top of page

Tek bir doğru var mıdır?

İnsanoğlunun zaafları üzerine kurulmuş bir psikolojik dram: Raşomon





Amerika Birleşik Devletleri’nde şu sıralar peş peşe tertiplenen sinema ödül törenleri ve yaklaşan Oscar’ların gölgesinde, bir filmkolik olarak bu yazımda sinema tarihinde ve felsefe dünyamızda çok önemli bir yeri olan 1950 Japonya yapımı Raşomon (Rashōmon) filminden ve ona bağlı olarak da Raşomon etkisinden söz edeceğim. 

 

Neden derseniz, ünlü Japon asıllı yönetmen Akira Kurosawa’nın baş yapıtı olarak kabul edilen ve kendisini tüm Batı dünyasına tanıtan bu film olmasaydı, kanımca, bugünün sanat sineması da olmazdı.  Dolayısıyla, bilgi kirliliğinde yaşadığımız bu ‘modern’ dünyada neye inanmamız gerektiğini bilemediğimiz şu günlerde hem Raşomon’a hem Kurosawa’ya selam durmak istedim.  Ama, asıl amacım hala bu filmi izlememiş olanların filmi bulup izlemelerini sağlamak!  Aşağıdaki linkten filmin fragmanı izlenebilir.

 

Zaten batıda da filmin bazı yeniden çevrimleri yapılmıştır. Bunlardan en bilineni 1964 yılında Martin Ritt'in yönettiği Amerikan filmi ‘The Outrage’ (Haydut)'dir. Paul Newman, Laurence Harvey gibi ünlülerin rol aldığı bu Western filmi konuyu Japonya'dan vahşi batıya taşımıştı.

 

Raşomon 1951'de uluslararası ilk gösteriminin yapıldığı Venedik Film Festivali'nde Altın Aslan ödülünü aldı. Aynı festivalde Akira Kurosawa'ya ayrıca "İtalyan Film Eleştimenleri Ödülü" de verildi. "En iyi film" dalında BAFTA ve "en iyi sanat yönetimi ve dekor" dalında Oscar'a aday gösterilen Raşomon, 1952 yılında Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi'nin onursal ödülüyle ödüllendirildi. Ve de o tarihten sonra Oscar ödüllerine ‘yabancı’ film kategorisi eklenmesi kararı alındı.

Japonya'da 1953 tarihinden önce üretilmiş her sinema filmi gibi "Rashomon" da artık kamu malı olmuştur.

 

Gelelim Filmin konusuna

Çok yıllar önce filmi ilk izlediğimde-ki daha sonra en az üç kez izlemişimdir- ‘Bu nasıl bir şey?’ diye sormuştum kendi kendime. Alışılagelmiş filmlerden çok farklı, izleyiciyi şaşkınlık içinde bırakan ve neredeyse sonu olmayan bir filmdi!  Tek öğrendiğim, tek bir doğru yoktur ve doğru herkesin perspektifine göre değişir!

 

Rashōmon, kelime anlamı olarak Japonca'da kale kapısı, hisar kapısı (veya şehir kapısı) anlamına gelir. Özellikle Japonya'daki Heijō-kyō (Nara) ve Heian-kyō (Kyoto) şehirlerinin tarihi anıtsal güney kapıları bu adla anılırlar. Filmin çekimleri de günümüzdeki adı Nara olan Heijō-kyō'daki şehir kapısında ve civarında gerçekleşir.

Bardaktan boşanırcasına yağan yağmurdan kaçan bir yabancı  koşarak yakınlardaki yıkıntı bir şehir kapısına sığınır. Burada kendisinden önce gelmiş iki kişi daha vardır. Birisi oduncu diğeri de bir Budist rahibi olan bu şahıslar son derece üzgün ve düşünceli bir şekilde oturmaktadırlar, sarsıcı bir olaydan etkilendikleri bellidir. Dönem 12. yüzyıl Japonyasıdır ve savaşlarla onun getirdiği yoksulluk ve yıkım bu şahısların kıyafetlerine de yansımıştır. Üstleri başları perişan gözüken bu adamlardan önce oduncu, avam yabancının ısrarı üzerine olanı biteni anlatmaya başlar.

