Amerika Birleşik Devletlerinin atom bombası geliştirme projesinin başındaki bilim adamı fizikçi J. Robert Oppenheimer’in yaşamı Christopher Nolan’ın onlarca ödül kazanan filminin konusu.
Bu filmde Oppenheimer’in 1920’lerden başlayarak İngiltere (Cambridge Üniversitesi) ve ABD’de antisemitizmi nasıl hissettiği, Yahudiliğinden uzaklaşmak için çaba sarf etmesine karşılık gene de tam kopamadığı veya sık sık hatırladıldığı anlatılır.
Oppenheimer Yahudi doğdu fakat öyle yaşamadı. Newyork’lu varlıklı ailesi Reform Yahudiliğin bir dalı olan Ethical Culture Movement (Ahlaki Kültür Akımı) üyeleriydi. Dinden tamamen uzaklaşan Robert, Bar Mitzva bile yapmadı.
İkircikli bir ilişkiydi Oppenheimer’in Yahudiliği. Nazilerin Yahudi bilim adamlarını Almanya’dan kovmalarına içerliyor, maaşının %3’ünü onlara destek veren kurumlara bağışlıyor ve birçok önemli fizikçinin Amerika’ya göç etmelerine yardımcı oluyordu.
Alman nükleer programının başında yer alan parlak fizikçi ve 1933 Nobel ödülü sahibi Werner Heisenberg’in Amerikalılardan 18 ay önde gitmesi ve Hitler’in bombayı müttefiklerden önce geliştirme olasılığı Oppenheimer’in azmini kamçılamıştı. Esasen onu Manhattan Atom Bombası Projesi’nin başına getiren General Leslie Groves’u da en fazla etkileyen bu hırs idi.
Nazilerin nükleer programının 1940-42’de yavaşlaması, Hitler’in dikkatini başka alanlara vermesinden ve “çekirdek parçalama” işleminin “Yahudi bilimi” olarak aşağılamasından kaynaklanmıştı.
Nitekim Manhattan Projesinde çalışanlardan önde gelenler Avrupa’dan göç eden Yahudi bilim adamlarıydı: Oppenheimer’e ek olarak Edward Teller, Eugene Wigner, Leo Szilard, John von Neumann (Macaristan), Victor Weisskopf (Avusturya), Hans Bethe, Max Born, James Franck, Otto Frisch (Almanya), Isidor Rabi, Richard Feynman, Eugene Rabinowitz (ABD).
Hiroşima ve Nagasaki bombalarından sonra Japonya’nın 15 Ağustos 1945’de teslim olması ve Pasifik’de savaşın sona ermesi (Avrupa’da ise savaş 7 Mayıs’da bitmişti) Oppenheimer’i ulusal kahraman statüsüne yükseltmiş ve halkın “Oppy, Oppy…” çağrıları tüm Amerika’yı sarmıştı. Japon hükümetinin zaten savaşı bitirmeye niyeti olduğu savı ise dışişleri bakanı Shigenori Togo’nun hatıralarında belirttiği gibi gerçeklerden uzaktı ve asker ağırlıklı kabine Amerikan işgal kuvvetlerine direnecek 5 milyon vatandaşının ölümünü göze almıştı.
Harpten sonraki tüm yüceltmeye rağmen gençliğinde sempati beslediği kömünizmden dolayı Oppenheimer’in başı 1950’lerde çok ağıracaktır. 1954 yılında güvenlik izni elinden alınır ve Washigton yönetiminden uzaklaştırılır.
Aslında ideolojik nedenlerden çok daha fazla atom bombasının yol açtığı büyük katliamın Oppenheimer tarafından hazzedilmemesi, pişmanlık duyulması ve 1000 kat daha güçlü olan hidrojen bombasını geliştirmeye karşı olması gözden düşmesi demekti.
Çok az bilinen bir başka yönü de İsrail ile bağlantısıdır. Rehovot’da (TelAviv’in 30 km güneyinde) bulunan ve 1934 yılında, İsrail’in ilanından 14 yıl önce, kurulan Weizmann Bilim Kurumunun yeni nükleer fizik bölümünün 1958’de açılışına davet edilir. Burada İsrail’in kurucu başbakanı David BenGurion ile tanışır ve bir konuşma yapar. Yahudi kimliğini red gayretine rağmen İsrail’in başarılarından ve Weizmann’ın topladığı bilim adamlarından çok etkilenmiştir.
Daha da ilginci Oppenheimer’in 1967 yılı itibariyle Weizmann Enstitüsünün başına geçmeyi kabul etmesidir. O dönemde kurumu yöneten Meyer Weisgal’in teklifine şartlı olarak evet der. Koşulları şöyledir: Her yıl 3 ay boyunca ABD’ye geri dönmek, enstitünün tanıtımını üstlenmemek (bu kısmını Weisgal’e bırakmak fakat destek vermek), fizik araştırmalarına devam edebilmek…
Weizmann’ın Yönetim Kurulu bu şartlarla birlikte Oppenheimer’in Başkanlığını onaylar fakat kader engel olur. Oppenheimer gırtlak kanseri teşhisiyle 18 şubat 1967’de vefat eder.
Ölmeseydi, tüm Yahudilikten uzaklaşma hatta unutma çabasına karşın Oppenheimer Aliya’da bulunacak (İsrail’e göç) ve dünyanın en önemli Yahudi bilim merkezlerinden birinin başına geçerek “gecikmiş bir Bar Mitzva” yapmış olacaktı.
Not: Bu bilgilerin bir kısmı Martin Kramer’in Times of Israel’in 11 Mart 2024 tarihli blogundan alınmıştır.
Comments