Bilindiği üzere Erets Yisrael’de de iki gün kutlanan Roş Aşana ve Diaspora’da da bir gün kutlanan Yom Kipur dışında, Yom Tov adı verilen, belli başlı işleri yapmanın yasak olduğu bayramlar Erets Yisrael’de bir, Diaspora’da iki gün olarak kutlanır. Bunun tarihi sebeplerine girmenin yeri burası değil. Ancak bu durumdan dolayı, bir Yom Tov olan Pesah’ın yedinci günü bu yıl Cuma gününe rastladığı için, ertesi gün olan Şabat gününde haftalık peraşa okumalarına devam edilecek ve bu hafta, sıradaki peraşa olan Ahare Mot peraşası okunacaktır. Buna karşılık Diaspora’daki ikinci Yom Tov günü önümüzdeki Şabat’a rastladığı için, bayramın bu gününe özgü peraşa okunacağından, haftalık peraşa okuma rutinine bu hafta değil, gelecek haftaki Şabat günü Ahare Mot peraşasıyla devam edilecektir. Bu sebeple uzunca bir süre Erets Yisrael’de peraşalar Diaspora’dan bir hafta önce okunacaktır. Bu süre boyunca buradaki peraşa yazıları, Erets Yisrael’de okunan peraşayı konu alacaktır.
Ahare Mot peraşası birkaç farklı konuyu ele alır. Aaron’un iki oğlu Nadav ve Aviu’nun Kutsallar Kutsalı’na yetkisiz bir ateş getirmeleri sonucu ölmelerinin ardından, Tanrı, Aaron’a Kutsallar Kutsalı’na her zaman giremeyeceğini, bunu sadece yılda bir gün, Yom Kipur’da, bugüne özel ibadet çerçevesinde yapabileceğini bildirir. Bunun ardından peraşa Yom Kipur’daki özel ibadetin ayrıntılarını aktarır. Daha sonra hayvan kesimi ve kan yeme yasağıyla ilgili bazı noktalara değinir. Ahare Mot peraşası, Yisrael halkının saf ve kutsal olma gereğinden bahsettikten sonra, bu kutsiyeti bozan yasak cinsel ilişkilerin bir listesini vererek sona erer.
Son bölüm dâhilinde Tora şöyle bir talimat vermektedir: “İnsanın, yerine getirdiği ve onlarla [veya: onlar sayesinde] yaşadığı hükümlerimi ve kanunlarımı gözetin – Ben A-Şem’im” (Vayikra 18:5).
Basit anlamda, “onlar sayesinde yaşadığı” ifadesi, toplumsal düzene dair emirleri kastetmektedir. Düzgün bir sosyal yaşam, ancak toplumun bu yasalara uyması sayesinde huzurlu ve istikrarlı kalabilir.
Öte yandan “onlarla yaşamak” ifadesi, Tora’nın mitsvalarının özellikle “yaşamak için” verildiğini belirtir. Yahudiler mitsvaları sadece, yaşamlarını tehlikeye sokmadığı sürece uygulamakla yükümlüdürler. Bu nedenle, bir emrin uygulanması hayatı tehlikeye sokuyorsa, hayatı koruma ihtiyacı, söz konusu mitsvayı kenara iter ve öncelik kazanır. Yaşam tehlikesi söz konusu olduğunda bile önceliğini yitirmeyecek üç ciddi yasak vardır: Putperestlik, cinsel ahlaksızlık ve cinayet. Bu üçü haricinde, bir insan ölüm ve ihlal arasında bir seçim yapmak durumunda bırakıldığı takdirde, mitsvayı ihlal etmelidir.
Hiduşe Arim bu ifadeyi eğitsel bir bakışla yorumlar: İnsan Tora’nın emirlerini rutinin getirdiği bir duygusuzlukla yerine getirmemeyi öğrenmelidir. Yahudiler, emirlerin içinde, esas neşe kaynağını, şevki ve yaşamı bulmalıdırlar – “onlarla yaşamalıdırlar”.
Tora’nın açıklamalı Aramca çevirilerine ve Raşi’ye göre, pasuktaki “yaşamak” sözcüğü, bu dünyadaki uzun ömrü değil, özellikle Gelecek Dünya’daki ebedi yaşamı ifade etmektedir. Zira insan ne kadar uzun ve ne kadar iyi şartlarda yaşarsa yaşasın, bu dünyadaki varlığı sona erecektir. Tora’nın, herkesin ölümlü olduğu bu dünya için “yaşam” vaadinde bulunması anlamsız kaçtığından, bu ifade ölümden sonraki ebedi yaşamı ifade ediyor olmalıdır. Bu da, yukarıda aktarılan, “Üç günah haricinde, bir insan ölüm ve ihlal arasında bir seçim yapmak durumunda bırakıldığı takdirde, mitsvayı ihlal etmelidir” prensibini doğru bir perspektife yerleştirir. Bu prensip, salt yaşamın, başlı başına değil, sadece “Gelecek Dünya’ya hak kazanmak yönünde daha çok fırsat anlamına geldiği için” bir değer olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle Hahamlarımız, “[Eğer alternatifi ölümse,] Bir Şabat’ı ihlal et ki; başka birçok Şabat’ı yerine getirebilesin” derler (Talmud – Yoma 85b). Başka bir deyişle: Yaşam bir değerdir; ama sadece gerçek ve değerli amaçlara uygun kullanıldığı ve Gelecek Dünya’ya bir koridor oluşturduğu ölçüde. Bu da mitsvaların gözetilmesi ve uygulanmasıyla mümkündür. Zira insan, sadece onlar sayesinde ebedi hayatı yaşayacaktır.
Vilna’lı Gaon’la ilgili bir olayı aktararak konuyu bağlayalım:
Bir tüccar, arabası malla yüklü bir halde Vilna şehrine gelir. Oldukça soğuk ve karlı bir gecenin geç saatleridir. Her yer karanlık ve sessizdir. Ancak evlerin birinden zayıf bir ışık gelmektedir. Donmaktan korkan tüccar bu eve gelip kapıyı çalar. O zayıf ışığı Tora öğrenimi için kullanan Vilna’lı Gaon Rabi Eliyau Kremer kapıyı açar. Tüccarın durumunu görünce, ev halkından, ateşin canlandırılmasını, adama yiyecek ve içecek hazırlanmasını rica eder. Yemeğin ardından Gaon, adam için yatacak bir yer hazırlar.
Duygularına hâkim olamayan tüccar Gaon’a sorar: “Rabi, Gelecek Dünya’da bir yerim olacak mı?”
“Bu dünyayı garantiledin mi ki, Gelecek Dünya ile ilgili soru soruyorsun?” der Rabi Eliyau.
“Ne biçim bir hayatım var ki!” diye iç çeker tüccar. “Hafta boyunca, kafamı koyacak bir yer olmaksızın hareket halindeyim. Doğru dürüst dua edecek zamanım yok ve ailemi açlıktan kurtaracak kadar parayı da zar zor kazanıyorum. İşte bu dünyadaki hayatım böyle.”
“Bir düşün” der Gaon. “Bu kadar ağır çalışmana karşın bu dünyada düzgün bir yere sahip olamadığını söylüyorsun. Öyleyse hakkında hiçbir gayret göstermediğin Gelecek Dünya’da yer alabilmeyi nasıl ümit ediyorsun?”
Comments