Nitsavim peraşası Moşe’nin “Bugün hepiniz Tanrı’nız A-Şem’in huzurunda hazır duruyorsunuz” şeklindeki sözleriyle başlar. Moşe bunun ardından halk içindeki tüm farklı grupları sayar: “Kabile başkanlarınız, ileri gelenleriniz ve polisleriniz – her Yisrael erkeği; çocuklarınız, eşleriniz ve kampının içindeki Ger, odun kesenlerinden su çekenlerine kadar [herkes]” (Devarim 29:9-10).
Moşe’nin hayatındaki son gündür ve Moşe, yaklaşık bir ay öncesinde başladığı ve Devarim kitabının neredeyse bütününü oluşturan veda konuşmasını noktalamak üzeredir. Bu nedenle, Sinay Dağı’nda Tanrı ile Bene Yisrael arasında yapılmış olan antlaşmayı, yeni nesiller ve gelecekteki tüm nesillerle yenilemek için halkı, eksiksiz bir şekilde bir araya toplamıştır. Peraşanın konusu budur.
Öte yandan Nitsavim peraşası her zaman Roş Aşana’dan önce okunur ve bu açıdan, bu ciddi yargı günü öncesinde “Hepiniz Tanrı’nız A-Şem’in huzurunda hazır duruyorsunuz” sözleri farklı bir anlam da kazanmaktadır. Nitekim Hahamlarımızın dedikleri gibi: “Roş Aşana’da, tüm dünya sakinleri, [sahibi tarafından tek tek sayılan bir sürüdeki] kuzular gibi [Tanrı’nın] huzurundan geçerler” (Mişna – Roş Aşana 1:2).
Peraşa ile Roş Aşana arasında kurulabilecek olan bağ sadece “herkesin Tanrı’nın huzurunda bulunması” ile sınırlı değildir. Moşe Rabenu bu peraşadaki sözlerinde, Roş Aşana ile başlayan ve Yom Kipur’la sona eren Yamim Noraim [Heybetli Günler] döneminin ana temasına da değinmektedir: Teşuva – geri dönüş.
“Ve tüm bunlar – önüne yerleştirmiş olduğum beraha ve lanet – başına geleceği zaman… Tanrı’n A-Şem’e kadar geri dönecek, sana bugün emrettiklerimin tümü doğrultusunda O’nun Sözü’nü dinleyeceksin – hem sen hem çocukların – tüm kalbinle ve tüm canınla. [O zaman] Tanrı tutsak[ durumunda olan]larını geri getirecek ve sana merhamet edecek. Dönüp seni, Tanrı’n A-Şem’in seni aralarına saçmış olduğu tüm halkların arasından toplayacak. Sürgünlerin göklerin ucunda [bile] olsa oradan toplayacak seni Tanrı’n A-Şem ve oradan alacak seni. Tanrı’n A-Şem seni atalarının miras almış olduğu ülkeye getirecek ve orayı miras alacaksın. [Tanrı] Sana iyilik edecek ve seni çoğaltacak – atalarından [bile fazla]. Tanrı’n A-Şem’i tüm kalbinle ve tüm canınla sevebilmen için, Tanrı’n A-Şem, kalbini ve soyunun kalbini engellerden arındıracak; bu sayede yaşayacaksın. Tanrı’n A-Şem tüm bu bedduaları, sana zulmetmiş olan düşmanlarına ve senden nefret edenlere yöneltecek. Ve sen [Tanrı’ya] geri döneceksin, A-Şem’in Sözü’nü dinleyeceksin ve O’nun, sana bugün emretmekte olduğum tüm Emirleri’ni yerine getireceksin…” (Devarim 30:1-8).
Yine, Moşe’nin sözleri, kendi konuşması bağlamında tarihin sonunda olacaklardan bahsetmektedir. Bene Yisrael günah işlemiş ve bunun sonucunda sürgüne çıkmışlardır. Bu sürgün içinde başlarına sayısız felaketler, pogromlar, katliamlar, kovulmalar, zulümler gelmiştir – ve hepsi, Tora’ya sırt çevirmeleri nedeniyle Tanrı’nın “Yüzünü gizlemesinin”, başka bir deyişle yakın korumasını onların üzerinden çekmesinin bir sonucudur. Bunların hepsi geçtiğimiz haftaki peraşada açıkça, sürgünden asırlar önce Moşe tarafından, yarı-ikaz, yarı-kehanet şeklinde söylenmiş ve ne yazık ki gerçekleşmiştir.
