‘Kadınların Elizabeth döneminde, neden şiir yazmadıklarını sorguluyorum, ama daha ne kadar eğitim aldıklarını bile bilmiyorum. Yazı yazmak öğretiliyor muydu onlara? Kendilerine ait oturma odaları var mıydı? Yirmi yaşına gelmeden önce kaç çocukları oluyordu. Kısacası sabahın sekizinden akşamın sekizine kadar neler yapıyorlardı. Büyük olasılıkla on beş yaşında evlendiriyorlardı, durum böyle olunca, bu kadınlardan biri ansızın Shakespeare'in oyunlarını yazmış olsa idi, bunun son derece tuhaf olacağı sonucuna vardım.
Ve o yaşlı beyefendiyi düşündüm, şu an hayatta olmayan ancak eskiden tanıdığım piskopos olan; geçmişte, günümüzde, ve gelecekteki hiçbir kadının Shakespeare'ın dehasına sahip olmasının mümkün olmadığını iddia eden beyefendiyi.
İnsanı düşünüp taşınmaktan nasıl kurtarıyor bu yaşlı beyefendiler.
‘Kediler cennete giremez. Kadınlar Shakespeare’in oyunlarını yazamaz.’
Virginia Woolf (Kendine ait bir Oda)
Okumakta olduğunuz yazı bir siyaset yazısı değildir, sadece 21.yy da yaşayan sıradan bir kadının son günlerde, yaşananlar karşısında düşündüklerinden bir kesittir!
Geçtiğimiz günlerde Afganistan’da olan olaylar adeta birer film sahnesinden fırlar gibi ekranlarımızdan odalarımıza düştü.
15 Ağustos 2021
İlk sahnede; Amerikan uçağına binmeye çalışan, uçağın kanatlarına yapışan yüzlerce insan gördük ekranlarda, insanın içine korku salan görüntüler,çoğu erkek, Afgan idi sahnedekiler.
İkinci sahnede; Bebelerini, tellerin arkasındaki Amerikan askerlerine uzatan anneler!
Hangi anne koklamaya kıyamadığı, bebeğini, çocuğunu böylesine hiç tanımadığı birilerine uzatabilir ki?
Üçüncü sahne kadınlar: Zarife Gaffari, Afganistan’ın ilk kadın belediye başkanı, ‘Özür dlerim, acelem var, koşuyorum’ dedi.(Kimi kaçmaya çalışıyor.)
Dördüncü sahne: Orda kalan kaygılı kadınlar ellerindeki dövizleri tutuyorlar, Herat Üniversitesi’ne kadınların girişi yasaklanmış. (Kimileri eylem yapıyor)
Olaylar olayları çağrıştırır. Geçmişte Afganistan ile ilgili aklımda kalan en çarpıcı haber, 1996 yılında oje süren bir kadının parmaklarının kesildiği idi. Sonra 2001 yılında burkanın kalktığını duymuş, memnun olmuştım.
Tarihte, çok gerilere gitmeye gerek yok, zamanda geri bir yolculuk yaparsak, bir sürü, benzer, travmatik olaylar yaşandığını görebiliriz, her seferinde, bu son denir, devletler özürler diler, ama olan o dönemi yaşayan ailelere olur, hiç bir özür, o kayıp giden hayatları geri getiremez.
2021’in Temmuz-Ağustos’unda Afganistan’da yaşanan, yirmi birinci yüzyıl ile bağdaşmayan yukarıda bahsettiğim manzaralar, 1941 yılında, Romanya’dan, Hitler politikasından kaçmak için, transatlantik fotoğrafı ile pazarlanarak, yani insanlara transatlantiğe binecekleri sanısı verilerek, yani kandırarak, bindirdikleri, şu an Şile açıklarında batık duran (Karadeniz’de), Panama bandıralı kömür gemisi Struma’yı çağrıştırdı bana. O dönem, ülkelerin politikaları nedeni ile hiçbir ülke tarafından kabul edilmeyen kömür gemisi Struma, Şile yakınlarında bir patlama sonucu batırılınca, içindeki 103'ü çocuk olmak üzere 768 yahudi kökenli kişi ölmüştü.
ELİMİZDEN GELENİ YAPMAK
2021- Temmuz-Ağustos-Afganistan’da yaşananlar ile ilgili, bu konu ne alaka diyebilirsiniz,.
Açıklayayım. Afganistan’da ki bu olaylar ekranlara düştükten sonra Amerika açıklama yaptı. Açıklamada,; ‘Biz bu güne kadar elimizden geleni yaptık’, dendi.
Yıllar geçiyor ama politikalarda kullanılan cümleler değişmiyor.
Gelelim 1941’in Struma’sına, o zamanlar, konuya bir şekilde dahil olan (Romanya- Rusya- İngiltere-Türkiye) gibi ülkeler acaba ellerinden geleni gerçekten yaptı mı, o insanları kurtarmak için? Çok mu zor idi o insanları karaya çıkarmak ve yardımcı olmak? Suçları sadece Yahudi olmak olan insanların, trajik ölümle sonuçlanan hikayelerinin, hangi devlet politikasına yararı oldu acaba?
Tabii bu durum sadece ‘Struma’ trajedisinde görülen bir örnek değil, tarihte bir çok millete ait halklar benzer trajedi yaşamıştır.
2021 yılına, günümüze gelirsek;
-Amerika, artık askerlerini geri çektiği maden yatakları ile zengin Afganistan'a, 2001 yılında, terör sorununa çare bulmak nedeni ile girdi. Amaç barış getirmek idi ise barış nerede?
- Afgan erkekleri, Amerikan uçaklarına binmek için can havli ile çabalarken, anneler de bebelerini tellerin arkasındaki Amerikan askerlerinin ellerine uzatırken, politikacılar ve uluslararası toplum ülkeleri yardımcı olmak için gerçekten ellerinden geleni yapıyorlar mı?
Görünen o ki, hala kadın olmak çok zor ve dünya hala tarihten dersini almış gözükmüyor, yine olan günahsız çocuklara, kadınlara ve istekleri sadece normal bir yaşam olan ailelere oluyor.
Hepimizin özgürce yaşayacağı bir dünya dileğiyle...
Rahel Çela Behar
留言