Yahudi anma günü, İbrani Av ayının Dokuzuncusu Tişa Be Av orucu halkımızın, Babil’in Yeruşalayim’i fethetmesine ve halkımızın ilk Mabedinin M.Ö 568’de yıkılmasına yol açan olaylar dizisinin hatırlatıldığı üç haftalık yas döneminin sonunu işaret ediyor. Ne yazık ki 600 yıl sonra M.S 70 yılında Roma Lejyonlarının, imparatorluğun kalbini sarsan ve insanlarımızı sürgüne gönderen bir isyanı bastırırken, yeniden inşa edilen İkinci Mabede saygısızlık etmek ve onu yıkmak için Yeruşalayim’in, çökmekte olan savunmasını aştığı günü de işaret ediyor. Zamanla, insanlarımız en acı verici anların birçoğunu bu korkunç günle ilişkilendirdi.
Geleneksel olarak 9 Be Av kayıplarımız için ağladığımız ve sürgünümüz için ağladığımız karanlık bir yas günüydü. Tişa Be Av’da güçsüzlük duygumuzu ve atalarımızdan kalma vatanımızdaki ruhani merkezimizden ayrılma duygumuzu en keskin şekilde hissettik. Halkımızın sürgününün duygusal ve manevi acısını kabul ettiğimiz gündü.
Ama bugün artık sürgünde değiliz. Halkımız eski vatanımıza döndü, kasaba ve şehirlerimizi yeniden inşa etti. Artık güçsüz değiliz. Dünyamız değişti ve ihtiyaçlarımız değişti. Bugün bu konuyu konuşmak gerekirse Tişa Be Av artık başımıza gelen tüm kötülükleri hatırladığımız gün olamaz. Gerilemelerimize, mücadelelerimize, gerçek kayıplarımıza ve derin acılarımıza rağmen biz Yahudilerin kaderin önümüze koyduğu engelleri aştığımızı anladığımız gün olmalı. Bugünkü varlığımız halkımızın ruhunun bir zaferidir. Bu gerçeği kabul etmeyen herhangi bir Tişa Be Av anması yetersizdir. Bugün, Yahudi halkı, kültürümüz ve inancımızı anladığımız gün olmalı. Artık bunun hakkında mucizevi bir şey var. İsrael Devleti. Burası bizim.
Artık kayıplarımızın yasını tutmanın yollarını bulmamıza gerek yok. Kazandığımız her şeyi yaşatmak için yeni yollar keşfetmemiz gerekiyor. Hamdolsun en büyük derdimiz zayıflığımızla ezilmek değil, başarımızla, gücümüzle gururlanmak, dirençli ve cesaretli olmaktır. Sahip olduğumuz için nimetler için şükran duygumuzu geliştirmeliyiz. Kuşaklar boyunca sadece rüyalarımızda elde edebileceğimiz her şeyi hafife almamalı ve aptalca kaybetmemeliyiz. Yenilenmiş ve dönüştürülmüş bir Tişa Be Av anma töreni bu görevde bize çok yardımcı olabilir. Tişa Be Av’ı bir Yahudi yas gününden, bir Yahudi anma gününe odaklamalıyız. Yüzyıllar boyunca zorluklara göğüs geren, acı çeken ve hatta biz Yahudiler hayatta kalabilelim diye, ölüme bile katlanan tüm halkımızı ciddiyetle anabileceğimiz bir güne çevirelim.
Biz Yahudi halkı hayatta kalanlarız ve hayatta kalanların torunlarıyız. Halkımızın sayısız nesilleri boyunca Tanrı’mıza, Tora’mıza ve birbirimize iman eden herkesi unutmayalım. Zorluklarla yeniden elde edilen 3. Mabedimizin, İsrael Devletinin kıymetini bilelim, uğruna dökülen kanları ve evlatlarını yitirmiş, yürekleri kanayan ailelerini unutmayalım. Şanlı bayrağımızın alaşağı edilmesine izin vermeyelim. Bu ülkeyi kuranların mücadelelerini unutmayalım ama, aynı zamanda onların dişleri ve tırnaklarıyla bize armağan edenlere de ihanet etmeyelim. Ruhlarını acılara gark etmeyelim.
Gün birlik olma günüdür. Tek kalp olma günüdür. Biricik, tek ve sevgili vatanımızda el ele, sevgiyle yaşamanın günüdür. Tişa Be Av günü katılaşan yüreklerin yumuşaması ve eski gönençli günlerimize dönebilmemiz için dua edelim.
Am İsrael Hay. İne ma tov u manahim, şevet ahim gam yahad.
Comments