Ama Tanrı, antlaşmasına sadıktır. Yakın korumasını çekse de, genel korumasını hiçbir zaman bırakmamıştır. Yüzünü gizlemişse de, pasukta okuduğumuz üzere hâlâ “İşte o, duvarımızın ardında duruyor. Pencerelerden gözlüyor, çatlakların arasından izliyor” (Şir Aşirim 2:9). Bir gün gelecek, Bene Yisrael hatasını anlayıp Tanrı’ya dönecektir. Ve Tanrı da onları kollarını açmış halde beklemektedir. Dolayısıyla Moşe bu pasuklarda, Bene Yisrael’in ileride bir gün mutlaka teşuva yapmaya başlayacağını, Tanrı’nın da onları ülkelerine geri getireceğini müjdelemektedir. Bu da döngüsel bir süreci başlatacak, henüz teşuva yapmamış olan kesimler de aşamalar halinde Tanrı’ya geri dönecektir. Yukarıdaki pasuklarda Moşe’nin, [kalın yazıyla işaretlendiği üzere] Bene Yisrael’in geri döneceğini ve Tanrı’nın Sözü’nü söyledikten sonra aynısını yukarıdaki alıntının son cümlesinde bir kez daha söylemesinin bir sebebi budur. Bu birkaç aşamalı bir teşuva hareketi olacaktır.
Moşe Rabenu’nun, çok sevgili Öğretmenimiz Moşe’nin bu müjdesinin şüpheye yer bırakmayacak şekilde gerçekleşmeye başladığı nesillerde yaşıyor olmanın bizim için ne kadar büyük ve ne kadar tarihi bir ayrıcalık olduğunu acaba kavrayabiliyor muyuz?
Ve yine, yukarıda da belirtildiği üzere, Moşe’nin bu sözleri, kendi bağlamının dışında, Roş Aşana’yla ve bizim şahsi teşuvamızla ilgili olarak da değerlendirilir. Bu durumda bir soru ortaya çıkmaktadır. Kendi bağlamı dâhilinde Moşe’nin “geri dönmek” ve “Tanrı’nın Sözü’nü dinlemek”ten iki kez bahsetmesi anlaşılmaktadır – yukarıda söylendiği üzere bu, halkın farklı kesimlerinin farklı aşamalardaki teşuvasını belirtmektedir. Ama kişisel bağlamda değerlendirildiğinde bu tekrarın anlamı ne olabilir? Aynı kişi neden iki kez teşuva yapsın?
Her şeyden önce teşuva, yani Tanrı’ya ve O’nun Yolu’na geri dönüş, kişinin, yaptığı hatalardan pişmanlık duyduğu, onları sözel olarak itiraf ettiği ve bir daha onlara geri dönmemek üzere kesin ve samimi bir karar aldığı zaman teşuva yapmış olur. Ama teşuva tabii ki öncelikle bu yanlışların farkına varmasını ve bunları kabullenmesini ön koşul olarak gerektirir. Bir kişinin, karakterindeki eksiklikleri düzeltip hareketlerini geliştirebilmesi için, önce bu eksikliklerin farkına varması gereklidir.
Ancak çoğu zaman, hatalı davranışlar kişinin duygularını, algılama özelliklerini ve olaylara bakış açısını olumsuz etkileyerek köreltir. Hatta bu körelme öyle bir dereceye varır ki, kişi yaptığı hataların birer hata olduğunu anlamamaya veya kabul etmemeye başlar. Artık hatalı davranışlar bu kişinin normu haline gelir. Aynı senaryo, doğuştan itibaren Tora’ya uygun yaşamamış biri için de geçerlidir. Hayatını Tora’dan farklı yaşadığından, Tora’nın nazarında neleri doğru neleri yanlış yaptığı konusunda bilinçsizdir.
Fakat teşuva yaptığı zaman, kişinin duyarlılığı artarak keskinleşir ve bu durum sayesinde kişi, daha önce fark edemediği ya da fark etmek istemediği bazı yanlışlarını görmeye başlar. Bu şekilde bir döngüye girilir. Zira insan hatalarını kabul etmediği sürece teşuva yapamaz; teşuva yapmadığı sürece de hatalarını göremez, anlayamaz, kabullenemez.
