Diaspora Yahudilerini İsrael’deki savaştan çok ülkelerinde tırmanan antisemitizm endişelendiriyor. Hele Avrupa ve ABD’deki Filistin lehine gösterilerin ulaştığı boyutlar korkutucu bir durum aldı.
“From the river to the sea” başlıklı yazımda şöyle bir saptamada bulunmuştum: “Sovyetler Birliği’nin dağılması ve ortaya çıkan enkazdan sonra komünist ideoloji çöktü. Dünyada hiç kimse proleteryanın diktatörlüğünden söz etmez oldu. (...)Bir kısım sol düşünce sınıf kavgasının yerine etnik ayrışımları koydu. Ezilenler kimdi, başarı grafiğinde en alt sırada yer alanlar kimlerdi? Afro-Amerikalılar, LGBTI’ler, göçmenler, kadınlar ve tabi ki Filistinliler”.
“İsraelli” veya “Yahudi” bu yeni akımın peşine sürüklenenler açısından ihaneti, muhalefeti, zararlı düşünceyi, dünyada nefret edilen, karşı olunan herşeyi temsil etmektedir.
“Filistin” ise rüyalarındaki ülkedir; yaşamak istedikleri hayal ettikleri ülkedir. Değiştirmeyi başaramadıkları, ayırımcılığa, baskıya, eşitsizliğe tabi tutuldukları kendi ülkeleridir. Gerçekte İsrael’i haritadan silmek isterken kendi topraklarında kendilerinden üstün ve egemen olan etnik çoğunluğun gücünü kaldırmak istemektedirler.
Filistin halkı ile bu dayanışma batıda veya doğuda, özgür veya totaliter bir ülkede yaşayan ve kendi gerçeklerini değiştirmekten yoksun mutsuz kitlelerin hakikatlerden kaçmalarının bir ifadesidir.
Filistin etnik ayırımcılığa tabi tutulan toplulukların çalınmış topraklarıdır aynen kendi düşlerindeki, yaşamak istedikleri ülkenin ellerinden çalındığı gibi. Bu topraklar Yahudiler tarafından çalınmıştır. Yahudiler Güney Afrika Cumhuriyeti’nde veya diğer Afrika ülkelerinde olduğu gibi yüzyıllar boyu topraklarını sömürgeleştiren, yoksulluklarından sorumlu olan emperyalist, işgalci güçleri temsil etmektedir şimdiki zamanda.
Bu inançların mantık yoluyla, kanıtlar getirilerek, gerçeklerin gösterilmesiyle değiştirilmeye çalışılması boşuna çabadır. Örneğin İsrael nefreti ile beslenen bu insanlara İsrael’in bir gün kendi vatanlarını da işgal edeceği, Hamas’ın ön safta savaşarak kendi ülkelerini koruduğu savından nasıl vazgeçirebilirsiniz?
Geçmişte insanlar Yahudi’nin Tanrı’nın lanetine uğramış bir kabile, Peygamber’lerine ihanet etmiş, hatta ölümüne yol açmış bir millet olduğuna inandırılarak, bu yönde eğitilerek yetişmişlerdir. Bu inanç eğitimsiz veya eğitimli olsun bu insanların DNA’larına işlenmiştir.
21. yüzyıl insanının bu patolojik durumunun sorumlusu pek tabi ki ne Yahudiler ne de İsrael’dir. İsrael-Filistin sorununun çözüme kavuşturulması da bu sorunun nereden kaynaklandığı ile zerre kadar ilgilenmeyen, bu konuda hiçbir bilgisi olmayan çağımızın mutsuz veya kışkırtılan kitlelerini teskin etmeyecektir.
Batı ülkeleri giderek bu sorunun kendi bünyelerinden, kendi iç çelişkilerinden kaynaklandığını ve antisemitizmin yeni oluşumuna karşı ülkelerinin geleceği için mücadele vermeleri gerektiğini kavramaları belki zaman alacaktır. Çünkü yeni antisemitizm sadece Yahudinin değil Batı’nın da sorunudur. Belki de Diaspora Yahudisi için antisemitizmden korunmanın tek çözümü, bugün veya yarın, kendisi veya torunlarının er veya geç, her yıl dualarımızda tekrarladığımız gibi kendi ülkesinde yaşamayı seçmesidir.
---------------
Not: Uluslararası Adalet Divanı Savcısı Karim AA Khan’ın, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Savunma Bakanı Yoav Gallant ile Hamas terör örgütünün başları Yahya Sinwar, Mohammed Deif ve İsmail Haniye için tutuklama başvurusunda bulunması, 7 Ekim pogromu sorumluları ile demokratik bir ülke liderlerini aynı kefeye koyması da yeni antisemitizmin farklı tezahürü Batı’nın büyük bir ayıbıdır.
Comments