Tuhaf bir dünyada yaşamaya devam ediyoruz.
Bir yandan dünyanın bazı yerlerinde inanılmaz bir refah, bolluk -ve israf, öte yandan giderek tehlikeli boyutlara ulaşan küresel ve bölgesel sorunlar.
İklim ve çevre sorunları önümüzdeki yılların gündeminde ilk sırayı başka hiçbir konuya kaptırmayacak gibi görünüyor. (Gerçi Covid 19 ciddi bir rakipse de!)
Ortadoğu ve beraberindeki sorunlar ise gündemden düşmemeye devam edecek gibi. Yazım bu ikinci konuya odaklı.
Filistin sorununu gözardı etmemekle birlikte Ortadoğu için çıbanbaşı İran İslam Cumhuriyeti.
1979 yılında “İslam Devrimini tüm dünyaya ihraç edeceğiz” sloganıyla iktidara gelen Humeyni’nin takipçileri bu yolda tam gaz ilerlemeye devam ediyor. İlk etap Ortadoğu’yu ele geçirmek. Yerel başarılar yok değil.
Nüfus bölgeleri giderek artıyor İran’ın. Suriye, Lübnan, Yemen, Irak ile bitmiyor olay. Yerel terör (Hizbullah, Hamas gibi) örgütler ve muhtelif siyasal örgütlenmelerle Ortadoğu’nun hemen her ülkesinde mevcudiyetleri giderek artıyor. İran ve işbirlikçilerine karşı duran İsrael ve bazı Sünni Müslüman ülkeler açık, (İbrahim Antlaşmaları), ve kapalı, (Suudi Arabistan) antlaşma ve dayanışmalarla bu yayılmayı sınırlamaya çalışıyorlar. Bu arada bazı komşu ülkelerden, (Lübnan gibi), zaman zaman yükselen “İsraelle barışalım” sesleri tünelin ucunda hafif bir ışık olarak görünmeye başlıyor.
İran’ın dünyadaki gücünü sınırlamaya çalışan en büyük güç tabii ki ABD.
İranın nükleer bir güç olmasını ABD de istemiyor. Ancak ABD’nin bu konuda yaptıkları da yönetimdeki başkanlarına göre değişiklik arzedebiliyor. Obama, Trump ve Biden’ın İran konusundaki tutumları farklılıklar gösterdi. ABD’nin geçen haftaki Viyana görüşmelerine katılması ve bu süreçteki tutumu bu tezi bir kez daha gündeme getirdi.
Her neyse yazımın buraya kadarki kısmı epey kuru oldu.
Birkaç ayrıntıyla az biraz “somut sos katmaya” çalışayım.
İranın yayılma politikasını ve nükleer emellerini sınırlamanın bir yolu İran’a ve onunla iş birliğine devam eden ülkelere karşı ABD yaptırımları.
Örneğin, İranın dışsatım gelirinin yüzde seksenini petrol teşkil ediyor.
2018 yılında İran günde iki milyon varil ihraç ediyordu. Trump yönetimi yaptırımlarıyla bunu onda birine, ikiyüz bine, indirmeyi başardı. Şimdi ise varil sayısı beş kat artarak günde bir milyona ulaştı. Viyana’da bunu arttırmaya çalışıyorlar.
ABD yaptırımlarına rağmen Ocak – Haziran 2021 ayları arasında Avrupa ülkelerinin ithalatlarına karşılık İran’a akıttıkları dolar miktarı 3 milyar. Sonuç: Daha çok silah, daha çok terör, daha çok kan ve daha çok gözyaşı.
İsrael’in haritadan silinmesini amaç edindiğini açık açık söyleyen İran’ın uzun kolları İsraelli turist ve iş adamlarını Kıbrıs, Gana, Senegal ve Tanzanya’da yakalamaya çalıştıysa da bazı haberlere göre Mossad zamanında uyarılarla bunun önünü kesti.
Obama döneminden itibaren askeri müdahale opsyonunu ve dolayısıyla caydırıcılığını yitiren ABD tamamen devre dışı kalırsa, İsraelin tek başına İran’ın nükleer emellerine uzun süre karşı koyması epey zor gibi.
Buna karşılık yeni Mossad Başkanının hiçbir yoruma yer bırakmayacak “İranın nükleer bir güç olmasına izin vermeyeceğiz” şeklindeki çok iddialı sözleri daha geçtiğimiz hafta söylendi.
İran desteğindeki Hamas’a gelirsek, orda da değişen pek birşey yok.
1988 yılnda kabul edilen tüzüklerine göre İsrael mevcudiyetini İslam onu yok edinceye kadar sürdürecektir. Madde buram buram barış kokuyor!
2017 yılında yapılan “Hamas, Filistin Ürdün nehrinden Akdenize kadar tümüyle kurtarılıncaya kadar tüm alternatifleri reddedecektir” deklarasyonuyla Hamas barışçı duruşunu tekrar belirlemiştir!
Hamas hep aynı Hamas. Terör faaliyetlerine devam ettiği gibi, başımıza Hizbullah belası yetmezmiş gibi şimdi Lübnan’da da bir şubesini açıyor.
