Yıl 1976 lise son sınıf öğrencisiyim (yaşım ortaya çıkıyor, ama olsun zaten saklamıyorum ki) edebiyat ve psikoloji öğretmenlerimiz ortak bir etkinlik hazırlıyor. Bir münazara... Konusu da aynen şöyle “Eğer kalbinizin içindekileri dışa vuran bir teknoloji olsa idi kullanır mıydınız ? ”
70’li yılların çiçek çocukları idik. İdealisttik, dürüstlük ilkeleri söylevleri veriyorduk ve bu teknolojiyi çoğumuz kabul ettik.Henüz hiçbirimiz hayatın acı gerçekleri ile pek de karşılaşmış değildik.. Belki de bu yöntem ile platonik aşkımıza ulaşacağımızı umuyorduk. Yıllar içinde bazen birilerini kırmamak adına, bazen bize giydirilen bir elbise ile rollerimize adapte olmak adına, fedakarlıklar yapmamız gerektiğinin henüz farkında değildik.
Hiçbirimiz henüz Doğan Cüceloğlu’ nun “Mış Gibi Hayatlar” kitabını okumamıştık. O yıllarda belki kitap henüz yazılmamıştı. Mış gibi yaşanan hayatlar beni çok etkiler. Mış gibi zordur... Zaman gelir kendiniz bile inanırsınız, zaman gelir gerçeğinizi unutursunuz...Ama gün gelir o gerçekler sizi bulur ve rahatsız eder. Kapınızı tıklar ve kabus başlar...
Mış gibi yaşayanlar kendilerinden mi kaçar?
Mış gibi yaşayanlar savaşmaktan mı korkar?
Mış gibi yaşayanlar yarattıkları dünyanın dışında bir dünyadan habersiz midir?
Severmiş gibi, üzgünmüş gibi, kardeşim gibi, gibi gibi...Gibi bir benzetmedir, gibi gerçek değildir. Bazı insanlar farkına bile varmazlar bu durumun, doğdukları ortamın, ailelerinin verdikleri kültürün yarattığı izler ile yaşarlar. Kendi gerçeklerini gördükleri zaman ise iş işten geçmiştir. Düzen kurulmuş, düzeni değiştirmek ise kaosun parçası olmaktır. Buna değer mi sorusu gündeme gelir. Kuşaktan kuşağa aktarılanlar kaderimiz olur. “Kendimize rağmen, kendimiz için yaşamak” bencilliktir.
Sözü döndürüp dolaştırıp Delfi tapınağında yazılı o ünlü söze geliyoruz. “Kendini tanı”. Kendini tanımak, mutluluk ile doğrudan ilişkilidir. Kendimizi tanımak, yeteneklerimizin ve eksiklerimizin farkına varmak yapacağımız tercihleri etkiler. Bu tercihleri ne kadar doğru olur ise hayatın içinde o kadar az kayboluruz. Söylemlerimiz eylemlerimiz ile çelişmez. Düşündüklerimiz, davranışlarımız ile çatışmaz, bizi de hayat ile uyumlu bir hale getirir.
Şimdi de sizlere bilinen bir fıkrayı anlatmak isterim;
Bir “jewish mama” parkta oynayan çocuklarını seyrederken yanına başka bir anne yaklaşır ve sorar “çocuklarınız kaç yaşında.” Bizimkisi cevap verir doktor olan kız beş, mühendis olan erkek yedi yaşında.” Bu çocuklar ya bu giysi ile yaşam boyu doktor veya mühendis olarak yaşamlarına devam edecekler ve gerçekler ile tanışmaları zaman alacak, ya da başkaldırı ile, savaşarak başka bir dünyaya yelken açacaklar.
Doğan Cüceloğlu, “Mış gibi yaşayanlar, kendi varoluşlarını yaşamıyorlar” diyor. Kararı verin, kendinizi yaşayın bundan hiç pişman olmıyacaksınız. Siz kendiniz gibi yaşadıkça, çevreniz için daha faydalı olacaksınız. Şu an bu yazıyı okuyan herkes bir düşünceye dalıverdi. Keşkelerimiz, iyi ki lerimiz, gözümüzün önünden geçiyor. Ve bir edebiyat öğretmeni ile bir psikoloji öğretmeninin deneyine katılmak ile katılmamak arasında kaldınız...
Her seçim bir tercih…
Her tercih bir vazgeçiştir...
Kommentare