Bu döngünün verimli bir şekle çevrilmesi gayet mümkündür. Teşuvanın başlatılması Tanrı’nın bir lütfüdür. Mişna’da şöyle denmektedir: “Günbegün Horev [=Sinay] Dağı’ndan Göksel bir Ses çıkar ve duyuruda bulunup ‘Eyvahlar olsun insanlara Tora’nın uğradığı hakaretten [dolayı]!’ der” (Pirke Avot 6:2). Bu, aslında Tora’yı öğrenmemiz ve Tora’ya uygun yaşamamız için – kısacası teşuva için – bir çağrıdır. Baal Şem Tov bu ifadeyle ilgili olarak bariz bir soru sorar: Horev’den çıkan bu Ses’i biz duyamadığımıza göre, bu teşuva çağrısının ne yararı vardır?
Baal Şem Tov kendi sorusuna şu cevabı verir: Her ne kadar insan kulağı bu çağrıyı algılayamasa da ‘neşama’sı (ruhu) bu sesi duyar ve bu şekilde teşuva yapmak için bir istek duyar. Bunun için çok mistik olmaya gerek yoktur. Hepimiz ara sıra içimizde bir sesin bizi, yanlış davrandığımız konusunda ve/veya yapmadığımız bazı şeyleri yapmamız gerektiği yönünde dürtüklediğini biliriz. İşte, Tanrı’nın bu iç ses yoluyla başlangıç için ilk hızı vermesiyle yukarıda bahsedilen döngüye girilir. Bu şekilde insan teşuva için motive olup kendisini gözden geçirmeye başlar ve Tanrı da kendi hatalarını keşfetmesinde kendisine yardımcı olur (Talmud – Şabat 104a) Böylece döngüye bir şekilde girildiği zaman, olaylar gittikçe hız kazanır ve kişi kendisini düzeltmeye başlar.
Gökyüzüne bakan bir kişi bazı gök cisimlerini çıplak gözle görebilir. Hava kirliliğinin daha az olduğu yerlerde ise görülebilen gök cisimlerinin sayısı artar. Atmosferin daha az yoğun olduğu yüksek bir dağın tepesine çıkıldığında daha çok yıldız görülebilir ve eğer bir teleskop kullanılırsa görülebilen gök cisimlerinin sayısının artacağı gibi, daha önce de görülebilenler daha detaylı ve açık bir şekilde görülecektir. Hepimizin bildiği gibi bu aşamalar sırasında yıldızların ve diğer gök cisimlerinin sayısı artmamakta ve görüntü kaliteleri değişmemektedir. Onlar her zaman oradadır ve görünümleri aynıdır. Fakat bizim onları algılama yöntemlerimiz geliştikçe, aradaki engeller kalkar ve daha önce göremediğimiz yıldızlar görülebilir hale gelir ve önceden görebildiklerimizin ayrıntıları da daha büyük bir belirginlik kazanır.
Teşuva döngüsünde olanlar da buna benzer. Teşuva yapmaya ilk başladığımız zaman, hatalarımızı algılama kabiliyetimiz çok sınırlıdır. Fakat bu hatalarımızı fark ettiğimiz zaman, kötü eğilimimizin (yetser ara) doğru yolla aramıza koyduğu algı engelleri de yavaş yavaş ortadan kalkmaya başlar. Bu şekilde duyarlılıklarımız artar ve daha önce unutmuş olduğumuz, bilmediğimiz ya da göz ardı ettiğimiz yanlışlarımızı ve eksiklerimizi daha belirgin şekilde görebiliriz. Bu şekilde teşuva ve hataları görme döngüsü olumlu bir ivme kazanmaya başlar.
İşte, Moşe’nin teşuva mitsvasını bu kısa alıntı içinde iki kez tekrarlamasının sebebi budur. Teşuva yaptıkça, teşuva gerektiren başka şeylerin farkına daha kolay varılır. Teşuva manevi bir gelişim sağlar ve bu gilişim de devamlı olmalıdır.
Gelecek hafta içinde Roş Aşana’yı kutlayacağız. Kelime anlamına bakıldığı zaman Roş Aşana “yılbaşı” anlamına gelir. Batı kültüründe yılbaşı kutlamalarının nasıl olduğunu hepimiz biliriz. Oysa yılbaşı Yahudilikte ayrı bir anlam taşır. O gün Tanrı katında tüm insanlar yargılanır ve gelmekte olan yeni yıl için kararlar alınır. Bu kararların istediğimiz ve/veya bize faydalı yönde olabilmesi için hareketlerimizi gözden geçirmemiz ve ruhumuzun her gün göklerde yankılanan teşuva çağrısını algılamasını önleyebilecek engelleri ortadan kaldırmamız gerekir. Hatalarımızı düzeltmemiz sayesinde Tanrı da bizleri Hayat Kitabı’na kaydedecektir. Hepimize ketiva vahatima tova leşana tova umtuka.
Comments