Yedi Ekim Cumartesi ve takip eden günlerin Hamas katliamını, ardından yeni başlamakta olan Gazze savaşını Yahudiler ve Filistin’liler iki çok ayrı perspektiften değerlendiriyorlar.
Filistin’liler, Araplar ve genellikle Müslüman toplumlar için son olaylar 100 yıllık toprak mücadelesinin, 1948 Nakba’sının ve 1967 Savaşı’yla başlayan “işgal”in doğal bir sonucu.
Yahudiler için ise tarihsel hafıza çok daha gerilere gidiyor: 1033’de Fas’ın Fez kentinde öldürülen 6000 soydaşları, 1190’da İngiltere’nin York’unda katledilen ve sonradan kovulan toplum, 1648’de Ukrayna’da Kazaklar tarafından doğranan onbinler, 19.Yüzyılda Rus pogromları ve nihayet 1941-1945 Yahudi soykırımı hatırlanıyor.
Ekim 2023 Hamas katliamı çoğu sivil Yahudinin ölümü ile sonuçlanan ve 2000 yıldır aralıklarla peydah olan onlarca, yüzlerce antisemit cinayetler zincirinin bir halkası daha, Yahudiler açısından.
Hamas’ın bakış açısının yanlız bir toprak ve bağımsızlık meselesi olmadığı kuruluş gayesinden ve yayınladığı “anayasa”sından belli: Tüm Filistin coğrafyasında İslam’ın hüküm süreceği egemenlik. Bu kapsamda Yahudilere ve devletlerine kesinlikle yer yok!
Esasında Hamas, 1928’de Hasan Elbana tarafından başlatılan İhvan (Müslüman Kardeşler) hareketinin devamı ve dar anlamda Filistin milliyetçiliğinden ziyade İslam Ümmeti kavramını ön plana çıkarır.
Öldürdükleri sivil İsrail’liler aslında Yahudi olduklarından dolayı bu cezaya “reva” görüldüler, İslam’ın egemen olmasına karşı geldikleri için.
20.Yüzyıl Yahudi soykırımı ve asırlardır süren antisemitizmin son halkası 2023 katliamı Yahudiler için “tarihin en acılı ulusu” olmaları mı demektir?
Tarihten silinen diğer topluluklar veya henüz egemenliklerine kavuşamamış olanlarla kıyaslandığında, Yahudilerin başlarına gelen belalardan yenilgi sonucuna varmadıkları kesin. Her katliam, kültürlerini ve yaşam isteklerini perçinlemiş, çözümler yaratmış, yeni kuşaklar doğmuş ve hayatiyetlerini devam ettirmeye muvaffak olmuşlar.
Soykırımda nüfuslarının üçte birini yitirmelerine rağmen…
Nasıl başardılar? Neden yok olmadılar? Nedir sırları?
Kanımca Yahudilerde derin bir sorumluluk hissi var: Hem Tanrı’ya, hem de birbirlerine karşı. Tarihsel bir vazife anlayışı kapsamında görüyorlar yaşamlarını. Gelenekler devam etmeli, aile yaşamalı, ihtiyacı olanlara yardım edilmeli, geleceği garanti altına alacak kadar eğitim görülmeli, maddi imkanlar korunmalı…
Eskiden bu sorumluluk kavramı yalnız kendi “kavim” üyeleri için geçerliydi. Son 80 yılda Batı’da ve hatta İsrail’de “dünyayı onarmak” (Tikkun Olam) zihniyeti birçok yeni buluşa, keşfe ve tıbbi gelişmelere neden oldu.
Fakat şu anda dünya Yahudilerini esas meşgul eden: Hayatta kalamama tehlikesinin yeniden hortlaması! İsrail’in tüm askeri dehasına ve gücüne, Diaspora’nın (İsrail dışındaki Yahudiler) tüm etkinliğine ve zenginliğine rağmen kendilerini hala ezilme ve yokolma riski taşıyan uluslardan biri, belki de en baştaki, olarak görüyorlar.
Bu kaygı her zaman vardı, bir hayli azalmıştı fakat son Hamas cinayetleri ile yeniden pekişti.
O yüzden Gazze’de Hamas’ın terör örgütü olarak yok edilmesi kararı tüm baskılara, telkinlere hatta tehditlere rağmen sonuna kadar uygulanacak. Daha binlerce Gazze’li ve İsrail’linin acılı ölümlerine rağmen.
Aksi takdirde 2023 ve sonrasında Yahudilerin kendilerine olan sorumlulukları eriyebilir ve hatta sona erebilir.
Commenti