Jean Paul Sartre sorar;
-Odadan çıkıyor musun?
-Bilmiyorum…
-Bilmediğin sürece odada kalmaya devam ediyorsun.
Hayatta “tarafsızlık” diye bir şey yoktur. İnsan ille de “seçim yapmak” zorundadır. Tarafsız kalıyorum demek de bir seçimdir. Aynen oda örneğinde olduğu gibi… “Bilmiyorum” dediğiniz sürece odada kalmaya devam ediyor ve seçiminizi yapmış oluyorsunuz.
İki yıl içinde dördüncü kez sandık başına gitmemize sayılı günler kala, kaleme aldığım bu yazımın başında, yukarıdaki alıntıya yer vermemin amacı; Diasporadaki alışkanlıklarımızı sürdürerek, “no mos karışeyamoz en los eços del hükümet” geleneğinin bir devamı olarak, göç ettiğimiz ülkemizde de politikadan uzak durmayı kendine ilke edinen duruşa karşı olduğumu dile getirmekti.
Bu seçimlerde de, Türkiyeli Yahudilerin ilk aliyalarından bu yana 70-80 yıl geçmesine karşın henüz birinci veya ikinci kuşak Türkiyeli bir adayın parti listelerinde yer almayışı “kayadez” politikasının genlerimize işlediğini gözler önüne sermiyor mu?
Tarafsız olma ilkesine geri dönersek, ilkin yaşadığımız dünyada her şey politiktir; burada “politik” sözcüğünü örneğin; İsrael’de kısır bir döngüde “Bibi-Anti Bibi” karşıtlığına odaklanarak her gün ucuz propaganda yapanlar için kullanmıyorum.
1776 yılında, neredeyse iki buçuk asır önce, ekonomist Adam Smith’in; “her insan kendi çıkarına göre davranmalıdır. Bu egoizmlerin toplamı, sanki ‘görünmez bir el’ tarafından mucizevi bir uyum içine sokuluyormuş gibi, mutlaka toplumun yararına olacaktır” şeklinde özetlenebilecek felsefesine günümüzde hala inanıyor ve sosyal uçurumun gün be gün derinleşmesinden rahatsızlık duymuyorsak bu siyasi bir tavır alıştır. Bu duruma karşı koymak da yine siyasi bir tavır almadır.
Günümüzde sosyal adaletten yana sol görüşler tüm dünyada cılızlaşmış, siyasi mücadelede havlu atmış durumdalar. Bu gelişme İsrael’deki yeni seçimler öncesinde daha da belirginlik kazanıyor. Mücadele sağla sol arasında değil, sağla sağ arasında geçecek.
Nitekim Likud milletvekili, koalisyon başkanı Miki Zohar İsrael tarihinde ilk kez sadece sağ partilerden oluşan bir hükümet kurma fırsatının yakalandığından söz ederek diğer iki sağ parti liderini Naftali Bennett ve Gideon Saar’ı Likud’un yanında yer almaya davet etmektedir. Fiiliyatta ise bu olanaksız, çünkü Tikva Hadaşa lideri Gideon Saar açıkça Netanyahu’nun başkanlığında bir hükümette yer almayacağını belirtti.
Son kamuoyu araştırmasına göre Netanyahu’nun başkanlığında oluşabilecek blokun; Likud (29), iki dindar parti Şas (8), Yahadut HaTora (7) ve Kahanacı İtamar Ben Gvir’in de yer aldığı Betsalel Smutrich liderliğindeki aşırı sağcı HaSiyonut HaDatit (5) ile birlikte toplam 49 sandalyeye sahip olduğu görünüyor.
Demek oluyor ki Netanyahu’nun sihirli 61 sayısına ulaşması için Bennett liderliğindeki 10 milletvekili çıkarabilecek Yamina’nın bu bloğa katılması şu anda yeterli olmamakta. Ayrıca ya Arap milletvekili Mansur Abbas’ın desteğini alması, ya da bu blokun iki milletvekili daha kazanması gerekiyor. Corona’ya karşı kısa vadede elde edilecek başarının ve normal hayata dönüş hızının da seçim sonuçlarını doğrudan etkileyeceği açık…
Ne var ki, Naftali Bennett ile Yamina partisinin iki numarası Ayelet Shaked, ‘başbakan olarak kimi önereceksiniz’ veya ‘Netanyahu ile koalisyona gidecek misiniz’ sorusuna başbakanlığa tek adaylarının Bennett olduğu yanıtını vermekteler.
Anketlerdeki mevcut gücünü koruyabilirse, bu seçimin kilit kişisinin Bennett olacağı görünüyor. Bennett’in; “Rotasyonda birinci olmam şartıyla dönüşümlü de olsa başbakanlığımı kabul edenle koalisyon ortağı olurum” diyebilmesi ve ısrarla sürdürdüğü söylemine uygun bir tutum göstermesi de beklenebilir.
Beşinci bir seçimin de gündeme gelebileceğini belirtirken Gideon Saar, Naftali Bennett ve Yair Lapid’in başı çekebileceği ve Avigdor Liberman’ın da yer alabileceği diğer sağ ve merkez sağ karşı cephenin koalisyon olasılıklarını ileriki bir yazıda kaleme almayı umuyorum.
Comentarios