Tora’nın en ünlü savaşlarından biri, iki ordu ya da halk arasında değil, ölümlü bir insan ve onun ölümsüz yansıması arasında, Yaakov ve Esav’ın meleği arasında gerçekleşmiştir.
Ailesini bırakarak bazı ufak tefek kapları kamp yerinden almak için geriye dönen Yaakov Avinu, güneşin doğmak üzere olduğu bir saatte, kendisini, bir anda karşısına çıkan esrarengiz bir adamla dövüşürken bulur. Mücadele sırasında Yaakov’un siyatik siniri zedelenir. Yine de esrarengiz adamı alt etmeyi başarır ve onu sıkıca tutar. “Bırak beni” diye bağırır düşman. “Güneş doğmak üzere.”
Yaakov bu sözler üzerine, kavga ettiği kişinin, yoldan öylesine geçen birisi olmadığını anlar. Hahamlarımıza göre gerçekte bu kişi, Esav’ın, Yaakov’a zarar vermek isteyen koruyucu meleğidir. Yaakov bunu fark ettiği zaman, meleği bırakmak için bir şart koşar: “Beni mübarek kılmadığın sürece seni serbest bırakmayacağım.”
Midraş, herkesin bir melek temsilcisi olduğunu belirtir. Tanrısal İlham’a sahip biri olan Yaakov Avinu’nun melek rakibiyle olan mücadelesi ertesi gün karşılaşacağı ölümcül kardeşi Esav’dan önce bir prova niteliğindeydi. Talmud, söz konusu meleğin, güneşin doğuşuyla beraber yapması gereken semavi bir görevi olduğunu açıklar. Melek, işte bu sebepten dolayı Yaakov’dan kendisini bırakmasını ve görevini yerine getirmesine izin vermesini istemekteydi.
Yaakov’un isteği üzerine, melek Yaakov’a ismini sorar ve cevabı aldıktan sonra söyleyecklerini söyler: “İsmin bundan sonra Yaakov olarak çağırılmayacak, çünkü (bundan sonra ismin) Yisrael (olacaktır.) Çünkü ilahi varlıklarla ve insanlarla mücadele ettin – ve (bu mücadelelerden galip çıkmayı) başardın” (Bereşit 32:29).
Ardından Yaakov meleğin adını sorunca, oldukça garip bir cevap alır. Melek kendisine, “İsmimi neden soruyorsun?” der. Cevap bu kadardır .
İşin daha da ilginç yönü Yaakov için bu cümlenin tatmin edici olmasıdır. Zira Yaakov bunun ardından meleğe bir soru daha sorma ihtiyacı duymaz. Yaakov bu olayın ardından topallayarak ailesinin yanına döner.
Rabi Mordehay Kamenetsky buradaki açık soruya işaret eder: “Meleğin cevabının anlamı nedir?” Melek Yaakov’un sorusuna neden bir soruyla karşılık vermiştir? İsmini açıklamayı neden reddetmiştir? Ya da melek acaba, bu soruyla Yaakov’a istediği ve beklediği cevabı mı vermiştir?
* * *
Bir aile akşam yemeği için masa etrafında toplanmıştır. Çocuklar bilmeceler ve dolambaçlı sorular sorarak anne-babalarını sıkıştırmaya çalışmaktadır. Beyin jimnastiği niteliğindeki soruların bazıları oldukça zordur, ama karı-koca bunların üstesinden başarıyla gelirler. Sonunda ailenin küçük kızı, herkesi şaşırtacak bir şeyler anlatacağını söyler. Herkese, vereceği ipuçlarını can kulağıyla dinlemelerini söyledikten sonra sorusuna başlar.
Kız Çin’in yaklaşık 1,393 milyar nüfusa sahip olduğunu söyleyerek cümlesine başlar. Ülkenin yüzölçümü 9.472.000 kilometrekaredir ve nüfus yoğunluğu kilometrekarede 147 kişi olarak belirlenmiştir. Küçük kız Çin’de konuşulan dillerle cümlesine devam eder: Mandarin, Yue, Wu, Hakka, Xiang, Gan, Minbei, Minnan… Daha sonra susar… Birden cebinden bir fotoğraf çıkararak ailesine gösterir ve sesindeki alaycı tonla sorar: “Bu Çinli kız kim?”
