Içinde bulunduğumuz haftalar öğrenim yılının sonuna gelmenin işaretlerini taşıyor. Büyük çocukların okul gezileri, küçük çocukların sene sonu gösterileri derken tatil planları da son şekillerini almaya başlıyor. Korona döneminin başından itibaren görüşemediğim Türkiye'deki ailemin gelmesine de sayılı günler kaldı... Nasıl geçtiğini anlamadığım bu süreçte ailemize iki yeni bebek katıldı. Çocuklar ile hasret gidermek bir yana, torunları ile tanışacak olmaları da bu sürecin en heyecanlı anları olacak.
Kişisel olarak terapi dünyasındaki eğitimimin üçüncü yılının sonuna geliyorum. Sınavlar, ödevler ve stajlarla yoğun olmanın yanında son ayları travma konusunda çalışmalarla geçirdim. Her birimizin hayatında küçük büyük tek kerelik ya da tekrarlayan birçok travması vardır: Cenin & doğum travması, ebeveyn ya da yakın akraba vefatı, hastalık, kaza, yaralanmalar, fiziksel, duygusal yada ekonomik şiddet, deprem, yangın, cinsel suistimal, terk edilme, aldatılma, ameliyat alçıda uzun süre hareketsiz bırakılan kol yada bacak, doktor ziyaretleri...
Peki iyileşme nasıl başlar? Beden ve ruh arasındaki kopukluk travmanın en önemli etkilerinden biridir. Çoğu zaman soğukkanlı görünmeye çalışırız, sanki hiçbir şey olmamış gibi davranan kahraman rolünü oynarız. Gerçek kahramanlığın yaşanan deneyimleri bastırıp inkar etmek değil, onları açıkça kabullenecek cesarete sahip olmak olduğunu anlayana kadar...
Benim de diş doktorları ile ilgili travmam olduğunu tahmin ediyordum ama bugüne kadar somut bir çalışma yapmamıştım. Detaylarına inmeyecegim ama yaşımın yarısı kadar bir zamanı kapsayan bu travmalar kronikleşen diş eti problemleriyle kendini belli ediyordu. Onlarca farklı doktor ve tedaviye rağmen iyileşmeyen diş eti çekilmesi, hassasiyet ve iltihaplarım bu travma terapisi sayesinde birkaç ay içinde tamamen geçti. Ortodonti tedavisi için hep bir umutla beklerken birçok diş doktoru, diş eti problemlerim nedeniyle "o telleri asla takamayacaksın" diyordu. Baruh A-şem bugün bu yazıyı yazarken 40 yaşına birkaç ay kala metalik bir gülümsemeye sahip oldum...
Bir insanın umudunu kırmak asla başaramazsın demek de çok büyük bir travma sebebi olabiliyor...
Geçen haftanın peraşasında israel topraklarına gönderilen casuslar, Tanrı'nın onlara yaptığı mucizeleri görmek yerine, kötü bir gözle olumsuz bir raporla geri döndüler… Sürgünde olan bir halkın umutlarını yıktılar, Tanrı'nın vaat ettiği topraklar hakkında laşon ara yaptılar, sebepsiz yere akıttıkları gözyaşı ile 9 av ( tisabeav) tarihinin nesiller boyu kronik bir yas gününe dönüşmesine sebep olan bir travma yarattılar..
Dilerim toplumsal olarak bu travmayı dönüştürebilir, ilahi bir sevinçle kutlanacak günler olarak görmeye nail olabiliriz...
Comments