Mayıs dendi mi, anneler günü heyecanı başlar. Haziran dendi mi babalar günü telaşı…
Her iki günde de, hüzün kaplar içimi, sebepsiz bir hüzün. Annesi veya babası olmayanlar, hatta hiç tanıma fırsatı bulamayanlar, anne veya baba olmak mutluluğuna erişemiyenlerin hüzünü çöker içime.
Halbuki, son yıllarda durum biraz değişti. Anne baba olmak ile ebeveyn olmak arasında sıkı bir bağ olsa da bazen farklılıklar olduğunu gördüm. Nice annelerin hem anne hem baba olması tarih boyunca görülen bir durum normal olarak karşılansa da günümüzde hem anne hem baba olan babaların sahnede olduklarını görüyoruz. Çalışan anne figürü ile babaların çocuk bakımına anneler ile eşit şartlarda katılmaları gayet doğal görülüyor.
Çocuğunu sadece uyurken öpen, sevgisini göstermeyi zayıflık olarak gören, ihtiyaçlarını alıp, vermesi için bile anneyi görevlendiren baba modeli çok gerilerde kaldı. Çünkü bu modelin aile kurumuna faydası tartışılıyor. Anne ve babanın rollerinin keskin bıçak misali, birbirinden ayrılmaları hali, çocuk için hiç de faydalı olmuyor. Tam aksine erişilemeyen baba ile ezilen anne figürleri erişkinin yakasını hayat boyu bırakmıyor.
Ebeveyn olmak zor yolculuk. İnsan yetiştirmek korkutucu. Hele sağlıklı ruh hali ile çocuk yetiştirmek adeta sihir yapmak gibi. Tatmin edici olduğu kadar hayal kırıklıkları ile dolu. Çocukların hem duyarlı, hem kaygısız, hem dünya sorunlar ile ilgili, hem de mutlu bireyler haline gelmelerine katkı sağlamak ebeveynler için zorlu süreç. Çünkü sorunlara ilgi ile bakınca, mutlu olabilmek ve kaygısız kalabilmek ne derece mümkün olabilir ki…
Üstelik çocuk yetiştirmenin okulu yok. Kursu yok. Master derecesi hiç yok. Tecrübe ile yana yakıla, yana yana yürüyoruz. Çok derinden gelen edinimleri aktarıyoruz. Bize yapılan ve bize iyi gelmeyenleri aktarmamak için çaba sarf ederken, bize verilen bazı imkanları çocuklarımıza sağlayamamanın üzüntüsü ile kavruluyoruz. Bu ikisi arasındaki ayrımı yapabilmek için de harcadığımız eforu aslında kendimizden öte kimse göremiyor. Bir miktar da bunun için yanıp kavruluyoruz. İşin esasında bakarsanız çocuklarımız için hep endişeliyiz ve onlar için asla güncel olamıyoruz. Çocuklarımızın ebeveyni iken bir de bakmışız ki onların çocukları olmuşuz. Ve kabullenilmesi en zor olan da bu...
Dünya bu döngü ile dönüyor. Biz anne babalarımızdan aldıklarımızı aktaracağız, çocuklar da bizden aldıklarını aktaracaklar. En büyük dileğim dünyaya hakim olan aile içi şiddet gibi kötü halkaların zincirden bir an evvel kopmaları. O zincirleri tamir etmek ancak sevgi ile mümkün. Tolerans ile mümkün.
İsrail’de, anneler günü ve babalar günü kutlanmıyor. Aile günü kutlanıyor. Sebebini sorduğum zaman bu konuda çokça yaralı çocuk olmasını kriter olarak gösteriyorlar. Ayrıca özgürlüklerin yaşandığı ülkede biyolojik anne babanın değil çocuğun yetiştiği ortamda kurulan aile bağlarının önemi vurgulanıyor.
Aile bağlarımızın kuvvetli olması dileği ile...
Comentarios