Aile fertleri birden şaşırırlar. Daha önce verilen istatistiklerle, hayatlarında ilk kez gördükleri şirin çekik gözlü kız arasında bir bağ kurmaya çalışırlar ama pek de başarılı olamazlar. Sessizliği, fotoğrafı biraz daha yaklaştıran kız bozar: “Bu resimdeki Çinli kız kim?”
Pes eden aile fertleri yenilgiyle omuzlarını silkerler. “Pekâlâ” diye kabul ederler. “Sen söyle bakalım. Bu resimdeki Çinli kız kim?”
Küçük kız zaferle gülümser. “Açıkçası kızın kim olduğu konusunda en ufak bir fikrim yok. Ve doğrusu size bir soru da sormadım. Size söylemek istediğim tek şey, Çin ile ilgili araştırma yaparken, diğer bilgilerle birlikte bu resmi gördüğümdü. Kızı tanımıyorum, ama resmin altında, isminin ‘Kim’ olduğu yazılıydı.”
* * *
Bazen, “neden soruyorsun?” cümleciği bir soru ifade edebilir. Ama bazen de bir cevap olarak karşımıza çıkabilir. Melek, Yaakov’un sorusuna oldukça hileli bir cevap vermişti: “Benim adım ‘İsmimi Neden Soruyorsun?’dur.” Hevron Yeşivası Dekanı Rabi Yeuda Leib Hasman, Esav’ın meleğinin, Yaakov yoluyla oldukça etkili bir mesaj verdiğini belirtir. Yaakov’la – Yisrael’le – mücadele edenler hiçbir zaman sorgulanmak istemez. Bizim düşüncesizce ve sebepsiz bir şekilde hareket etmemizi isterler. Sloganları, “neden soruyorsun?”dur. Çünkü soru sormadığımız zaman, cevap aramadığımız zaman, nelerin sorunlu olduğunu ve düzeltilmesi gerektiğini açığa vurmadığımız ve bu konuda bir şeyler yapmadığımız zaman, Esav’ın meleğinin üstün geleceğini bilirler. Soru sormazsanız, cevap vermek gereksizdir. Soru sorulmadığı, yapılanlar sorgulanmadığı ve onlar hakkında hesap sorulmadığı takdirde, karşınızdaki hareketler kontrolsüz bir şekilde gelişecek ve çekince denen şey ortadan kalkacaktır.
Tarih boyunca Bene-Yisrael devamlı olarak isim sormuşlardır. Moşe Tanrı’yla ilk konuştuğu zaman “… İşte ben Bene-Yisrael’e geleceğim ve onlara ‘Atalarınızın Tanrı’sı beni size gönderdi’ diyeceğim. Onlar bana ‘İsmi nedir?’ diye sorduklarında ne diyeceğim?” (Şemot 3:13) diye sorar. Tanrı cevap verir: “…Kim olacaksam O olacağım…” (Şemot 3:14) Bene-Yisrael Moşe’ye, Tanrı’nın, İsmi’nin kişileştirdiği insan-benzeri bir özelliğini soracaklardı. Tanrı da buna uygun bir cevap verdi. Aynı şekilde Yaakov da, kendisinin ve çocukları Bene-Yisrael’in tarih boyunca karşılaşacağı mücadelelerin vücuda gelmiş bir örneği olan meleğin, kendine has özelliğini merak ediyordu.
Cevap basitti. “Benim adım, ‘İsmimi Neden Soruyorsun?’dur.” “Bana soru sorma. Benim gücüm ve tüm varlığım senin sorgulamamana dayanıyor.” Bu isim çoğu zaman kafa karıştırıcı olabilir. Anlaması zor, hatta imkânsız olabilir. Hatta Çinceyi bile andırabilir. Fakat buna rağmen sormak zorundayız. Çünkü eğer sormazsak, cevabı bilmek bir yana, onun hakkında fikir sahibi bile olamayız.
Yaakov meleğe, simgelediği karakter tipini sormuş, aldığı cevapla, ileride kendi soyuna zor anlar yaşatacak olan kişilerin ortak özelliğini öğrenmişti. Bu özellik, gerçek sorulara tahammül edememeleriydi.
Comments