Adalılara “Paşabahçe” dendi mi, akıllarına İstanbul’un nadide semti ya da Atatürk’ün girişimleriyle kurulan şişe ve cam fabrikasından ziyade, 1952 yılında İtalya’nın Cantieri Navalidi Taranto Tersanesi’nde yapıldıktan sonra Marmara Denizinde bütün ihtişamı ile seyreden muhteşem bir vapur gelir. Bundan 5 sene öncesinde hurdaya çıkması kararlaştırılan bu yüzen sarayın hayata döndürülüş hikâyesini okuduğumda, öyle hoşuma gitti ki herkesle paylaşmak ve bu başarı öyküsünün ardındaki gazeteci ve yapımcı Adil Bali’yi bütün adalılar adına yürekten kutlamak istedim.
13 Ağustos 2022 günü çok güzel bir olay yaşandı ve Adil Bali’nin “Belki şehre Paşabahçe Vapuru gelir. Kampanyayı imzala ve hadi gülümse” diyerek 2017 yılında başlattığı Paşabahçe vapurunu İstanbul’a yeniden kazandırma kampanyası, vapurun restore edilerek, Şehir Hatları bünyesine yeniden alınmasıyla sonuçlandı. Bali’nin kampanyayı başlatma sebebiyse, 2017 yazının son günlerinde arkadaşları ile Paşabahçe’nin içler acısı halini görmüş olmasıydı.
Adil Bali’nin anlatımı ile: “O ihtişamlı Paşabahçe vapurunu Beykoz Belediyesi’nin karşısında demir kapılarla çevrili bir iskeleye bağlamışlar. İzinsiz girilmez levhaları koymuşlar. Çocukluğumuza, vapurumuza dönmenin heyecanı ile fotoğraf çekmeye başladım. Az sonra resmi kıyafetli güvenlik görevlisi yanımıza geldi ve fotoğraf çekmenin yasak olduğunu, izin alınması gerektiğini söyledi. Böylece Beykoz Belediyesi’ne gittik. İki farklı daireden izin alıp, bir güvenlik görevlisi eşliğinde Paşabahçe vapurunun içine girebildik.”
“1952 yılında İtalya’ya inşa edilen, 2,5 günde kendi motor gücü ile İstanbul’a gelen ve İstanbul’da 18 deniz mili hızla Galata Köprüsü’nden, Kabataş’tan Adalar’a ve Yalova’ya seyir yapan Paşabahçe, sanki 150 yaşındaymış gibi yıpranmış gözümüzün önünde duruyordu. Heyecan içinde bindiğimiz vapurun güverte tahtaları içinde otlar fışkırıyordu. Birçok bölümü daha önceki nikâh ve sergi salonu kullanımından dolayı kapalı, o güzelim açık bej rengi koltuklar, masalar, lambalar ve muhteşem bar artık yok. Girişte sadece belki en son seferini yaptığı Köprü, Büyükada, Kınalıada, Burgazada, Yalova yazısı duruyor. Hüzünle dolaşıyoruz açık olan yerleri. Heybeliada’ya yanaştığında Büyükada’dan duyduğumuz güçlü motorlarının sesi susmuş. Gerekli para bulunmazsa, bir tarih suyun altına gidecek bir şehir halkı uyuyor.”
Ne kadar acıklı değil mi? Hepimizin anılarının olduğu, bizi güzel adalarımıza taşıyan böylesine görkemli bir vapurun düştüğü durum bana, yıllar içinde yaşlanıp elden ayaktan düşen bir sanatçıyı, bir tiyatrocuyu, çocukluğumda hayranlık duyduğum bir ünlüyü anımsattı. Oysa Adil Bali’nin çocukluğundaki “ünlüyü” huzurevine yatırmaya hiç niyeti yoktu. Baktı ki Beykoz Belediyesinin gücü yetmiyor, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile temasa geçip Paşabahçe’nin İstanbulluların anılarına dönmesi için restore edilmesine önayak oldu. Ekrem İmamoğlu’na açık çağrı yaparak: “Paşabahçe vapurunu kurtarın. İstanbul’un tarihinin bir parçasının yok olmasına göz yummayın. İstanbul Paşabahçe vapuru ile daha güzel,” diye yazdı. Ve bu yazıyla başlatılan imza kampanyası çok uzun çabalar, umutlar, umutsuzluklar, heyecanlar ve hayaller sonucunda hayata geçti. Böylece Paşabahçe, İstanbul tarihinin derinliklerinde kaybolup gitmekten son anda kurtarıldı.
Demem o ki, azmin elinden hiçbir şey kurtulamıyor. İstanbul’un Adil Bali gibi azimli, güzel insanlara ihtiyacı var.
Not: Bu yazıyı kaleme alırken, Adil Bali’nin Facebook’ta yaptığı paylaşımlardan yararlandım.
Comentarios