top of page

“Paşabahçe” gemisi – ve “ırkçılık” hakkında…





Hafta sonunda Mozotros yazışma grubunun değerli moderatörü Moşe Gormez, 1952 İtalya yapımı Paşabahçe vapurunun İBB tarafından yenilenmesi konusunda şu ilginç link’i paylaştı:




Bu videoda İstanbul Şehir Hatları Genel Müdürü Sinem Dedetaş’ın Başkan İmamoğlu’nu, tepeden tırnağa yenilenmekle birlikte dış görünümü aynı bırakılan gemiyi gezdirdiğini izliyor, yeniden Adalar Hattı’nda çalıştırılacağını öğreniyoruz.


Geçen yıl yayımlanan Burgazadası kitabımdan aktarıyorum: 1953 yılında hizmete girmiş olan İŞH’nın İngiliz yapımı Dolmabahçe ve Fenerbahçe vapurları, Adalar ve Yalova “ekspres” seferleri ile Büyükada’ya bir saatte varabiliyorlardı. Bu büyük boyutlu kardeş gemilerin üst güvertesindeki “kış bahçesi” adı verilen hasır koltukların bulunduğu salonda, akşam içkinizi alabileceğiniz bar yer alırdı. Bacanın arka kısmında, yolcular için tek kişilik rahat koltukların bulunduğu bir açık güverte vardı. Anlaşılıyor ki, saatte 17-18 mil hız ile yapılan bu rahat yolculuk, gündüzlerini şehirde çalışmakla geçiren erkekler için ada yazlığı döneminin bir çeşit “bonus”unu oluşturuyordu! Anlatıldığı kadarıyla, kimi dost grupları 18:30 vapuruna binmeden Eminönü’nde edindikleri kuru mezeler ile vapurda kurulan içki sofrasını öylesine donatıyorlarmış ki, o bir saatlik ada yolculuğu şıp diye geçiveriyormuş! Yolcuların arasında dolaşan “tombalacı”, sepetinde sergilediği canlı ıstakoz veya kaçak viski şişeleri için şans numaraları satıyor, vapur ilk adaya yanaşmadan çekilişi yaparak kazanan numarayı çabucak ilan ediyordu…


Bu iki gemiden bir yıl önce hizmete girmiş, benzer boyutları ve özellikleri olan, İtalya’nın tarihi Taranto tersanesinden çıkma Paşabahçe ile birlikte o üç “bahçe vapuru”, 1990’lı yıllara değin aynı görevi sürdürdü. Ada seferlerini devam ettiren diğer Şehir Hatları gemilerinde bar servisi ve imece türü çilingir sofrası alışkanlığı sürmemişse de, tombala göreneği daha uzun yıllar devam edecekti.”


Şimdi o da yitirildi – zira ada vapurlarının aşırı kalabalığında, tombalacıya veya eskiden pek sevilen seyyar satıcılara geçecek yer bile zor kalıyor!..


Ancak gene de, eğer bu yaz/güz aylarına yetişecekse, Paşabahçe gemisi ile nostaljik bir ada yolculuğu yapmanızı öneririm…


*****


“Irkçılık” tanımının neleri içerdiğini, bu köşenin okurları bilir kuşkusuz… Öte yandan, belki tam farkında olmayanlar için, herkesin anlayabileceği düzeyde yazılmış Wikipedia’dan şu alıntıyı paylaşmak isterim: “Irkçılık genel olarak çeşitli insan ırkları arasındaki biyolojik farklılıkların kültürel veya bireysel meseleleri de tayin etmesi gerektiğine ve doğal sebeplerle bir ırkın (çoğunlukla kendi ırkının) diğerlerinden üstün olduğuna ve diğerlerine hükmetmeye hakkı olduğuna duyulan inanç veya bu değerleri kabul eden doktrindir. Ortaya çıkış nedenleri arasında çoğunlukla ekonomik nedenleri olması yanı sıra düşünsel nedenlere de dayanmaktadır.”, ayrıca “Irkçılık terimi çoğunlukla, kendi etnik kültür değerlerini tek kriter olarak belirlemek (etnik merkeziyetçilik), farklılık korkusu (zenofobi), ırklar arasında birleşmelere ve ilişkilere karşıtlık ve milliyetçilik gibi kavramları da anlatıyor olabilir. Irkçılık; sosyal ayrımcılığı, ırklar arasında fark gözetilmesini ve soykırıma kadar varabilen şiddeti haklı göstermektedir.” (Bu tanımın bir bölümü, D.M.Newman’ın 2011’de Pine Forge Press’de yayımlanmış “Sociology: Exploring the Architecture of Everyday Lifekitabının 9. baskısından alınmıştır)


Bu konuyu buraya şimdi niye getirdim? Çünkü bundan iki hafta önce bu köşede yayımlanmış olan “Şu terbiyesize bak!” başlıklı yazım, mesajını anlayamamış veya en azından yanlış anlamak istemiş bazı kişilerce “ırkçı” olarak nitelendirilip (kimilerince “şiddetle” bile!) “kınandı”… Dahası – bir okur, bu yazıdaki tutumumu Yahudiliğe “aykırı” bulduğunu öne sürüyor!! Allah aşkına – siz bu yazımı eğer okumamışsanız, bir göz atıp bu savların doğruluğunu sınayın lütfen! İlginçtir ki, şu ana dek o köşe yazısı IYT portalında 1278 kez okunmuş ve andığım o birkaç “dost”un dışında hiçbir okur tarafınca “ırkçı” bulunmamıştı. Neden mi? Çünkü bu yazının asal amacı, Türkiye’nin gittikçe “Araplaştığı”nı tartışan halk kesimlerinin birbirlerinden farklı düşüncelerini değişik bir yazı biçemiyle “ti”ye almaktı…











Comments


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page