top of page

Seçim Sonuçlarının Ardından



İsrael’deki son seçim sonuçları üzerinde biraz düşünürken son haftalarda yazdığım iki yazımdaki gözlem ve fikirlerle epey uyuştuğunu farkettim.


“Sessiz çoğunluk huzur ve kişisel güvenlik içinde evinden işine, işinden evine gitmek ister” diye yazmışım, 24 Ekim tarihli ve “Sessiz çoğunluk ne ister?” başlıklı yazımda…


Gerçi bu seçimde sağın “daha ateşli ve radikal” Smotritch ve Ben Gvir gibi liderleri az bağırmadı ama ülkenin kuzeyinden güneyine asayişsizlikten şikayet eden ve bıkan sessiz halkı, bu ikilinin kişisel güvenlik konusundaki vaadlerinden etkilendi, inandı ve bu “birleşik partiyi” sonuçta üçüncülüğe yükseltti.


Seçmen seçeceği liderin dürüstlüğü, etik değerleri gibi erdemlerini bir yana itip yetenekli, donanımlı ve ekibini çalıştırabilecek bir kişiliği yeğlediğini gösterdi.


Ülke solunun son derece başarısız kalmasında da yine “Wokeizm Avrupayı sağa mı itecek” başlıklı ve 21 Eylül tarihli yazımdaki Avrupa gerçekleri ile büyük uyum var.


Avrupa artık Müslüman göçmenlerin ve azınlığın kendi kültürünü orada doğup büyüme çoğunluğa dayatma çabasından ve bundan doğan sıkıntılardan bıkmış durumda. Wokeizmin artık bilincine varmış gibi ve kurtuluşunu onu bu akımlardan kurtarmayı vaadeden sağ partilere kaymada görüyor.


Denebilir ki Netanyahu kendi sağ /dinci blokunu birleştirmede Lapid’den çok daha başarılı oldu ve merkez sol blok bu yüzden kaybetti…

Bu görüş sadece kısmen doğru olabilir.

Ama solun başarısızlığını sedece Lapid’in bu konudaki yetersizliğine bağlamak haksızlık olur.


Avrupalı nasıl aktivist, göçmen asıllı azınlığın verdiği sıkıntılardan bıktıysa İsraelin Yahudi halkı da Filistinlilerin uzlaşmaz tutumundan, bitmek bilmeyen terörizminden bıkmış durumda. Soldaki Meretz partisinin oylarının düşmesinde sola yatkın pek çok İsraellinin artık Filistinlilerle bir barışa, bir uzlaşmaya varma ümitlerinin sıfırlanması yatıyor. Halen Filistinlilerin başındaki F.Ö.Y. ve Hamas yönetimlerinin İsraelle barışa hazır olmamalarının yanısıra, çocuklara verilen kin, nefret, intikam eğitimiyle gelecekte de pek bir yere varılamayacağının getirdiği bedbinlik en soldaki İsraelliyi dahi etkiliyor. (Belki yüzde 2 -3 gibi çok marjinal bir kitle dışında).


Sol parti temsilcilerinin Arap azınluğa gösterdiği empati zaman zaman mağdur çoğunluğun, yani İsraelli Yahudi nüfusun “Yahu birazını da şimdi bize gösterseler!” demelerine yol açtı ve bu durum sandıkta da kendini gösterdi.


Tüm bunların yanısıra ideoloji de seçim sonuçlarına damgasını vurdu.

Sekülerliğiyle tanınan bir Ramat Haşaron semtinde oy verme oranı yüzde altmışlarda gezinirken, aşırı dindar, (Haredi), kesimde bu oran yüzde sekseni buldu. Aynı şekilde radikal ideolojilerinin peşindeki üçüncü partinin seçmenleri de akın akın sandığa koştu.

Hani Avis şirketinin bir sloganı vardı; “Biz sizi daha çok istiyoruz” diye.


Eğer seküler halkın bir kısmı “Nasıl olsa bu seçimden de sonuç çıkmaz” diye valizini alıp yurtdışına tatile çıktıysa oy kullanacağına, belki de harediler ve sağcı idealistler bu ülkeyi onlardan daha fazla istiyorlardır diye düşüneceği gelmiyor mu insanın?


Not: Bu yazı tabii ki seçim sonuçlarının tam ve mükemmel bir analizi değil. Sadece bazı düşünce kırıntılarımı sizlerle paylaşmak istedim.








留言


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page