Okuyucu sayımda bir kriz yaşamamak için baştan söyleyeyim.
Bu yazıyı okumaya devam etmeniz için futbolu anlamanız veya sevmeniz gerekmiyor. Konu o değil.
Hemen hepinizin bildiği gibi Messi, muhtemelen Ronaldo’yla birlikte, son on yılın, belki de her zamanın en iyi 3-4 futbolcusundan biri. Olağanüstü bir yetenek. Geçtiğimiz aylarda manşetlere taşınmasının nedeni ise doğup büyüdüğü, şöhrete ulaştığı Barcelona kulübünden ayrılmak zorunda kalması.
Yazım bu son iki kelimeye odaklanacak, zorunda kalması, futbolculuğunun analizine değil.
Dünya Futbol Örgütünün bazı kuralları var. Bu kurallar çerçevesinde bir futbol kulübünün bütçesinin de dengede tutulması gerekiyor. Buna göre kulüpler belirli miktarların üstünde borçlanıp istedikleri futbolculara diledikleri paraları ödeyemiyorlar. Bence doğru bir sistem.
Messi’nin Barcelona’dan ayrılmak zorunda kalmasının ana nedeni de bu kuralda yatıyor. Kulübün bugünkü bütçesinin durumu ona senede 120 milyon Euro, (yazıyla yüz yirmi milyon!) ödemeye devam etmesine olanak tanımıyor.
Ve Messi ayrılma kararını açıkladığı basın toplantısında gözyaşlarıyla kulübüne veda ediyor. Şimdi; bir futbolcunun kulübünden gözyaşlarıyla ayrılması özellikle yürekleri daha hassas olanları duygulandırıyor. Hisleniyorsunuz doğal olarak. Ancak....
Olaya değişik bir açıdan bakarsak, (köşemin adı bakış açısı ya),
Ufak bir hesap yaptım.
Messinin aylık maaşı bu hesaba göre on milyon Euro.
Ben anlamakta zorluk çektiğim için affınıza sığınarak tekrar edeceğim.
Messi’nin banka hesabına her ay on milyon Euro yatıyor, takımı kazansa da kazanmasa da -kendi iyi oynasa da, oynamasa da.
Messi’nin aylık kazancını alıp bizim gibi fanilerin dünyasına taşımaya çalışacağım. Bunu yaparken de asgari ücretle çalışan veya ona bile erişemeyen milyarlarca insanı hesaba katmayacağım. Vicdansızım bugün.
Ya üstün bir sosyo ekonomik çevreye doğan şanslıları, ya da kendi yetenek ve çalışkanlıklarıyla en üst seviyelere tırmanabilmiş, Tanrı’nın “yürü ya kulum” dediklerini mukayeseye alacağım sadece.
Ayda on milyonu aklınızın bir köşesinde tutun.
Şimdi “yürü ya kulum” lardan birini ele alalım.
Bu şanslı kişi iyi eğitim almış çalışkanlardan. 18 yaşında çalışmaya başlıyor, 68 yaşında emekli oluyor. Yani 50 sene çalışıyor. (Bu arada dört sene de hem okuyor hem çalışıyor) Elli sene !!. Messi’nin bir ayda kazandığını, elli çalışma yılında kazanabilmesi için her ay tam 16,666 Euro ortalama maaş almış olması gerekiyor. Dünyanın pek az yerinde, pek az “ÇOK BAŞARILI KİŞİ”, bu maaşı elli sene boyunca elde edebilir.
Tamam Messi dünyanın en iyi futbolcusu, kabul ediyorum.
Ama dünyanın en iyi veya en iyiye yakın cerrahı veya öğretmeni veya hukukçusu veya bilim adamı da var.
Onlar da dünyanın en iyi futbolcusundan az önemli değiller. (Bence bir cerrah veya bilim adamı veya eğitici çok daha mühüm ama neyse!)
Hiçbiri ayda on milyon Euro kazanmıyor
Buna karşılık bu gibi rakkamları kazanan başka yıldız sporcular veya şöhretler tabii ki var. Messi yalnız değil.
Demek istediğim bu işte büyük bir çarpıklık var gibi. Kapitalist sisteme karşı değilim ama bu çarpıklık onun sonucuysa, burda düzeltilmesi gereken bir durum var gibi geliyor bana. (Kapitalist sisteme karşı değilim zira bence aynen demokrasi gibi mevcut sistemlerin en az kötü olanı).
Messi’ye bu parayı ödemenin ticari mantığını da anlayabiliyorum. Satılan formalarının, hediyeliklerinin, reklamlarının geliri bu maaşı ticari açıdan haklı kılabilir.
Anlayamadığım, ayda on milyon euro alamıyorsunuz diye bir işyerinden ayrılmak zorunda kalmak ve bunu gözyaşlarıyla basınla paylaşmak.
Hani şimdi Messi “ben bir sene ayda sadece bir milyon euro alıp kulübümde devam edeceğim” deseydi yaşamında çok mu değişiklik olurdu?
Paranın yanısıra başka hiçbir değer kalmadı mı bu dünyada? Hani eskiden forma aşkı diye bir arkaik tabir vardı. Ne Metin Oktay’ı Fenerbahçe formasıyla ne de Lefter Küçükandonyadis’i Galatasaray formasıyla hayatta göremezdiniz, transfer ücreti ne olursa olsun!
Dilerseniz kapitalizm, dilerseniz teknoloji deyin, dilerseniz “hayat bir gün, o da bugün felsefesi” deyin, demem şu ki günümüzde değerler kökünden değişti…
Kusura bakmayın benim ufak kafam Messi’nin gözyaşlarını algılayacak güçte değil!
---------------------
Not: Şimdi de biraz promo yapayım. Bir sonraki yazımda kapitalist sistemin bu çarpıklığına bir nebze düzen getirmeye çalışan yaklaşımlardan bir tanesinden, buşidodan söz açacağım. Merak etmeyin Ortadoğu sorunlarına, İran, Hamas ve Hizbullaha ondan sonraki hafta da tekrar döneriz!
Haa, bu arada, çalışanlarına on milyon şekellik/ (üç milyon dolarlık!) bir parti düzenleyen İsraelli şirketin hiçbir hissesine sahip olmadığım için de mutluyum!
Comentários