Bugün inanılması zordur – ancak 1948 yılında verilmeye başlanan Israel pasaportlarında “Almanya dışında bütün ülkeler için geçerlidir” ibaresi yer alıyordu! Şoa hatırası daha taptaze iken, yeni kurulmuş olan devlette Almanya’ya karşı hisler işte bu durumdaydı...
Başbakan Angela Merkel ise geçtiğimiz günlerde Israel’de bulunduğunda, Yad Vaşem ziyaretçi defterine şu notu bıraktı: “Almanya’da yeniden Yahudi yaşamının olması, yüce bir güven belirtisi olarak yorumlanabilir ve antisemitizme karşı kararlılık ile cephe almamız yükümlülüğümüzün altını çizmektedir.”
Bugün Almanya topraklarında 200 bini aşkın Yahudinin yaşadığı tahmin edilirken, sadece Berlin’de 25.000 Israel vatandaşı bulunuyor! Pasaportlarından bu utanç verici ibarenin 1956 yılında kaldırılması, keza iki ülkenin 1965’de diplomatik ilişkiler kurmasının ardından Israel bugün Almanya’nın en sıkı dostları arasına girmiştir. 2008 yılında Knesset bünyesinde konuşan ilk Almanya Başbakanı olarak tarihe geçmiş olan Merkel, ülkesinin Şoa karşısındaki sorumluluğunu ülkesinin “varoluş nedenlerinin arasında” tanımlamış ve bu bağlamda “Israel’in güvenliğinin bir Alman Şansölyesi tarafınca asla tartışılamayacağını” belirtmişti. İşte bunun için olsa gerek, Naftali Bennet Angela Merkel’i bu son ziyaretinde “Israel’in gerçek dostu” olarak adlandırdı...
Ne var ki, son Almanya seçimlerinin ardından halen sürdürülen koalisyon görüşmeleri sonuçlandığında, muhalefete düşebilecek CDU partisinin başkanlığını da bırakacak olan Merkel, Alman Şansölyeliğini muhtemelen Sosyal Demokrat Partisi (SPD) Başkanı Olaf Scholz’a devredecektir. Her ne kadar Scholz geçtiğimiz Mayıs ayında Israel lehine yapılmış bir halk toplantısına katılmış ve Haziran’da da “Almanya’daki Yahudi yaşamına bir saldırıda bulunan her kimse, Alman toplumunun varlığına ve hepimize saldırmış sayılacaktır” demişse de, ülkenin Yahudi cemaatlerinin unutamayacağı bir eylemde de bulunmuştu. Şöyle ki, 2017’de Hamburg Belediye Başkanıyken, alenen anitsemitik beyanlarda bulunmuş veya yıllık Al-Kuds yürüyüşlerine katılmış bir takım Müslüman kuruluşlarıyla bu kent arasındaki sözleşmeleri sürdürmeyi yeğlemişti... Bunun dışında SPD’nin “seçim platformu”, CDU’nun benzer bir kuruluşunun yaptığı gibi, ülkedeki İslam antisemitizmini eleştirmemişti.
Alman siyasetçileri arasında süren görüşmelerden çıkması muhtemel koalisyonun diğer iki partiye gelince,
- Hür Demokratlar (FDP), Israel Devletiyle Almanya’daki Yahudi cemaatlerinin ateşli savunucularındandır ve Israel boykotlarına çağrıda bulunan BDS kurumunun yerilmesi konusunda Alman parlamentosundaki önergeyi başlatmış, başarıyla sonuçlandırmıştı. FDP Başkanı Christian Lindner, daha geçenlerde partisinin Israel desteğini yinelemiş ve antisemitizmin liberal toplumlar için bir çekince olduğunu dile getirmişti.
- Yeşiller Partisi de antisemitizme açıkça karşı çıkmakla birlikte, Israel’in tam güvenilir bir dostu sayılmaz: Parti Başkanı Annalena Baerbock, 2018’de bu ülkeye askeri donanımın gönderilmesine karşı çıkmıştı – ve bu yönelimi, ülkedeki diğer büyük partilerin düşünceleriyle çatışıyor...
Hiç kuşku yoktur ki, Almanya’daki Israel’e yakınlık ve antisemitizme karşı alınan cephe, Şoa ile yakından ilgilidir. Ne var ki, New York Times’ın bir araştırmasına göre Almanya’nın son parlamentosundaki milletvekillerinin sadece yedide biri 40 yaşın altındayken, yeni seçilen vekillerde bu genç yaş grubu oranı üçte bire çıkmış! Bu bağlamda Jerusalem Post köşe yazarlarından Herb Keinon şu yorumda bulunmuştu: “Alman Parlamentosu gençleşirken, Şoa sorumluluğundan kaynaklanan Israel’in güvenliği hakkındaki olumlu duygular, Merkel’in kuşağına kıyasla azalabilecektir...” Bu bağlamda, Merkel’in halefiyle yeni bakanlar kurulunun Israel’e karşı tutumları olumsuza doğru yönelebilir – aynen, ABD’nin Demokrat Partisi’nde gözlemlendiği gibi.
Keinon’un yorumlarına katılır veya katılmazsınız – gerçek şudur ki, Alman milletvekillerinden beklenen realpolitik karşısında Israel siyasetçilerinin temkinli ve hazırlıklı olmaları gerekecektir...
Commenti