Dünyadaki Yahudiler hakkındaki görüşlerini ise Hamas politbüro üyesi Hammad şu şekilde yineledi:
“Dünyanın her yerinde Yahudiler mevcuttur ve görevimiz onları her yerde öldürmektir.”
Durum böyle olunca, İngilteredeki Hamas güdümlü Essex Üniversitesi öğrencileri “Hür Filistin; nehirden denize kadar” diye bağrıştıklarında bu topraklarda yaşayan milyonlarca İsraelliyi ne yapmayı düşünüyorlar diye insan sormadan edemiyor.
İskoçya’nın Glasgow Üniversitesinin web sitesinde antisemit içerikli bir yazı yayınlandı geçenlerde. Durumu farkeden üniversite yetkilileri bir özür mektubu yayınlar. Bu özürü gereksiz bulan 500, (yazıyla beşyüz), akademi üyesi durumu ve yetkilileri bir deklarasyonla protesto ederler! (Diğer bir deyişle antisemitizme prim verirler!) Bu akademisyenleri rahatsız eden antisemitik yazı değil, yazı nedeniyle yetkililerin özür dilemesi!
Bir zamanlar akademisyen olmanın bir ağırlığı, bir prestiji vardı. Neredeydik, nerelere geldik?
Peki buna karşılık İsrael’de neler oluyor diye soracak olursanız;
Askeri ve güvenlik konularında kendini korumaya çalışırken,
İnsanlığa yararlı icatlarına devam ediyor, (ülkenin dört yeni buluşu TIME dergisi tarafından yılın icatları listesine girdi. Zamanı ve sabrı olanlarınız için yazının devamında dördünün de ayrıntıları var) *
İsrael sene başından Ekim sonuna kadar tam 9.5 milyar dolarlık teknoloji şirketi sattı. (Şirketleri alanların bazıları, -yüzde otuz kadarı-, yine İsraelli şirketler)
Sene başından Ekim sonuna kadar tam 28 tane ünikorn, (yani değerleri bir milyar doların üstünde) şirket yarattı.
Yine aynı sürede Wall Street’te 20 İsraelli şirket borsaya açıldı ve piyasadan 11.2 milyar dolar para toplamayı başardı.
Bu arada Mobileye kurucu ortağı Ziv Aviram’ın projesi de çok ilgimi çekti.
Projenin adı “Aviram Awards – Tech for Humanity”. **
Projeyi Aviram Forbes dergisiyle beraber yürütecek. İki çok güzel amacı var.
Birincisi gençleri insanlığın yararına odaklı teknik projelere yönlendirmek.
İkincisiyse projenin BAE, Bahreyn, Fas, Mısır Ürdün, Suudi Arabistan ve İsraelli gençlere açık olması. Ve bu bağlamda İbrahim Antlaşmaları çerçevesinde Ortadoğu’da barış yanlılarına ileriye dönük ortak bir çatı sunmak, gençleri dinsel ulusal veya etnik nedenlerle birbirine düşürmektense, ortak projeler üzerinde birleştirmek ve onları bu yolda teşvik etmek.
Ortadoğu’da İsraelin başını çektiği bağ büyük ve verimli. Eğer düşmanlarımız bağcıyı dövmek yerine üzüm yemeyi seçselerdi, bağımızdaki üzümler hepimize, onlara da bize de yeterdi.
----------------------
*) Or Cam Read bunların birincisi. Bir kalem şeklindeki aygıt görme ve algılama (dyslexia gibi) sorunları olanların “okumalarını” sağlayan br audio sistemi. Yapay zekadan faydalanıyor. Mucitleri daha evvel sürücülere Mobileye oto güvenlik sistemini getiren Prof. A.Şaaşua ve Ziv Aviram ikilisi.
Şirket TIME dergisinin bu gurur listesine ikinci kez giriyor.
Bir diğer liste üyesi SupPlant. Sistem yine yapay zekanın ve dedektörlerin desteğinde tarımla uğraşanların suyu optimal seviyelerde kullanmalarına olanak sağlıyor.
Sistem hem suda tasarruf sağlıyor hem de tarladan daha çok ürün elde edilmesini.
Şirketin son projesi Hindistan ve Afrikada 450 milyon küçük çiftçiyi hedefliyor.
Listedeki üçüncü İsraelli şirket ElectReon. Sistem elektikli otoların kablosuz şarjını sağlıyor. Son olarak Tel Aviv-Yafo belediyesiyle Dan otobüslerinde kullanılmak üzere bir antlaşma imzaladı.
Dördüncü şirket ise Percepto AIM.
Önemli altyapı tesislerinde, elektrik santralleri, maden veya rafinerilerde gözlem yapan ve güvenliği sağlayan yapay zeka destekli insansız hava araçları. Ondan fazla ülkede başarıyla kullanılıyorlar.
**) Aviram Awards projesinde birincilik ödülü beş yüz bin, ikincilik ödülü ise yüz bin dolar. Plastiğin kimyevi bir prosesle geri dönüştürülmesi, yaşlılara evde destek verecek bir robot ve güneş enerjisi kullanarak deniz suyundan içme suyu elde edilmesi bu yılki yarışmaya katılan projelerden bazıları.
Comments