“Mutluyuz, hem de çok!
Bunu söyleyen ben değilim, yanlış anlaşılmasın, Devlet İstatistik Enstitüsünün raporunda var bu gerçek.
Enstitünün Ağustos sonlarında yapmış olduğu bir ankete göre İsrael nüfusunun yüzde 89’u hayatından memnun veya çok memnun. Ve bu işlerden anlıyanların ifadelerine göre bu sayı, tüm ülkelerin imreneceği çok yüksek bir oranmış. Aleyhteki, yani bir İsraelliyi mutsuz edebilecek olumsuz faktörleri düşünmeye çalıştım. Geçen yazılarımdan birinde de belirttiğim gibi ülke son zamanlarda hayat pahalılığında sınır tanımıyor. Etrafı, kuruluşundan bugüne 70 yıl geçmesine rağmen, hala onu yok etmeyi açık, (İran, Hamas, Hizbullah) veya kapalı (FKÖ ve diğerleri) bir şekilde gaye edinmiş ülke veya örgütlerle çevrili.
Ayrıca hemen hemen her evde ülkenin bağımsızlığının sağlanması ve korunması için yitirilmiş bir aile ferdinin veya fertlerinin portreleri asılı. Acılarıysa aile fertlerinin yüreklerinde kazınmış, ilelebet kalacak.
Ve tüm bunlara rağmen, yurt dışından gelen uçakların tekerlekleri alanın pistine değer değmez, uçakta bir sevinç alkışı kopar anında. Yüz kişiden seksen dokuzunun mutlu oldukları ülkelerine dönmelerinin saadetini simgeler bu alkışlar. “
Bu alıntı Ekim 2018 yılında yazdığım bir yazıdan. Aradan dört buçuk seneye yakın bir zaman geçmiş.
Şu anda ise ülkemde hemen her gün onbinlerce kişi, çoluk, çocuk, sağcısı, solcusu, genci, yaşlısı yurdun her tarafından gelip hükümet aleyhtarı gösterilere katılıyor.
Gösterilerin nedeni hükümetin meclisteki 64 milletvekillilik çoğunluğuna dayanarak yargı sisteminde köklü değişikliklere gitmek istemesi. (Veya gösterici tarafın iddiasına göre rejim değişikliğine gitmesi, demokrasiye son vermek istemesi.)
· Millet fena halde ikiye bölünmüş durumda.
· Göstericiler bu kanunların çıkması halinde ülkede demokrasinin sonunun geleceğine inanıyor.
· Hükümet yanlıları ise bu reformların/ değişikliklerin çok geç bile kaldığını iddia ediyor.
· Şirketler paralarını yurt dışına yolluyor. Yıllardır yurt dışından buraya akan yabancı sermaye duruyor.
· Dost ülkeler devamlı tenkitte.
· Yerli, yabancı pek çok ekonomist, lider, güvenlik uzmanları, kanaat önderleri hükümetin icraatlarına şiddetle karşı çıkıyorlar, ülke geleceğini kapkara görüyorlar.
Peki ne oldu da bu dört buçuk yılda bu hale geldik, hatta birbirimizi yiyecek hale geldik?
Benim bu konudaki görüşüm çok net olmakla birlikte İYT’nin iç politika konularındaki hassasiyetine saygı duyarak kendi görüşüme yer vermiyeceğim.
Ancak....
Olanlardan bazıları şunlar:
-Bu süre zarfında 5 kere seçime gittik, doğru dürüst istikrarlı bir hükümet kuramadık.
-Şu anki hükümet ise 120 milletvekilinden 64’üne sahipse de bazı önemli bakanlarının adli sicili büyük bir kitleyi rahatsız ediyor.
-Hükümetle yargı kurumları birbirine diş biliyor.
-Meclis kurullarında sözlüsünden vazgeçtik, fiziki çatışmalar güçlükle önleniyor.
-Ülkeye geçmiş katkıları tartışılmaz bazı insanlar ağza alınmayacak, yurttaşları şiddet kullanmaya dahi teşvik edecek sözler sarfediyorlar.
Biz seçmenler nerde yanlış yapıyoruz?
Hadi biz kafasızız, doğru seçimleri yapamıyoruz diyelim.
Ya siz şu anda seçilmiş 120 milletvekili?
Sizin hiç mi sorumluluğunuz yok bu olaylarda?
Bilíyorum sorumluluğu tek bir malum kişiye bağlayan epey insan var.
Ya diğer yüz on dokuzu?
Bunların hemen hepsi eminim birer birer, bu vatanın nasıl fedakarlıklarla, nasıl olağanüstü başarılarla, hatta mucizelerle kurulduğunu benden çok daha iyi bilen kişiler.
Yazık değil mi bu ülkeye?
Biraz cesur olsanız?
Biraz vatanı ve milleti iskemlenizin üstünde tutsanız?
Biraz egonuzdan ödün verseniz?
Ne mutlu ki halen aklı başında bir Devlet Başkanımız var. Ve onun önerdiği bir;
“Karşılıklı oturup konuşma mutabakat planı” var.
Cumhurbaşkanı taraf tutmamaya çalışıyor. Önerdiği planı taraf tutmamaya çalışıyor.
Haydi 120’ler!
Egonuzu kapının dışında bırakın, elinizi vicdanınıza koyun ve oturup karşılıklı uzlaşmayla bu milletin artık yüzünü güldürün.
Güldürün ki uçakların tekerlekleri Ben Gurion pistine her değdiğinde içlerini yine bir mutluluk kapsasın!
コメント