Bu yazıyı kaleme aldığım bugün, tarih 17 Mart 2021. İsrael seçimlerine bir hafta var.
Bu yazımın yayınlandığı tarih ise 31 Mart 2021 olacak.
Seçimler yapılalı bir hafta geçmiş olacak.
Amacım seçim sonuçlarının öngörüsünü yapmak değil. Seçime bir hafta kala aklımdan geçenleri sizinle paylaşmak ve 15 gün sonra – seçimden bir hafta sonra- seçim sonuçlarının bu düşündüklerimle ne kadar uyuştuğunu / veya uyuşmadığını görmek, (ve tabii yine sizinle paylaşmak).
İYT’nin yılardır sürdürdüğü -bence haklı- prensiplerine bağlı kalarak yazımda herhangi bir parti veya kişiyi savunmamaya veya itham etmemeye özen göstereceğim. Ayrıca yazımın hemen başında bir futbol takımı tutar gibi ömrü boyunca aynı partiyi destekleyen biri olmadığımı da belirteyim. (Bu tarzda oy verenlere karşı da birşeyim yok ama ben öyle biri değilim.)
Seçime bir hafta kala beni neler üzüyor?
Birincisi iki senede dördüncü keredir seçime gitmemiz. Hele hele Covid-19’un sağlık ve ekonomik sorunlarıyla boğuştuğumuz bir dönemde hükümetsizlik veya hükümet istikrarsızlığı arzuladığım en son şey.
Bu yetmezmiş gibi dördüncü seçim sonuçlarının bizi bir beşinci seçime götürme olasılığı da oldukça yüksek. Ordan da altıncı seçimlere, vs.vs.
Bu “seçimler dizisi” nasıl başladı?
Dizinin başlangıç noktası milletin “Bibiyi isteyenler” ile “ Bibiyi istemeyenler veya artık gitmesi gerektiğine inananlar” şeklinde ikiye bölünmesiyle başladı.
Bibinin devam etmesi gerektiğini savunanlar özellikle onun geçmişte ülkesi için büyük işler yaptığını, şu anda ülkeyi ondan iyi yönetebilecek bir liderin olmadığını, yargının yasama ve yürütmeye demokrasinin gereğinden daha fazla müdahale ettiğini iddia ediyorlar. Ve şu anda memleketi yönetebilecek en iyi ve rakipsiz lider konumunda gördükleri Netanyahu’nun hükümet başkanlığı için demokrasi, kuvvetler ayrılığı, yolsuzluk şüpheleri ve etik değerler konusunda ödün vermeye hazırlar. Görüşlerinin bazılarında haklılık payı olabilir.
İstemeyenler veya artık gitmesi gerektiğini savunanlar ise uzun süre iktidarda kalmanın yöneticileri yozlaştırdığını, bu kadar davası olan bir başbakanın ülke işlerine yeterince zaman ayıramayacağını ve odaklanamayacağını, milleti ikiye böldüğünü, sözlerine ve anlaşmalara sadık kalmadığını, etik değerlerinin yetersizliğini iddia ediyorlar. Demokrasinin ve yargı bağımsızlığının korunmasının diğer her türlü amaç ve görüşe önceliği olduğu görüşündeler. Onların da iddialarında haklılık payı var.
Sonuçta üç seçimdir iki taraf da birbirine üstünlük sağlayamıyor. Şimdiki dördüncü seçimlerin öncesinde de eşitlik bozulmamış gibi duruyor.
Seçmen de kararsız. Bir bakıyorsunuz üç eski genel kurmay başkanlı parti 35 milletvekiline sahipken, bir yıllık koalisyon ortaklığı sonunda zor zoruna dört milletvekilini belki çıkartabilir duruma düşüyor. (Çıkartamazsa zaten meclise de giremiyecek). Partinin başındaki adam vatan haini değil. Tam tersine yaptığını ülkesi için yapıyor. Peki, bu kadar düşüş neden?
35 mi çok fazlaydı, dört mü çok az?
Netanyahunun karşısında Lapid, Benet, Saar, Liberman dörtlüsü brakın beraberce 61 milletvekiline ulaşmayı, kendi aralarında seçim öncesi dahi egolarını yenip de bir birlik oluşturamıyorlar. Seçim sonrası bu dörtlünün, diğer bazı partileri de aralarına alarak istikrarlı bir hükümet kurma olasılıkları ne olabilir ki?
Öte yandan Netanyahu liderliğindeki Likudun, haredilerle, (Ultra ortodoks dindarlar) beraber veya Arap milletvekillerinin de oylarıyla iktidara devam etmesi olasılığı da çok İsraelliye ters geliyor. Nedenler anlaşılabilir gibi.
Haredilerin bir kısmının pandemi sırasında da gördüğümüz gibi demokrasiyi hiçe sayarak memleket içinde memleket olmaları kabul edilebilir gibi değil.
