Bir evvelki yazımda Messi’nin kazancından bahsetmiş ve aldığı rakkamların ticari mantık ve gerekçelerini anlamakla birlikte etik ve toplumsal açıdan bana oldukça ters geldiğinden söz etmiştim.
Nasıl ki demokrasinin mevcut yönetim şekilleri içersinde “en az kötü olanı” olduğuna inanıyorsam, kapitalizmin de ekonomik modeller arasında “en az kötü olanı” olduğuna inananlardanım.
Öte yandan özellikle son yıllarda bu sistemin, kapitalizmin, eksik ve sorunlu taraflarını gören pek çok kişi ve kuruluş da sistemde bazı “ince ayarlar” la oynayarak bir düzeltme yapılması için kolları sıvıyor. Önemli filantroplardan, -örneğin Gates Vakfı-, ülke yöneticilerinden değişik uluslararası örgütlere kadar örnekleri pek çok. Bu yazımda bunlardan bir tanesine Japon Buşido felsefesine ve amaçlarına değinmek istiyorum.
Buşido sekizinci yüzyıldan başlayarak günümüze kadar gelmiş Japon savaşçı sınıfının bir yaşam şekli. Buşi savaşçı, do ise yol demek.
Dini inanç sisteminden ziyade, bir etik kodlar sistemi.
Erdemleri arasında doğruluk, adalet, cesaret, merhamet, iyilikseverlik, nezaket, namusluluk, samimiyet, şeref, sadakat ve nefsine hakimiyet yer alıyor. Bu erdemleri uygulayan savaşçılar ölümden korkmuyor ve bu dünyadaki yaşamlarında savaşmak ve öldürmek için eğitildiklerinden, Budist inancına göre öteki dünyadan bir beklentileri olamıyor. Böylesine bir özveri var bu insanlarda.
Sekizinci yüzyılda ortaya çıkan, kılıçlarına güvenen, okumuş, cesur, sadık, şair- savaşçı bu kitle, İkinci Dünya savaşında Japonların intihar komando pilotları olarak hizmet verdiler. Günümüzde ise bu insanlar modern Japon kültürünün bir parçası olarak çalışanlarından azami verimlilik isteyen Japon şirketlerinde cesur ve özveri ve sadakat dolu bir şekilde çalışarak işverenlerine yararlı oluyorlar.
İşte bir Japon holdinginin CEO’su olan Kengo Sakurada “buşido” prensiplerinden hareketle kapitalizmin “yeniden ayarlama/ reset” edilerek daha sürdürülebilir bir ekonomik sisteme dönüştürülebileceğini iddia ediyor.
Son zamanlarda pandemi gibi, iklim sorunları gibi dünya çapındaki felaketlerde dahi ulusların yeterince işbirliği yapamamaları Sakuradayı tetiklemiş ve kendi şirketinde başlattığı yeni düzeni tüm dünyaya tanıtma çabasına girişmiş.
Üç temel prensibi var benim “Buşido Manifesto”mun der Sakurada.
Hepsi de Buşido erdemleri üzerine kurulu.
Birincisi uzun vadeli refahı kısa vadeli karlara yeğleme prensibi.
(Yani “hayat bir gün, o da bugün” prensibinin tam tersi).
Altruizm ve kişisel menfaatlerin karşılıklı bir şekilde dengelenmesi, şirketlerin “sosyal değer” yaratma girişimleri. Sürdürüleblir bir dünyanın olmazsa olmazları.
İkincisi ticari şirketlerin emsal teşkil ederek bu projede başrole soyunmaları. Şirketlerin değişik menfaat gruplarının, “stakeholders”, istek ve gereksinimlerini gözönüne alarak çözüm üretmeleri. Çalışanlar, şirket sahipleri, tedarikçiler, müşteriler, sendikalar, toplum. Tüm bu değişik ve çıkarları çatışan menfaat grupları arasındaki dengeyi sağlamak ve rekabetten sıyrılıp pastayı büyütme konusunda işbirliğine ve kazan- kazan formatına geçme çabaları.
Üçüncü olarak da şöyle diyor Sakurada:
Sosyal sorunları çözmek, sürdürülebilirliği yakalamak artık geçmişin modelleriyle başarılamaz. Değişimi gerçekleştirebilmek için inovasyon şart. Ve inovasyon da ancak insanlararası, uluslararası işbirlikleriyle başarıya ulaşabilir.
CEO’luğunu yaptığı Sompo şirketinin yeni sloganı “tüm üyelerinin yaşamlarını refah ve sağlık içinde sürdürebileceği bir toplum yaratmak”.
Günümüz teknolojilerinden yararlanarak, gerçek zaman verilerini kullanarak çalışanlarının sosyal sorunlarını çözmeye çalışıyor şirket. Tabii bu arada hükümet ve değişik örgütlerin “karar vericileri”nin de desteğine gereksinim var. Çeşitli “menfaat grupları”nın işbirliği şart.
Nihai amaç “sürdürülebilir toplum”a ulaşarak çocuklarımıza daha güzel, daha adil, daha yaşanılır bir dünya bırakabilmek.
Biliyorum yazdıklarımın hemen hepsi son derece soyut izahatlar. Bunları bir nebze somutlaştırmak çok ayrıntı, örnek ve yer gerektirecek ve muhtemelen siz okuyucularımı da sıkacak. Onun için burada kesiyorum. (Bazı somut örnekler için Ronen Gafni’nin TEDx konuşmalarını veya kitabını referans verebilirim.)
Ama inanın bu buşido örneğinde olduğu gibi dünyanın pek çok yerinde pek çok değişik girişimlerle günümüz dünyasını daha yaşanılır, daha sürdürülebilir bir formata sokmak için çalışmalar yapılıyor.
Uluslararası Enerji Komisyonunun başındaki Fatih Birol yerküremizin ısısının artmasını önlemek için CO2 emisyonlarının düşürülmesine odaklı, “Project Include” un başındaki Ellen Pao, enerjimizi daha adil bir dünyanın yaratılması için gösterilere, protestolara, çalışanlarına gaddarca davranan şirketlerin boykotuna harcamamızı öğütlüyor, buna çalışıyor, “ Y Combinator” örgütünün başındaki Michael Seibel teknolojiyi demokrasileri güçlendirmek için kullanmamızı istiyor, dünya liderlerine “How dare you!” çıkışını yapan iklim savaşçısı Greta Thunberg’i ise hepimiz hatırlıyoruz…
Örnekler pek çok.
Dilerim başarırlar.
コメント