 

Karısıyla birlikte ormandan geçmekte olan bir Samuray, bir haydutun saldırısına uğramış ve öldürülürmüştür. Karısı ise tecavüze uğramıştır. Haydut yakalanır ancak onun ifadesi ile kadınınki taban tabana zıttır. Olayı çözmesi için devreye giren bir medyumun vasıtasıyla ölen Samuray da yine tamamen farklı bir hikâye anlatır. Cesedi bulan oduncunun ifadesi ise hiçbirisininkine uymaz. Aynı suçun dört çelişkili ama bir o kadar da inandırıcı olarak anlatıldığı, yani herkesin 'gerçeği' nin farklı olduğu bu olayda acaba kim doğruyu söylemektedir?  İşin ilginç tarafı, her bir tanık öyküsünü doğrudan bize, yani izleyiciye anlatır.

 

Olaylar geriye dönüşlerle (flashback) anlatılır. Yağmurdan kaçan oduncu ve rahibin sığındıkları kapı altında, haydutun yargılanmasını aktarmaları flashbackle verilirken, yargılama sırasında haydutun, Samuray’ın karısının ve bir medyum aracılığıyla olanları aktaran Samuray’ın ruhunun anlattıkları da tekrar flashbacklerle verilir. Yani burada flashback içinde flashback vardır.

 

Haydut (Mifune) ile Samuray (Masayuki Mori) arasındaki uzun süreli mücadelede, onların yorgunlukları, korkuları ve nefes darlıkları elle tutulur hale gelir. Kadının (Machiko Kyo) her iki erkeğe de sataştığı sahnede, ölüm kalım meselesini belirleyecek düşüncelerin oluştuğu bir sessizlik vardır. Belki de o orman temizliğinde ortaya çıkan duygular o kadar güçlü ve korkutucu ki, rasyonel bir açıklamaya çevrilemiyorlar.

İlki Budist rahibe, ikincisi de 'yabancı'ya ait şu sözler filmin ana fikrini de özetler:

«İnsanoğlu zayıftır, o yüzden yalan söyler. Hatta kendine bile!

«İnsanlar kötü şeyleri unutmak ve yalan da olsa iyi şeylere inanmak ister. Böylesi daha zahmetsizdir.»

 

O halde bu film bize ne anlattı?

Gördüğümüzü sandığımız şeylerden bile şüphelenmemiz gerektiğini. Bu içgörü Kurosawa'nın felsefesinin merkezinde yer alır. Rashomon, ana anlatısının dört farklı kişiden dört çelişkili yorumunu sunuyor. Her anlatının gerçekleri birbirinden farklı. İzleyici, anlatıcıların hiçbirinin anlattıklarının göründüğü gibi kabul edilemeyeceğine  inandırıldı.

 

“Rashomon Etkisi” nedir?

08.01.2020 tarihinde Üsküdar Üniversitesi Sağlık Kültür ve Spor Direktörlüğü koordinatörlüğünde Psikoloji Kulübü tarafından,“Rashomon Film Analizi” etkinliği gerçekleşti. Etkinliğin konuğu Rektör Yardımcısı, Bağımlılık ve Adli Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Sevil Atasoy oldu.


Son Söz

Rashomon’ un başarısı, gerçeğin ve hafızanın gölge oyunu devam ederken, gelişen bir hikaye olduğuna inandığımız şeye kapılmamızdır. Filmin motoru, her ne kadar oduncu başlangıçta anlamadığını söylese ve diğer üç katılımcının ifadesini dinleyen bir görgü tanığı anlamasa da, her şeyin temeline ineceğimize olan inancımızdır. Peki, onlar anlamadıysa biz neden anlamayı beklemeliyiz?  Gözlerimiz ve hatta hafızamız bile bizleri yanıltmaz mı?  Gördüğümüzden çok, görmek istediklerimize inanmıyor muyuz?

Sevgi ile kalın

Rina Eskenazi





Comments


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page