
Bir Milad 7 Ekim.
Pek çok şeyi ve bu arada Ortadoğu’yu da değiştiren bir Milad.
Mikro bağlamda katliama uğrayanlarıyla, rehineleriyle, yaşamlarını rehineleri kurtarmak uğruna ve vatanı korumak adına yitiren askerleriyle, üçbine yakın İsraelli ailenin ocağı söndü.
Karşı tarafta insanlıktan yoksun canavarların yanısıra, Hamas teröristlerinin boyunduruğunda olma talihsizliğini yaşayan binlerce suçsuz Gazzeli de yaşamlarını yitirdi.
Ölenlerin yanısıra, her iki taraftan da yaralananlar, evsiz barksız kalanlar, bunların hepsi mikro bağlamda insani kayıplar.
Ancak ben yaşanan insanlık trajedilerine değil de bu Milad’ın makro bağlamda değiştirdiklerine odaklanmak istiyorum bu yazımda.
Suriye’de Asad rejimi henüz rengini tam olarak belli etmeyen yeni Sünni bir yönetime terketti.
Lübnanda Hizbullah’ın etkisinin şimdilik çok azaldığı yeni bir yapı oluştu.
Bu iki değişikliğin toplamından İran çok zararlı çıktı, iki proksisini yitirdi.
Gelelim yaşadığım ülkeye:
Burada ise sol bir öldürücü darbe daha aldı.
Gerçi İsrael solu yıllardır darbe üstüne darbe alıyor.
Oslo anlaşmalarının ardından yaşanan, Filistinli teröristlerin katliamları,
Filistinli liderlerin, (Arafat ve Abbas), ABD arabuluculuğunda yapılan iki devletli çözüm önerilerine defalarca son dakikada sırt çevirmeleri. (ki İsrael’in önümüzdeki 20 -30 yılda dahi böyle cömert teklifleri tekrarlaması düşünülemez), giderek, Filistinli Araplara geniş ödünler karşılığında birlikte yaşamayı ilke edinen İsrael solunu acı gerçekleri görmeye yöneltti.
Ve 7 Ekim’de Hamas terör örgütünün insanlık dışı saldırısından 500 gün geçtikten sonra bugün İsrael’de iki devletli çözüm/ Filistinli Araplarla komşuluk düşüncesini benimseyebilecek birini bulma olasılığı yüzde bir veya ikiyi geçmez sanırım.
Tabi bu sonuca varılmasında Batı Şeria’da Abbas yönetiminin ve orada yaşayanların da rolü oldu. Değil 7 Ekim’i kınamak, Hamas’ın katliamını destekler söylem ve tutumları da İsraellide Filistinlilere olan güveni sıfırladı.
Bir parantez açıp acı ama anlamlı bir örnek vermek istiyorum.
Oded Lipşitz Gazze çevresinde bulunan bir kibutsta yaşayan 83 yaşında İsraelli bir tarımcıydı.
7 Ekim’de geçkin geçkin yaşına rağmen karısıyla birlikte rehin alındı, Gazze’ye götürüldü.
Karı koca sol görüşlü, Gazze’deki komşularıyla barış içinde yaşamayı seçen ve ayrıca Gazzeli komşularına ellerinden geldiğince yardım eden bir çiftti. (Maddi, manevi destek, gereğinde sağlık sorunlarına İsrael’deki hastanelere beraber giderek yardımcı olmak gibi).
Odedin eşi uzun bir rehinelik devrini takiben yapılan takas antlaşmalarının birinde serbest kaldı.
Oded sağ dönemedi. Cenazesi 500 günden fazla bir süreden sonra yine bir takas antlaşmasında geri alındı.
Niye yazdım bunları?
Çünkü Oded’in cenaze töreninde gözü yaşlı eşi, kocasını anarken kendilerine yapılanlardan sitemde bulundu ama tüm hainliklerine rağmen onları kaçırıp öldüren ‘’komşu’’larından terörist diye bahsedemedi!
Bu kelimeyi ağzına alamadı. Komşu dedi sadece.
Ama İsraellilerin büyük çoğunluğu Lipşitsler kadar iyi niyetli değil, olamaz da.
Çok domino taşı yerinden oynadı 7 Ekim Miladında.
Gazzede şimdi ne olacak? Kim yönetecek?
İsrael’in askeri güvenlik bakımından kendisini garantiye almak isteyeceği muhakkak. Zaten bu kadar dayak yedikten sonra dahi ‘’biz daha çok 7 Ekimler yapacağız’’ diyen bir terör örgütüne meydanı boş bırakmak için deli olmak gerekir.
Öte yandan İsrael’in Gazzze’yi ve Gazzzelileri yönetmeye kalkması, orada yerleşimler kurması bence çok hatalı ve zararlı olur.
Trump’ın Rivyera iddiası da bazı kulaklara hoş gelse de olmayacak bir rüyaya âmin olduğuna göre, Gazze’de ne olacak, şimdilik kestirmek çok zor.
Ama İsrael için daha da önemli olan Batı Şeria’da ne olacağı…
7 Ekim saldırısı sonrası iki devletli çözüm uzun bir süre için rafa kalktı bence. İsraelin buradaki ikilemi şu:
Bir yandan oradan gelecek olası bir saldırıyı önleyecek güvenlik tedbirlerini almak, ancak öte yandan bu bölgede yaşayan, İsraelli ve Filistinli iki tarafın sürtüşme olasılıklarını minimuma indirecek düzenlemeleri getirmek ve Filistinlilere maksimum bağımsızlığı sağlamak.
Suriye, Lübnan, Gazze değişiyor; peki Ortadoğuya barış ne zaman gelecek diye sorarsanız:
Ortadoğudaki İslam yeni nesillerini cihadcı değil de barışçı, ilerlemeyi, bilimi, hümanist değerleri öne alan
Ve ölümü, şehadeti değil de yaşamı kutsayan bir eğitimle donatınca.........
İşte ancak o zaman!
İsraellinin de bu Miladdan alması gereken dersleri var.
Öncelikle kendine aşırı güven hastalığından sıyrılıp, hasmını küçük görmemeyi öğrenmek.
Ve tüm bunları söyledikten ve İsrael’i bekleyen ve ürküten bilinmezlerden söz açtıktan sonra bence ülkenin en büyük sorunu bugünkü ortamda bile ikiliklere son verip bir dayanışma ortamına girememesi.
Maalesef ülke Netanyahu’ya tapanlarla Bibi’ye olan nefretlerini kusmak için her ortamı sömüren diğer grup arasında ikiye bölünmüş durumda.
Politikacıların çoğu, siyasi yorumcular, panelistler, medyanın büyük bir kısmı yangına körükle gidenlerden.
İsrael milletinin bu bölünmeye son verip asgari müştereklerde elele vermesi için daha ne gibi felaketlere uğraması gerekiyor???
BONDİ CHAKIM
IYT dip not :
İfade edilen görüşler İYT web portalının editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Yazarların düşünceleri sadece kendilerini bağlar.
Comments