Portakal ağacı hakkında bilginiz var mı?
Bekir Coşkun’un bir yazısını okuyuncaya kadar benim de hiç bilgim yoktu. Ama bir kere okudum mu, merak sarıverdi ve tabii ki çok sevdim. Portakal ağacı son derece değişik bir ağaç. Görüntüsü sıradan yeşil yapraklı, beyaz çiçekli turuncu meyveli bir ağaç. Renkli, lezzetli bir meyve ile, hoş kokulu bir çiçek yanyana. Tıpkı hayatın olmasını istediğimiz halleri gibi. Doğa zenginlikleri göremediğimiz güzelliklerin değerini kavrayabilmemiz adına bize yardımcı oluyor. Tıpkı portakal çiçeği gibi... Portakal çiçeği olgunlaşmış meyvesi ile aynı dalda ve aynı zaman diliminde yer alan tek çiçektir. Olgunluk ile gençlik yanyana pek de mümkün gibi görünmese de cazip bir teklif, başdöndürücü. Bilgelik ile terk edilmemiş çocukluk ne kadar da güzel durur. İşte bu yüzden dede torunu ile yerde oturup elektrikli tren ile oynar. Dede çocuklaşır, torun büyür. Dede asla çocuğu ile bile yapmadıklarını yapar. Torun da büyümenin gururunu yaşar. Büyükanne kurabiye yoğurur torunu ile her ikisi de mutludur. Yoğurduğu belki de hayatıdır.
Zaman zaman koca koca insanların nasıl çocuklaştığını görürüz. Muzip bir bakış, çocukça bir şaka, ısırılan bir karpuz dilim, döndüre döndüre yenen bir dondurma, seyredilen bir çizgi filim ve daha neler neler....Hepsi o çok olgun, bilge, kararlı,fikrine ve hareketlerine saygı duyulan kişiliklerin arkasına saklanan çocukluklarıdır… Bazıları ise hiç hatırlamak istemez çocukluklarını acılar ile doludur. Bu mümkün değildir, çocukluk travmaları olgunluğun kilometre taşlarıdır. Çocuk kalmak bazen o kadar değerli ki insanoğlu anlayamıyor içindeki coşkuyu. Hani diline dolanır ya öğrendiğin ilk şarkı işte o anda dönersin o en saf haline. Bazen de kızarmış ekmek kokusu gelir burnuna anımsarsın okul dönüş günlerini...Ne güzeldir eve dönüşler. Cebinde anahtar ile dolaşmadığın günler, her zili çaldığında kapının ardında birinin olmasının değeri ölçülemez. Derdini anlatabildiğin bir nefes vardır hep ve hep çocuk kalmak istersin ama mümkün değildir...
İterler arkandan “haydi” derler,” sıra sende” derler. Beklentiler çalkantılar hepsi bir arada, bir de bakmışsın orkestra şefinin batonu senin elinde... Ne zaman geldi bu baton senin eline hatırlamazsın bile... Kendi hayatını yönettiğin gibi başka hayatlara da dokunmak zorundasın. Kolay değildir...Sorumluluk ister, katlanmak ister. İşte o anlarda portakal dallarını hatırla...Çiçeğin meyve ile yanyana durabileceğini hatırla...İçindeki çocuğu yaşatırsan daha mutlu olabileceğini unutma.
Portokal çiçeğinin ne sihrinden vazgeçebilirsin, ne kokusundan, ne de verdiği mesajı gözardı edebilirsiniz. Bu çiçek dünyanın ikili dengesin gücünü gösteriyor. Geçmişin izleri çiçekler, geleceğin simgesi meyve yanyana. Tıpkı siyah ile beyaz,yaşam ile ölüm gibi..Zamanın tüm acımasızlığına karşın yaşamda tazeliği olgunluk ile birlikte sürdürmeyi başarıyor portakal çiçeği. Bembeyaz bir çiçekten turuncu bir meyva çıkıyor ve müthiş aroması ile bir doğa harikası… Hayatınızın tüm renklerinin ve tüm kokularının size mutluluk getirmesi dileği ile...
Comments