Arap milletvekillerinin -hepsi değilse bile büyük çoğunluğunun - temsil ettikleri Arap asıllı İsraelli yurttaşlarının haklarını korumak ve yaşam seviyelerini yükseltmek amacı yerine İsrael devletinin kuyusunu kazma niyet ve gayretleri içinde olanlara, (Hamas gibi), destek vermeleri onları muhtemel bir koalisyonun doğal ortakları olma konumundan çıkartıyor.
Tüm bu kaosun içinde gönlüm ne istiyor?
Yasama, yürütme ve yargı organlarının tam bağımsız -ve doğru oranda- olarak görev yapabilmelerini,
“Canım bütün politikacılar yalan söyler, tabii ki o da yalan söyleyecek” mantığının ve savunmasının bu ülkeden ihrac edilmesini. (Böyle ülkeler var mı ki diye sormayın bana, VAR!)
Haredilerin temel bilimleri ve İngilizceyi öğrenmelerinin zorunlu hale getirilerek toplum hizmeti yapmalarının ve iş hayatına entegre edilerek üretime de katkıda bulunmalarının sağlanmasını,
Arap seçmenin geç de olsa nihayet kendi çıkarlarını koruyacak ama İsrael devletinin yapısını kabullenmiş milletvekillerini Knesete yollamasını,
Seçim sisteminin düzeltilerek eşine veya komşusuna kızan her bireyin parti kurup oyları bölmesinin önüne geçilmesini, ( dokuz milyonluk bir ülkede kaç partiye gereksinim olabilir ki? Otuzdört parti neyin nesi? ABD, Birleşik Krallık, Almanya, Fransa çok mu kötü yönetiliyor senelerdir?),
Başbakanlığın iki dönemle sınırlandırılmasını ancak buna karşılık iktidardaki başbakanın şampanya ve puro hediyesi aldı diye suçlanıp dava açılmasının hiç olmazsa iktidardaki döneminde olmaması,
Bu değişiklikleri kanunlaştırabilecek kadar yürekli milletvekilinin Knesete seçilebilmesini,
Ve bir mucizenin gerçekleşip bu yazıyı okuduğunuz sırada ülkede millet çoğunluğunun seçtiği, ülke meselelerine odaklı, egoları kapı dışında brakılmış, birbiriyle anlaşan, Covid ve diğer sorunları çözebilecek kapasitede, istikrarlı bir hükümetin çalışır vaziyette olması
İnsan alemde hayal ettiği müddetçe yaşar!
Diye bitiriyorum yazımı bugün, 17 Mart Çarşamba, saat 11.57
Kısa devamı bugünden 12 gün sonrasına, 29 Mart Pazartesiye.
--------- İKİNCİ KISIM ---------
Bugün 26 Mart Cuma; seçim sonuçları belli oldu. Pazartesiyi beklemeye gerek kalmadı.
Tahmin edildiği gibi dördüncü seçim sonuçları da berrak bir iktidar çıkartamadı.
Yukardaki birinci kısmını 17 Mart Çarşamba günü bitirdiğim yazımın ikinci kısmını şimdi sonlandırmak istiyorum.
Yazımı okuma olasılığının trilyonda birden daha düşük olduğunu bilerek sözlerimi Başbakanımıza yönlendirmek ve hiç olmazsa sizlerle paylaşmak istiyorum.
Sayın Netanyahu,
Bütün devlet liderleri tarihe iyi kayıtlarla geçmek isterler.
Bütün politikacılar kendi değerleri içersinde ülkeleri için iyi şeyler yapmak isterler.
Siz bu ülke için büyük işler yaptınız. Ülkede en uzun süre başbakanlık yapmış kişi sıfatını kazanarak çok başarılı bir politikacı olduğunuzu da kanıtladınız.
Öte yandan dört seçimdir çalışan, istikrarlı bir hükümet kuramadınız.
Şimdi politikacılığınızı brakıp devlet adamı olma zamanınız; belki de bunun için son fırsatınız.
Lütfen partinizin başkanlığından, geçici de olsa istifa edin. Partiyi seçilecek yeni lidere EMANET EDİN. Duruşmalarınıza odaklanın. Yargı sistemimize sizin de güveniniz var. Bitirin mahkemenizi. Beraat edeceğinize emin olduğunuzu defalarca belirttiniz. Beraat edin, aklanın, gelin, bu millet sizi tekrar bağrına basacaktır. Tarihe ülkesine hizmet vermiş bir politikacı olarak değil de büyük bir devlet adamı olarak geçin. Ve izin verin bu ülke de sonuçları yine değişmeyecek bir beşinci seçime gideceğine, belki sizden daha az kapasiteli ama iş görebilen bir yeni başbakan önderliğinde çalışan bir hükümete kavuşsun. Yapılacak o kadar çok iş var ki.
Lütfen, ne olur...
*Bu makalede yer alan fikirler yazara ait olup İYT’yi bağlamaz.
-
Comments