Eski bir Türk filmi düşünün. Genç adam geçirdiği kazada kör olmuştur. Eski sevgilisi ise hemşire kılığında O’na bakmaya gelir. “ Ben bu sesi tanıyorum” diye feryat eder genç adam.Ve filim devam.Ses insanın parmak izi gibidir. Her insanın kendine özgü bir ses tınısı vardır. Yaş aldıkça değişir ama kişiye özel olma özelliğini asla kaybetmez. Ses sadece işitsel değildir. Ses çok boyutlu bir titreşimdir ses görülebilir tadılabilir hatta dokunulabilir?
Sokağınızdan geçen “bozacı” nın gür sesi size neyi hatırlatır. Geceyi ve soğuğu. Ya “yoğurtçu” diyen bağıran adam size neyi anımsatıyor.Bembeyaz sütü, hafif ekşimtrak tadını dilimizde hissettik bile. Çoğumuzun çok eskilere gittiğimi görür gibiyim. Ses son derece görsel bir duyumdur. Hangimiz vapur sesini duyduğu zaman ayrılığın tablosunu hatırlamaz? Hangimiz tren sesi ile holokostun görüntülerini eşleştirmez. Ve uçağın çıkardığı o görkemli ses ile yolculuğa başladığını düşünmez?
Sesler özeldir sesler ayrı ayrı algılanır. En çok da en güzel sesleri nedense “su sesi,para sesi, kadın sesi” olduğu söylenir. Bu söyleme inananların güzel bir kuş sesi ile henüz tanış olmadıklarını veya yeni doğan bir bebeğin ilk çığlığını duymadıklarını düşünüyorum. Hatta yeni doğan bebeğin sesi ne kadar gür çıkar ise çevresindekileri o kadar mutlu ettiklerine tanık oldum.
Sesler bizleri aynı zamanda tehlikeden de korur. Düşen bir havan mermisinin, fırlayan bir kaplanın veya patinaj yapan bir arabanın ses ile refleks olarak gardımızı alırız. Bir adım geriye gider, olası bir kazayı da önlemiş oluruz.
Ses aynı zamanda özlemdir. Telefonun öbür ucundaki ne kadar yakınınızda olursa olsun yine de size uzak demektir. Yüz yüze değilsinizdir. Sesinden ruh halini anlamaya çalışırsınız. Telefonun öbür ucundaki ağlamaklı mı, yoksa mutlu mu, yorgun mu, telaşlı mı hepsi sesinde gizlidir. İşte o dakikada tekrar hatırlarsınız yakınların uzak olduğunu, uzakların yakın olacağı günleri umut ederek…
Sesinizi yükselttiğiniz zaman daha haklı olabileceğinizi düşünüyorsanız yanılıyor olabilirsiniz. Yüksek sesle konuştuğunuzda ancak gürültünün bir parçası olursunuz. Sesinizi duyurmak için bağırmayın eyleme geçin. Yapabileceklerinizi ispat edin. Ses tonunuzun kararlı olması için bangır bangır olması gerekmez tam aksine ne kadar sakinseniz o kadar anlaşılırsınız.
Ve sesi güzel olanlar… Asla bu özelliğinizi yabana atmayın. Mutlaka eğitimini alın. İllaki şarkıcı olmanız gerekmez. En azından çocuğunuza güzel ninniler söyleyebilir, dost meclislerin neşesi olabilirsiniz. Bu Tanrı’nın bir hediyesidir.
Arasıra sessizliği özlediğimiz olur. Sessizliğin sesini duymak istediğimizi söyleriz. ABD’nin Minnesote eyaletinde bulunan dünyanın en sessiz odası Orfield Labpratuvarı insanın damarlarında akan kanın kanın sesini duyabilecek kadar sessiz. Bu odada yarım saatten fazla kalmayı planlamak pek akıllıca değil.İnsan beyninin sınırlarını aşan bu sessiz odada en çok kalabilme dekoru 45 dakika ve oturarak. Lakin sessizlik dengeyi de kaybettirdiği için bu odada ayakta kalmamak gerekiyor.
Sessiz sakin huzurlu ortamlar bulmak bir maharet ancak huzur veren dostlar her zaman bulunmuyor. Çevrenizin her zaman ışıl ışıl olmasını diliyorum.
Comments