığında bile dua mırıldandığını hatırlarım. Bir süre sonra artık konuşamıyordu. Torunlarını gördüğünde sanki gözleri parlardı ya da bana öyle gelirdi.

 

Yaşam devam edecekti. Kendisi onları görmese de torunlarının çocukları olacaktı. Sanki artık bizi bırakabilirdi. Sessizce olaysızca bir gece yarısı aramızdan ayrıldı.

 

Bana çok değerli bir şey vermişti. Bu para ya da mülk değildi. Hiçbir zaman bunların fazlasına sahip olmamıştı. Bunların onu fazla ilgilendirdiği de söylenemez zaten.

 

Bana ideal (değerler/ilkeler) vermişti. Bugün peşinden koştuğum. Kendimizden gurur duyabileceğimizi göstermişti.

 

Ölümü benim için çok zor oldu. Sonra, bunun nasıl olduğunu söyleyemeyeceğim, belki zamanla gelen bilinçti. Teselli oldum. Onun artık burada olmadığını düşünmüştüm.

 

Ama sonra aramızda olduğunu anladım. Onun bir parçası bende yaşıyordu. Yaşamımızı değiştiren kişilerin ölmediğini anladım.  

 

Biz nasıl çocuklarımızda yaşıyorsak onlar da bizimle yaşamaya devam ederler. Bu dünyada hissedebileceğimiz en büyük ölümsüzlük duygusu budur.  

 

Mutluluk sanatı diye bir şey vardır. Çaba göstermekle, ideallerle, ahlaksal ilkelerle (değerlerle) ilgisi vardır.

 

Aynı zamanda çabamıza ara verip dinlendiğimiz ve kim olduğumuzla ve sahip olduklarımızla sevindiğimiz anlarla ilgisi vardır.

 

Merhum babam bir sesi izliyordu. O sesi duyuyordu ve ondan asla kuşku duymuyordu. Hiçbir şey söylemeden bana da bu sesi tanımayı öğretti. Bazen onu duymak zordur ama yaşamım boyunca onu duymaya ve beni yönlendirdiği yerlere gitmeye çalıştım.

 

Şimdi onun ismini biliyorum. Bu, Tanrı’nın sesidir.

 

Sevgilerimle  -  Shabat Shalom

 

Moşe PASENSYA  

 



 

 










Etiketler:

Comments


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page